• DOLAR 34.446
  • EURO 36.302
  • ALTIN 2836.87
  • ...

Gazze cihadı 14. ayını geride bıraktı. Bu süre içerisinde birçok şey yeniden yerli yerine oturdu. Unuttuğumuz, hayatımızdan çıkardığımız, korkularımız, gelecek endişemiz, mallarımız ve yaşadığımız gibi inanma hastalığımız vb. konulardaki savrulmalarımızı görmemizi sağladı. Gazzeliler şehid oldu, Gazze yakılıp yıkıldı, insanlar açlıktan öldü, yüzyılın en büyük felaketini seyrediyoruz ama Gazze bütün insanlığa yeniden ruh verdi.

Gazze yüzyılımızın ‘Kerbela’sını yaşıyor. Bir avuç mümin tıpkı Kerbela’da olduğu gibi bütün dünyalıklarından vazgeçmiş bir şekilde imanlarının gereğini yerine getirmeye çalışıyorlar. Davalarını terk etmeksizin komutanları birer birer şehid oluyor, mücahitleri gece gündüz cihad etmek için biz dünyevileşmiş Müslümanların anlamayacağı bir samimiyet ve sadakatte mücadelelerini sürdürmektedirler.

İşte bu mücadele, tıpkı Yusuf (as)’ın kardeşlerinin onu kuyuya atmaları gibi civardaki bütün Müslüman devletler Gazze’yi yalnız, çaresiz, kimsesiz ve yardımsız bıraktılar. Bununla da yetinmediler kimileri siyonist katillerle işbirliğine giderek İslam’a, Müslümanlara ve Gazze’deki mazlumlara ihanet ettiler. Müslüman halkların bütün protesto ve itirazlarına rağmen; bu Müslüman ülke idarecileri Allah’tan değil kâfirlerden korkmayı tercih ettiler.

Gazze cihadı, siyonist işgalcilerin yenilmezlik ve karşı konulmazlık balonunu patlattı. Bir avuç mücahit imkânsızlıklar içerisinde siyonist katillerin sözde ordusunu saatler içerisinde darmadağın etti. Siyonist katiller bütün küfür dünyasının sınırsız desteğini sağladıktan sonra daha yeni Gazze’de soykırıma başladılar. ABD başta olmak üzere bütün küfür dünyasının desteği olmaksızın işgalci katillerin bir gün bile Filistin topraklarında barınamayacağı gerçeğini bize ispatladılar.

Gazze cihadı, Müslümanlara cihad etme şuurunu yeniden kazandırdı. Dünyevileşmiş Müslümanların, yaşadığı gibi inanma zilletini herkese göstererek, inandığı gibi yaşama ve mücadele etme izzet ve şerefini Müslümanlara yeniden kazandırdılar. Kâfirlerin acımasızlığı ve barbarlığı karşısında cihad etme bilincini bize gösterdiler. Dinlerini ve vatanlarını korumanın tek yolunun canını ortaya koyacak bir iman ile peygamberlerinin ve güzide ashabının yolunu yeniden bize gösterdiler.

Gazze cihadı, ‘küfrün tek millet olduğunu’ insan hakları söylemlerinin, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kurumların sadece Müslümanları ve mazlum milletleri sömürmek, öldürmek ve kontrol altında tutmak için oluşturulduğunu bize gösterdi. Müslümanların ülkeleriyle beraber kardeş olmaları gerekirken, bir ve beraber hareket etmeleri icap ederken, küfrün birer zelil taşeronu olduklarını bize gösterdi.

Gazze cihadı, batıda çoktan yok olmuş olan insanlığı, onuru, erdemi ve zulme karşı çıkma şahsiyetini onlara kazandırırken, Müslümanların ekseriyetinin ölü taklidi yaparak sağır, dilsiz birer mahlûka dönüşmesinin seviyesizliğini bize gösterdi. Müslümanların tepkisizliği veya yetersiz tepkinin kendi idarecilerinin üzerinde bir caydırıcılığının olmamasına karşılık batılı halkların sistematik bir şekildeki protestoları ve ısrarlı haykırışları insanlık adına kazanım olduğunu bize gösterdi.

Gazze cihadı, aylardır yıkanamayan çocukların, açlıktan ölen bebeklerin, kan ağlayan annelerin, naaşları sokaklardan toplanamayan şehitlerin, düşmana atacak bir kurşun dahi bulamayan mücahitlerin veballerinin boynumuzda olduğunu ve bu sorumluluktan asla kaçamayacağımızı bize gösterdi. Komutanlar ve bütün Gazzeliler birer birer veya toplu olarak katliamdan geçirilirken ülkemiz üzerinden hâlâ siyonist işgalcilere gemiler dolusu sevkiyatların yapılmasının utancını bize gösterdi.