Islah Edenler, İfsad Edenler
Herkes durduğu yerden, nasibi ölçüsünde mücadele veriyor. Ortaya çıkan bu mücadele ortamında, büyük gayretler, maddi bedeller ve ciddi fedakârlıklar ile herkes kendi davasını anlatmaya devam etmektedir. Kimi hakkı ve doğruyu anlatırken; kimisi de batılı, yalanı ve insanın fıtratına aykırı ne kadar kokuşmuş şey varsa, aktarma derdindedir.
Sayıları az olmakla birlikte hakikati ve acı gerçekleri söyleme erdemini elde edenlerin, yine sayıları az olan topluluklar tarafından dinlenmesi ümit verici olmakla beraber; kahır ekseriyetin bu anlamlı sesi duymazlıktan gelmesi, insanı ciddi anlamda hüzünlendirmektedir. Körelmiş kalplerin, sağırlaşmış kulakların duymaktan aciz hale geldiği 'hakikatin acı gerçeklerinin' yine de haykırılıyor olması çok anlamlı ve değerlidir.
Geçenlerde katılma fırsatını bulduğum bir icazet merasiminde, 30 genç insanımızın âlimliğe adım atma sevincine ortak olma bahtiyarlığını elde ettim. Hele âlim ve müderrislerimizin vizyoner bakış açılarının, bilinçli duruşlarının ve azimli çalışma anlayışlarının konuşmalarında net olarak görülmesi sadece bölgemiz ve ülkemiz için değil; belki bütün bir ümmet için de ümitvar olmamı sağladı. Bu ümidin beslenmesi, büyütülmesi ve tüm İslam beldelerine yayılmasının sağlanması hedeflenmelidir.
Hedef bu derece öyle büyük olmalıdır ki, ıslah edenlerin/hakkı haykıranların, söylemleri daha bir gür çıksın. Fiilleri daha etkili ve kalıcı olsun, sadece bir bölge ile sınırlı değil, bütün İslam âlemini harekete geçirsin. Var olan ilmi hakikatlere yeniden anlam ve işlerlik kazandırmak, ilmin nurunu ve kuşatıcılığını yeniden toplumun tüm kesimlerine ulaştırmak için medreselerimizi ve benzeri eğitim kurumlarını tam kapasite ile yeniden inşa etmek gerekmektedir.
Hakikat yoksa yalan vardır. Doğru istikamet yoksa batıl vardır. Islah edenler meydanı boş bırakırsa ifsad edenler meydanı doldurmaya başlayacaklardır. Geçenlerde küçük bir ilimizde, bilmem hangi soytarı (sanatçı olduğunu iddia edenler var) konser veriyormuş. Salgın şartlarına aykırı bir şekilde binlerce kişi toplanmış, nefsi azgınlıklarını tatmin ve ahlaki seviyesizliklerini tescil babından hoplayıp zıplamaktalarmış.
İfsad edenlerin çokluğu, kullandıkları araçların sınırsızlığı ve maddi imkân noktasındaki rahatlıkları ile resmi makamların sağladıkları kolaylıklar ve destekler; ifsadi faaliyetler, daha kolay gerçekleşme zemini bulmaktadır. Ama bu küçük ilimizde, çocukların toplu olarak 'namaz etkinliğini' gerçekleştirme programlarına, idarecilerin kati bir şekilde izin vermediklerini de görüyoruz. Herkes bir yerde duruyor ve durduğu yere göre ya ifsada asker oluyor; ya da ıslah edenlerin safında ve arkasında durma bahtiyarlığında bulunuyor.
Nasibimiz ölçüsünde duruşumuz da ortaya çıkıyor. Duruşumuz; kimliğimizi, şahsiyetimizi ve hayata bakışımızı ortaya koyuyor. Kime göre ve neye göre duruşumuzu belirlediğimiz, tam da burada gerçek anlamını kazanıyor. Kime göre inanıyor ve neye göre mücadele ediyoruz, işte bütün mesele bu...