• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Bir Ramazan ayında daha işgalci terör şebekesi yine Mescid-i Aksa' ya saldırdı. Yine Mescidi Aksa'nın hürmetini çiğnedi. Yine Müslümanların ilk kıblesini necis çizmeleriyle kirletme alçaklığında bulundu. Yine burada Müslümanları şehit etmeye başladı. Ve burada ibadet eden Müslümanlara yönelik vahşi saldırılarını hâlâ sürdürmektedir. Maalesef bu alçak saldırılarını her Ramazan ayında sistematik bir şekilde sürdürmektedir.

Filistin'i bir açık hava hapishanesine dönüştüren Siyonist Yahudi terör çeteleri, hemen her gün Müslümanlara yönelik bir terör faaliyetini ortaya koymaktadırlar. Burada yaşayan Müslümanlara yaşama hakkı tanımadıkları gibi Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa'ya yönelik sistematik işgal ve saldırılarını da hemen her gün çok barbarca sürdürmektedirler. Artık sokaklarda infaz edilen masum kadın ve çocukların görüntüleri de sıradan hale gelmeye başladı.

Dışarıdan getirilen işgalci Yahudiler de dâhil yediden yetmişe herkes, terör faaliyetinde bulunması için silahlandırılmıştır. Bu işgalci siyonist Yahudilerde ne ahlak ne kural ve ne de hukuk vardır. Yaptıkları tek şey pervasızca Müslümanları katletmektir. Hele Ramazan ayı gelince bu saldırı ve katliamlarını daha gaddarca ve alçakça yapmaya gayret etmektedirler. Aynı şekilde yine Oruç ayı gelince Mescidi Aksa'ya saldırmak, değersizleştirmek ve hürmetini kasıtlı bir şekilde çiğnemek için özel bir operasyon yapmaktadırlar.

Burada yaşayan Müslümanlar da yalnız bırakılmanın hüznü, açık bir hapishanede yaşamanın imkânsızlığı ve maddi yetersizlik içerisinde çaresizce kendilerini ve Mescid-i Aksa'yı savunmaya çalışmaktadırlar. Bu mücadele içerisinde her gün şehitler verilmekte, onlarcası yaralanmakta, ilaçsız ve kıt imkânlar içerisinde bu vahşi işgalcilere karşı direnmeye çalışmaktadırlar. Bu Müslümanların çaresizlik ve yalnızlık içerisindeki mücadeleleri onların yüz akı olurken; biz diğer Müslümanlar için ise utanç kaynağı olmaya devam etmektedir.

Siyonistlerin vahşeti, Müslümanların dağınıklığından kaynaklanmaktadır. Kudüs'ün işgal altında bulundurulması ve Mescid-i Aksa'nın esarete mahkûm edilmesi Müslümanların birlikteliğinin olmamasındandır. İlk kıblemizin ısrarlı bir şekilde ve sistematik olarak saldırıya uğratılması ve hürmetinin çiğnenmesi ise Müslüman idarecilerin basiretsizliği, korkaklığı ve kendi halklarından kopuk bir zihniyete sahip olmalarındandır.

Her Ramazanda işgal ve zulümlerini artırarak devam ettiren işgalci terör şebekesi; Müslüman devletlerinin sessizliği, pısırıklığı ve zillet içerisinde yaşama basiretsizliği, bu terör şebekesini daha da arsızca ve pervasızca saldırılarını sürdürme cesaretini vermektedir. Müslümanlar ve idarecileri sessiz kaldıkça, siyonistler terör faaliyetlerini alçakça sürdürmeye devam etmektedirler.

Kudüs'ün işgalden kurtarılması ve Mescid-i Aksa'nın özgürlüğüne kavuşturulmasının tek bir yolu vardır. Müslümanlar ve idarecilerinin izzet içerisinde birliklerini sağlamaları, onurluca kıyama kalkarak Yahudi terörüne son vermeleridir. Müslümanlar bunu yapabilecek askeri güce, maddi imkâna, gerekli silah ve kabiliyetlere sahiptirler. İhtiyaçları olan şey ise Müslümanca bir izzet, mümince bir cesaret ve iman kardeşliğiyle hareket etme basiretidir.

Bunu yapabilecek Müslümanlar vardır. Yeter ki diğer bazı Müslümanlar zilleti tercih ederek siyonist terör şebekesiyle işbirliğine gitmesin ve ihanet etme alçaklığında bulunmasın. Bu dönemde de Müslümanların 'Selahaddinlerini' önlerine katıp Kudüs'e doğru hareket etme zamanları çoktan gelmiştir.