• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Geçenlerde Ayasofya Camiinde, hafızlıklarını tamamlayan genç hafızlar için bir merasim düzenlendi. Merasime Sayın Cumhurbaşkanı da katılmıştı. Müslüman bir ülkede özlenen bir tablo olan bu organizasyon, bazı dinozorların homurdanarak tepki vermesine sebebiyet verdi. Düşüncede kokuşmuş olan bu dinozor neslin, hafızlık gibi ulvi bir ideale saldırmaları ise oldukça manidardır.

86 yıl ibadete kapalı tutulan Ayasofya Camiinin, ibadete açılmış olması başlı başına bu dinozor tayfasını ve efendilerini derinden sarsmıştı. Şimdi de Kur'an-ı Kerimi ezberleyerek hafız olan güzel insanların görüntüsünün bu tarihi camide oluşturduğu heyecan mümin insanları sürura sevk ederken, kokuşmuş düşüncelileri hezeyana ve saldırganlığa sevk etti.

Önce törende konuşma yapan imam hatibe, sonra imam üzerinden sayın cumhurbaşkanına ve son olarak ayeti kerimeye dil uzatarak, içlerindeki kinlerini ortaya koydular, yüzlerindeki kara maskeleri çıkararak çirkin ve kabih suratlarını bir kez daha millete göstermekten kaçınmadılar. Direkt ayeti kerimeye saldırmayı göze alamayan bu karanlık zihniyet, imam üzerinden saldırıya geçerek esas kin besledikleri konunun Kur'an ayeti olduğunu dolaylı olarak dile getirdiler.

On yıllarca Kur'an ve ezanı, bu Müslüman halk arasında yasaklamış olan bir düşüncenin temsilcileri olan bu kokuşmuş zihniyet, hala bu yasakçı ve despotça yaklaşımını sürdürmek istiyor. Bu millet ise gördüğü bu çirkin ve insanlık dışı muameleler karşısında, kutsal değerlerine sabırla ve hassasiyetle sahip çıkmaya devam ediyor. İşte bu gün Ayasofya Camisindeki hafızlık merasimi bunun güzel bir örneğidir.

Ancak onların, özellikle âlimleri hedefe koyarak saldırıya geçmeleri ve her seferinde buna sessiz kalmamız, onları daha fazla cesaretlendirmekte ve daha ahlaksızca saldırıya geçmelerine zemin hazırlamaktadır. Her mümin, toplumun manevi direkleri olan âlimlere sahip çıkması, arkalarında durmaları, Kur'an ve Sünnet doğrultusundaki söylem ve eylemleri harfiyen yerine getirilmelidir. Âlimlerimizin peygamberlerin varisi olduğu unutulmamalı, insanımızın hakikat yolundaki rehberleri olduğu ve doğruya ulaşma istikametindeki kandiller olduğunu net olarak görelim.

İşte bu misyona sahip olan âlimlerin mütemadiyen saldırıya tabi tutulmaları, aslında İslam'ın ve Kur'an'ın dolaylı olarak saldırıya tabi tutulması demektir. Açıkça Kur'an'a ve İslam'a saldıramadıkları için dolayısıyla âlimleri ötekileştirerek, itibarsızlaştırarak ve asli misyonlarını karalayarak karanlık emellerine ulaşmaya çalışmaktadırlar. Müminler olarak bu karanlık ve kokuşmuş emelleri görmemiz ve onların ortaya koyduğu saldırganlık ve hayâsızlık karşısında kendi âlimlerimize sahip çıkmamız gerekmektedir.

Bilmeliyiz ki, dinozor taifesinin ortaya koyduğu kin ve nefret, ismi Ahmet, Mustafa olan herhangi bir âlim değil; âlimlik görevi ve bu görevin topluma aktardığı manevi değerlerdir. Bu manevi değerlerin topluma aktarmada köprü görevi gören âlimler ve âlimlik müessesi bilinçli bir şekilde hedefe oturtulmuştur. Operasyonel bir proje olarak sürdürülen bu 'yok etmenin' farkına varmalı, bu oyunu bozacak şekilde âlimlerimize sahip çıkmalıyız.