'TÜRKİYE YÜZYILI' VE MAHİR ÜNAL
İktidar partisi 'Türkiye Yüzyılı' vizyonu toplantısını gerçekleştirdi. Oldukça iddialı olan vizyonun seçim öncesi ortaya konulmuş olması Ak Partinin fabrika ayarlarına döndüğünün izlerini taşıyor gibiydi. Bu güne kadar yapmış olduğu birçok olumlu çalışmayla, yeni dönemde de birçok güzel projenin gerçekleştirmeye yönelik bir iradenin dillendirilmesi halkta yeniden bir heyecanın oluşmasına zemin hazırladı.
Ancak birkaç gün önce Ak Parti grup başkanvekili Mahir Ünal'ın bir kitap fuarında yapmış olduğu açıklama ve beraberinde bir linç operasyonuna tabi tutulması, akabinde parti yönetimi tarafından alelacele grup başkanvekilliğinden alınması; aslında 'Türkiye Yüzyılı' vizyonunun hâlâ '28 Şubat mantığı' hegemonyasını aşamadığını da ortaya koydu.
Mahir Ünal; "Cumhuriyet bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hasılı bütün düşünmemizi yok etmiştir" şeklinde hakikati mertçe dile getirmiş, acınası halimizi ve ibretlik 'kimliksel yok oluşumuzu' bir cümle ile anlatmaya çalışmıştır. Bugün geldiğimiz noktada; alfabemiz, dilimiz, medeniyet değerlerimiz ve düşünme kabiliyetimizin yok edilmesi yetmezmiş gibi, bu ibretlik tabloyu dile getirmek bile adamı ipe götürmeye devam etmektedir.
İki yüzyıldan fazladır, şu an hayranı olduğumuz batı/l dünyası direkt ve dolaylı olarak her türlü işgali, savaşı, yok etme operasyonlarını ve kültürel asimilasyonu bizim üzerimizde gerçekleştirmeye devam etti. Son hamle olarak, Kur'an alfabesinin yerine latin alfabesini cumhuriyet elitleri eliyle gerçekleştirdi. Batı, iki yüzyılda başaramadığı tahribatlarını, cumhuriyet kadrolarıyla on yıl gibi kısa bir sürede gerçekleştirme becerisini ortaya koydu.
Sadece alfabemiz ve dilimiz yok edilmedi; aynı zamanda inancımız, kimliğimiz ve medeniyet değerlerimiz de yok edildi. Bütün bunlarla beraber düşünme kabiliyetimizi de ortadan kaldırdılar. Batının değerlerine kayıtsız şartsız teslim olmuş, bütün iddialarından vazgeçmiş, dünyanın efendisi iken; batının bir piyonu olma basitliğini kabullendirdiler. Dayattıkları eğitim sistemiyle, devasa medeniyetlerini inkâr etmiş ve yeni nesli bu medeniyete düşman olarak yetiştirerek batının kokuşmuş değerlerinin hayranı haline getirmişlerdir.
'Türkiye Yüzyılının' bu kokuşmuş değerlerle inşa edilemeyeceğini, bugün dahi her türlü operasyonlarına maruz kaldığımız batının çirkin yüzünün açıkça bilinmesine rağmen; hala bu iğrenç yüzünün ifşa edilmesine müsaade edilmemesi oldukça düşündürücüdür. Mahir Ünal gibi samimi insanların, batının açık bir operasyonu olan 'Kültürel asimilasyon ve yok oluş' projelerini dile getirmesinin imkânsızlığı, Türkiye Yüzyılını boşa çıkarmaktadır.
Türkiye yeni bir yüzyıla başlayacaksa; 28 Şubat darbeci mantığı, 12 Eylül gaddarlığı ve 27 Mayıs acımasızlığı 'bağnazlıklarıyla' bu işi başaramaz. Konuşan, düşünen, üreten, hoş gören bir anlayış yüzyılları inşa edebilir. Hakikate düşman kesilen, doğruları kabul etmeyen, özgür düşünceye ve konuşmaya tahammül edemeyen bir anlayış vizyoner olamayacağı gibi yeni yüzyılları da asla inşa edemez.
Mahir Ünalları susturmak sadece Türkiye'ye takoz olanları sevindirir. Eleştiren, konuşan ve düşünen insanları susturmanız, ülkemizi yeni yüzyıla hazırlamaz bilakis yeni yüzyıl ümidini 'yeni yüzyıl hülyasına' dönüştürür. Mahir Ünalların, hakikatleri daha gür bir sesle dile getirmelerini, daha yüksek bir sesle olumsuzlukları eleştirmelerini ve kültürel soykırım olan alfabe değişikliğinin yanlışlığının daha cesurca dile getirme zeminin oluşturulması gerekmektedir.