Avrupa'nın ruhu yandı
Paris'teki Meşhur kilise yandı. Bu yapının yanmasıyla birlikte ibadethanelerin saldırıya uğraması, yakılması ve yıkılması tartışmaları da tekrardan başladı. Hiçbir dönemde ibadethanelere yönelik yapılan saldırılar hoş karşılanmamış ve böyle iğrenç bir eylemde bulunan her kimse, lanet ile anılmıştır.
Ama Müslümanların camilerine yönelik saldırılar sistematik bir şekilde sürdürülmektedir. Bu saldırıların bilinçli, planlı ve organizeli bir şekilde sürdürüldüğü apaçık ortadır. Özellikle küfür ehli tarafından işgal edilmiş İslam beldelerindeki camilerin tamamı şu ve bu şekilde bombalanmakta, yakılmakta ve tahrip edilip içinde ibadet edilemez hala getirilmeye çalışılmaktadır.
Hele son dönemlerde Türkistan'daki camilerin komünist Çinliler tarafından sistematik bir şekilde tamamen ortadan kaldırılması ve dünya kamuoyu tarafından hiçbir tepki ile karşılanmaması, işin vahametini tüm netliğiyle ortaya koymaktadır. Burada yaşayan Müslümanlara yönelik tamamen asimile etme ve dinsizleştirme ( İslamsızlaştırma) gaddarlığı da yine kamuoyunun dikkatini çekmedi. Tabi, insanların/Müslümanların hiçbir değerinin olmadığı ve yeni geliştirdikleri silahlarını denemek için kobay olarak kullandıkları bir ortamda, ibadethanelerin saldırıya uğramamasını konuşmak ise hayalden öte bir anlamı bulunmamaktadır.
Diğer İslam beldelerindeki camilere yönelik kasıtlı yapılan saldırıların amacı ise kelimenin tam anlamıyla ibadethaneleri/camileri toplumun hayatından çekip almaktır. Avrupa şehirlerinde bulunan irili ufaklı birçok cami, bilinçli ve kasıtlı bir şekilde her gün saldırıya uğramaktadır. Buraya ibadet amaçlı giden Müslümanları da planlı bir şekilde korkutmak, fiziki ve psikolojik saldırıya maruz bırakmak ve ibadet hürriyetlerini ortadan kaldırmak gibi kin ve nefretlerini aleni bir şekilde sergilemektedirler.
Kendi hayatında dini çekip atan Avrupa, İslam'a ve Müslümanlara da tahammülü kalmamıştır. Avrupa'da dindarlık boş da olsalar kiliselerin varlığı ile ifade edilebilir. Zamanında ihtişamlı yapılan birçok kilise yüzyıllardır boş bir şekilde, sadece tarihi bir eser olarak orada durmaktadır. Batılının yaşamak istediği dinsiz hayat bugün bütün Avrupa’yı esir almış durumdadır. Dinin içinde barınamayacağı bir medeniyetin ruhu da yoktur.
Notre Dame katedrali yandı. Ama yanmasıyla beraber aslında Avrupa’nın sağda solda kırıntı şeklinde bile olsa, var olan manevi ruhu da beraberinde yandı, kül oldu. Ruhsuz kalmış batı, elindeki makinelerle/imkânlarla iki tane dünya savaşını insanlığa yaşattı. Bu her iki savaşta sadece birbirlerinden on milyonlarca insan öldürdüler. Şimdi ise kendilerinin dışındaki insanları her yıl on milyonlarcasını öldürmek/öldürtmek için canavarca hareketler içerisindedirler.
Ruhsuz, maneviyatsız ve insanlık sevgisinden tamamen mahrum bir medeniyetin/medeniyetsizliğin uzun süre yaşamayacağını söylemek kehanet olmayacaktır. İnsanların kanı üzerine inşa edilmiş böyle vahşi bir yapı, elbette alaşağı olacağı günler de gelecektir. Başka memleketleri sömürerek ve insanlarını köleleştirerek kendilerine güzel hayatlar kurmaya çalışanlar medeni olamazlar. Olsa olsa vahşi sırtlanlar sürüsü olarak nitelendirilebilir.
İşte yanan bu katedralinden sonra geriye sırtlanlara rahmet okutacak bir vahşiler sürüsü kalmıştır. Bu vahşi sürülerin kanlı dişlerini bugün Suriye'de, Afganistan'da, Libya'da ve bütün mazlum coğrafyalarda görmekteyiz.
Kenan ÇAPLIK