Yarasalar Işıktan Neden Korkar?
Yarasalar karanlığı seven ve gece avlanan varlıklardır. Akşam karanlığı çökünce ortaya çıkar, hızlıca etrafı kolaçan eder ve avlanmak için oradan oraya koştururlar. Çünkü zamanı çok dardır. Işık ortaya çıkmaya başlayınca, kendisini bir telaş sarar ve hemen saklanma yollarını arar. Ancak karanlıkta iş görebilen bu varlıklar, günün ilk ışıklarıyla mağaralara, kuytu köşelere ve karanlık izbelere çekilmek zorunda kalırlar.
İnsan kılıklı ama yarasa ruhlu yaratıklar da kendilerine oluşturdukları karanlık dünyalarında yaşamak isterler. Bu karanlık ruh dünyaları öyle zifiridir ki, en ufak bir ışık huzmesi bile onların karanlık yaşamlarını ve özlemlerini alt üst etmeye yetmektedir. Karanlık hayatlarına ışık tutan en ufak bir aydınlığa bile şiddetle karşılık vermeye ve saldırgan bir ruh hali ile karşıdakinin canına kast etmeye, karanlıklarının ila nihayet sürmesini arzulamaktadır.
Son dönemde başörtülü bayanlara yönelik artan şiddet ve saldırganlıklar, bu karanlık ruhlu varlıkların toplumun barış ve güvenliği açısından oluşturdukları tehlikeyi bir kez daha gözler önüne serdi. Karanlık ruh dünyalarından başka hiçbir şeyi idrak edemeyen bu varlıkların, tahammülsüzlükleri, seviyesizlikleri izbe karanlıklardan devşirdikleri kin ve nefretlerinden kaynaklanmaktadır.
Yarasa ruhlu varlıklar; karanlık hayatlarının, toplumun gerçek hayatı olduğu yanılgısındadırlar. Bu karanlığın herkes tarafından kayıtsız ve şartsız yaşanmasını ve sorgulanmaksızın sürdürülmesini istemektedirler. Tekçi, despotçu ve faşistçe denilebilecek bu yaklaşımlar, hemen sözlü ve fiili saldırılara dönüşebilmekte ve karşıdakinin hayat hakkına kastedebilecek kadar canavarlaşmaktadır.
Oysa bu toplumun temel kaynağı ise 'İslam'ın Nur'udur. Bu Nur herkesi ve her şeyi aydınlatmaktadır. İnsana onur ve izzet vermekte, herkese inancını yaşama ve ibadetini özgürce yerine getirme garantisi vermektedir. Hayatına hiçbir müdahale olmaksızın toplumda emniyet içerisinde yaşama ve toplumun diğer inanç, etnik ve kültürlerle bir arada yaşama güzelliğini bahşetmektedir.
İşte 'bu nur', karanlığın ve karanlık ruhlu insanların en büyük kâbusudur. Fıtratın bir tezahürü olan örtünmek, İslam'ın bayanlar üzerindeki en önemli simgelerinden olan tesettür, aslında Müslüman bayanın onur ve izzetidir. En asli kimliği ve asla terk etmeyeceği hayat standardıdır. Bu kimliğin, izzet ve şerefinin yaydığı nur ve ışık; karanlık ruhları parçalamakta, zulümat ve kokuşmuş düşüncelerine güneş gibi etki etmektedir.
Güneşin olduğu yerde karanlığın bir hükmü yoktur. Nur'un olduğu yerde kokuşmuş düşüncelerin bir kıymeti de yoktur. Yarasalar saldırıya geçtiğine göre fecrin ilk ışıkları her tarafı aydınlatmaya başlamış ve karanlık ortadan kalkmış demektir. Karanlık ruhlar izbelerine mahkûm olurken; fecrin aydınlığı gibi mümin hayatlar, topluma ümit olmayı sürdürüyorlar.
Toplumun inanç değerlerine yönelik tüm karalamalara ve ötekileştirici projelere rağmen, kültürel yozlaştırma ve yok edici operasyonlara, iç ve dış tüm yarasa ruhlu kalpazan ve şarlatanlara rağmen; İslam'ın tevhid inancı ve yaydığı 'NUR' bütün karanlıkları yok etmeye devam edecektir.