KILIÇDAROĞLU VE KAYNAYAN KAZAN
Seçimlerden sonra CHP'de homurtular hiç dinmedi. Kimi hoşnutsuzluğunu cılız bir şekilde dile getirdi, kimi yarım ağızla değişim dedi, ama çoğunluk sessizce bekleyerek birilerinin başkaldırmasını bekledi. Zaten CHP'nin başındaki kişi istifa etmeyi bir tarafa bırak, seçimde ciddi bir başarı ortaya koyduğunu söyleyerek daha onlarca yenilgiyi tatma hayaliyle başkanlık koltuğunu işgal etmeye devam edeceğinin kararını verdi.
Ülkemizdeki sol cenah mirasyedileri, seçimden aldıkları yenilgiden dolayı onurluca istifa etme erdemleri olmadığı için; yenilginin sebebini kendilerinde aramaz, suçu seçmene yükleyecek kadar basiretsiz, ahmak ve üstten bakma hastalığına müptela olmuş 'bir türdürler.' Halk teveccüh gösterip yetki vermediği zaman kenara çekilmeyi bilmez, istifa edip yeni kişilerin önünü açmaz ama halka hakaret ederek yoluna devam etmek ister.
Halka yaklaşımları nasıl bağnaz, yalan ve ikiyüzlülük üzerine kurulu ise birbirlerine karşı da aynı ikiyüzlülük ve sahtekârlık anlayışı içerisinde yol almaya çalışmaktadırlar. Millet ittifakı olarak, birbirlerinden habersiz yaptıkları pazarlıklar ve rant paylaşımı birtakım itiraflarla gün yüzüne çıkmaya başladı. 'Seçimi kazanalım, bu uğurda ne gerekiyorsa yapalım' anlayışını herkes görebiliyordu. Ancak Ümit Özdağ ve partisiyle yapılan pazarlık ise kelimenin tam anlamıyla ibretlik bir durumdur.
Zoom üzerinden yapılan korsan toplantılar, anlaşılan daha önce de yapılmış ve farklı mekânlarda mevcut CHP yönetimini devirme süreci çoktan başlatılmıştı. CHP yönetimi, seçim hezimetine rağmen gitmemesindeki ısrarı ve parti teşkilatlarını ellerinde bulundurma imkanı karşısında, baş kaldırmak isteyenlerin gözünü cidden korkutmaktadır. Oysa değişimciler; büyük bir cesaretle ortaya çıkıp bu büyük beceriksizlik ve açık yenilgi karşısında seslerini çok daha fazla yükseltmeleri gerekirken korsan toplantılarla ve korkakça yola devam etmek istemeleri, çok da bir etki ortaya çıkarmayacaktır.
Ama kazan, bir kere kaynamaya başlamıştı. Bundan dönüş yoktur. Ancak mevzilenmiş tarafların durumuna baktığımızda değişimin pek de kolay olmayacağını gösteriyor. CHP'de bu değişim olur mu veya ne kadar olacak? Bunu zaman gösterecektir. Ancak Millet İttifakı bileşenleri ve özellikle dışarıdan destek veren HDP'nin son Zafer Partisiyle ortaya çıkan pazarlık durumu karşısında bu halka bir şeyler söyleme mecburiyeti vardır.
Nerdeyse HDP seçmeninin tamamının, Kılıçdaroğlu'na destek verdiği son seçimde, HDP'nin de Zafer Partisi benzeri pazarlıkları varsa çıkıp açıklamalıdırlar, aksi takdirde bu seçmene yapılmış çok büyük bir haksızlık, çok çirkin bir saygısızlık ve hatta bu seçmeni kandırmaya yönelik bir ihanettir. Zira Ümit Özdağ gibi oy oranı olmayan ırkçı birisinin, bu kadar taviz koparmasına karşılık; HDP seçmeninin beleş desteği ve seçimi kazanmaları halinde, Özdağ'ın şamar oğlanı olma durumu karşısında, HDP yönetimi bu durumu onurluca değerlendirmeyi akıl eder mi?
Kılıçdaroğlu'nun seçimi kazanma uğruna, önüne gelen herkese taviz verdiği anlaşılmaktadır. Seçimi kazanmış olsaydı, bu kadar taviz ile yola nasıl devam edecekti? Bu kadar pazarlıkçıyla nasıl ülkeyi yönetecekti? Belki de seçimi kazanmaması onun için daha iyi olmuştur. Ancak parti içi huzursuzluğun böyle kolay bertaraf edilmeyeceği açıktır. Her ne kadar, muhaliflerin korkakça ve korsanca başlattıkları eylemleri ümit vaat etmiyorsa da çalkantının devam edeceği ve parti kurultayı kaçınılmaz görülmektedir.