15 Temmuz ruhu ve içini boşaltma
15 Temmuz darbe girişimi yıldönümünde, acılarımız yeniden tazelendi. Kaybettiklerimiz, yaralananlar ve sakat kalanlar hafızalarımızda bir acı ve ibret tablosu olarak yer edindiler. Bu dar günde şehit olanlara Allah'tan rahmet, gazi olanlara ve bu günde gözünü kırpmadan darbeye karşı duranlara uzun ömürler dilerim.
Geriye dönüp baktığımızda, bu darbeye teşebbüs edenlerde en ufak bir pişmanlık işareti görülmediği gibi, bundan sonra da bu emellerinden vazgeçmeyeceklerine dair yeminlerini, ihanet işbirliklerini ve efendileri tarafından korunduklarını görmekteyiz. Bu ihanet şebekesinin, uluslararası arenada da bırakın bir yaptırım ile karşılaşmaları, bilakis büyük bir ehemmiyetle kollanmakta, maddi her türlü destekle bu emellerinden asla vazgeçmemeleri gerektiği noktasında baskılanmaktadırlar.
Yerelde de kimi insanlar ve yapılar, bu darbecileri koruduğunu, aslında bunların masum olduğu, esas darbeye karşı duranların cezalandırılması gerektiği şeklinde, dolaylı olarak 'içlerindekini' boşaltmaya devam etmektedirler. Şehit edilen 250 insanımızın ve binlerce yaralının kimler tarafından kurşunlara ve bombalara hedef yapıldığını saklamak gibi bir cambazlığın ve ikiyüzlülüğün içerisine girmektedirler.
Gelinen bu süreçte, içte ve dışta birtakım odakların ülkemizin huzurunu bozmaya, milletimizin geleceğine kast etmeye yeltendikleri ve bundan sonra da bu amaçlarından asla vazgeçmeyeceklerini bilmemiz gerekmektedir. Ancak bilmemiz gerekir ki, bizi bu ihanet girişimlerinden koruyacak olan bu milletin sahip olduğu imanıdır. Bu iman/inanç ile bu ülke bir arada durabilir ve bu millet geleceğe bu ümit ile bakabilir.
Fakat son zamanlarda kimi uygulama ve kutlamalar, aslında '15 Temmuz Ruhunu' yok etmeye yönelik olarak görülmektedir. Ülkenin ve milletin geleceğinin dansçılarla, şarkıcılarla ve kızlı-erkekli eğlenceli kutlamalarla teminat altına alınmayacağını biliyoruz. Darbe gecesi bu dansçı ve şarkıcı güruhunun nerelerde 'naralar' attıkları bütün milletin malumudur. 15 Temmuz'un yıl dönümünde bu 'nara sahiplerini' görevlendirmek ve hele kucaklar dolusu paralar ödemek; tam da '15 Temmuz Ruhuna' kastetmek demektir.
Birilerinin bu manevi değerlerimizin içini boşaltmak için görevli olduğunu zaten biliyoruz. Bu değerlerimizin, 'bizi biz yapan' vazgeçilmezlerimiz olduğunu da biz biliyoruz, fakat bu değerlerimize kastedenlerin bizden daha fazla hassasiyetlerimizi bildiklerini de unutmamamız gerekir. Bundan dolayıdır ki, hiçbir dönemde şer odakları bu emellerinden vazgeçmemişlerdir. 15 Temmuz'dan sonraki olayların silsilesine baktığımızda, bundan asla vazgeçmeyeceklerini net olarak görüyoruz.
Ancak acı olan taraf ise, bizden görünüp de imkan ve bürokrasi gücünü elinde bulunduranların, çaktırmadan bu 'şer odaklarına' her türlü maddi imkan ve ortamı hazırlamalarıdır. Kutlama, etkinlik ve eğlence adı altında, '15 Temmuz Ruhunu' yok etmeyi hedeflemektedirler. Darbe gecesi eğlence mahsulü bu kişiler makarna kuyruklarında korkakça beklerken, milletin imanlı evlatları tankların önünde durarak, milletin ve ülkenin geleceğini işgalcilere teslim etmedi.
15 Temmuz'un eğlencelerle, şarkıcı ve dansçılarla kutlanması demek; bu ihanet girişiminde bulunanların iğrenç yüzlerinin unutturulması ve bu gecede şehit olanların ulvi inançlarının örtbas edilmesi demektir. Eğer 15 Temmuz anılacak ise, bu gecede şehit olanların mücadele bilinçlerini, sahip oldukları imani hakikatleri bütün topluma ve özellikle yeni nesle anlatmak olmalıdır.
Birileri 15 Temmuz Ruhunu yok etmeden, bizlerin bu ruhu koruyup beslememiz gerekmektedir. Bu ruhu korumanın en etkili yolu ise maneviyatımıza sahip çıkmakla olur.