• DOLAR 34.481
  • EURO 36.584
  • ALTIN 2922.431
  • ...

Sosyal medyaya yönelik bir düzenlemenin getirileceği söyleniyor. Oldukça gecikmiş bir karar olmakla beraber, beraberinde çok ciddi tartışmaları da getirdi. Şimdiye kadar her türlü şirretliklerini, melanetlerini, kin ve nefretlerini açıkça sergileme zemini olarak kullanan güruhlar büyük bir gürültü koparma çabasına girdiler. Ama bir şekilde olumsuz etkilenen büyük bir kesim ise bu düzenlemenin acil olarak, hukuki ve adil bir zemine oturtulması gerektiğini haykırdılar.

Hukuksuzluğun insanlar arasında en büyük problem olduğunu hemen herkes kabul eder. İster daha önceki dönemlere bakalım, isterse şimdiki insanların birbirlerine yönelik uygulama ve muamelelerine bakalım; göreceğiz ki en büyük sıkıntı hukuksuzluktur. Birbirlerinin hukukuna saygı göstermeyenlerin başvurdukları uygulama ve yöntemler; beraberinde insanları rencide eden baskılar, yaşamlarına müdahaleye varan zulümler, ülkelerini tarumar eden savaşlar ve nihayetinde onları yeryüzünde silip yok eden katliamların sebebi haline geldi.

Hukukun üstünlüğünün olmadığı yerde, güçlü olanların borusunun öttüğünü biliyoruz.  Çoğu zaman yargının kollayıp koruduğu 'bu borulardan' neler aktığını söylemek bile pek mümkün değildir. Ama hukukun üstünlüğünün herkesçe kabul edildiği, hukukun da herkese eşit ve adil uygulandığı bir yerde özgürlükler rayına oturmaya başlayacaktır.

Bize göre ve size göre hukukun işletilmeye çalışıldığı bir yargı sisteminin ıstırabını yaşıyoruz. Bir de yeni gelişen teknoloji ve uygulamaların çok gerisinden gelen yargının; birilerinin kin, nefret ve düşmanlığını açıkça sergilemesine mani olamıyor. Bireylerin hakarete uğraması, itibar suikastına kurban gitmesi bir tarafa; bütün bir toplumun inanç değerlerine saldırıda bulunmayı ve kutsallarına açıkça hakaret etmeye bile engel olunamıyor.

Sahte hesaplarla kişi ve kutsallara yönelik her türlü hakaretin yapılabildiği ve hesabının sorulamadığı bir sosyal medya zemininden bahsediyoruz. Yalan uydurmanın ve iftira atmanın, özgürlük zannedildiği bu zeminde,  mağdur olanların haddi hesabı yoktur. Mağduriyetlerin giderilmesi noktasında bir çare olacaksa, bu düzenlemenin çok acil bir şekilde çıkarılmasını bekliyoruz. Hele yalan, iftira ve hakaret edenlerin; yalan, iftira ve hakaretlerinin sosyal medya üzerinden mahkemeler eliyle, defalarca ifşa edilmesi ve ciddi maddi cezalarla karşılık bulması gerekmektedir.

Bizim söz söyleme, düşünce belirtme ve haber yapma özgürlüğümüz, başkalarının izzet ve şerefini, namus ve haysiyetini, inanç ve kutsallarını incitmemelidir. Hakaret ve saldırı özelliği taşımamalıdır. Asla yalan ve iftira boyutuna gelmemelidir. Başkalarına yönelik yapılan bir incitme özgürlük değil, nezaketsizliktir. Başkasının namus ve haysiyetine yönelik yapılan haber, özgürlük değil; iftira ve rezilliktir. Bireylerin kişilik haklarına yönelik kasteden söylemler özgürlük değil; yalan, kara propaganda ve şerefsizliktir. Hele inançlara yönelik saldırı ise; günümüzde 'Ebu Cehil'in torunu olma zilletidir.

Neticede İslam Hukukunun üstün olduğu bir zeminde, neyi söyleyebilecek, nerede sükût edilecek bellidir. Yalan haramdır, iftira haramdır, dedikodu haramdır, kişilerin onur ve haysiyetlerini, can ve namuslarını zedeleyecek 'söz ve imalar' kardeşliği kastettiği için yine haramdır. Bu kadar haramın söz konusu olduğu bir yerde, izzetli ve şerefli insanlar bu kötülükten beridirler.

Herkesin hukukunun üstün olduğu yerde, herkesin bu durumu kabul ettiği bir zeminde; insanların özgürlüğünden bahsedilebilir. Birilerinin bizi incitmesini istemiyorsak, biz de başkalarını incitecek söz söylememeliyiz. Birilerinin bize hakaret etmesini istemiyorsak, biz de başkasına yalan ve iftirada bulunmayacağız. İşte bu durumda, birileri haddini aşarsa hukukun üstünlüğü yakamıza yapışmalıdır. Eğer yeni düzenleme, bu 'hukuki üstünlüğü' getiriyorsa baş göz üstüne. Yok, eğer yine 'birilerinin borusunun' ötmesine zemin hazırlayacaksa; bugüne kadar bu mecrada mağdur olanların hakkı, zalimlerin boyunlarına dolansın.

Kenan ÇAPLIK