Seçmen tercihleri
24 Haziran`daki seçim için tüm hazırlıklar büyük bir hızla sürdürülüyor. Partiler mitingler düzenliyor. Parti bayrakları cadde ve sokakları süslemeye başladı. Çevre ve görüntü kirliliğine sebebiyet verseler de seçim atmosferini yansıtmaktadırlar. Hemen her zemin bir propaganda aracı olarak kullanılmaya çalışılmaktadır. Tabii bütün bunlar seçmenin tercihini etkilemek ve istenen tarafa yönlendirmek için yapılmaktadır.
Orta yaşın üzerindeki seçmenin oylarında çokta büyük bir değişikliğin olmayacağı bilinmektedir. Yıllardır kendi düşüncesindeki partiye gönül vermiş ve kendisinin en iyi burada temsil edildiğini düşünmektedir. Orta yaş ve altındakiler ise değişen şartlar ve hayatın onlara yüklemiş olduğu geçim derdinden dolayı kendisini ekonomik olarak hangisi daha çok rahatlatacak ise ona yönelmeyi düşünmektedir. Dolayısıyla bu yaş grubundaki seçmenlerde değişkenlik söz konusudur. Kendisini rahatlatacak olan ortamı vaat eden ve en gerçekçi politikaları üreten partiye yönelir.
Ancak ilk defa oy kullanacak olanlar, bu sürecin en kararsız olanlarıdır. Bu kitle de büyük yekûn oluşturmaktadır. Bunların eğilimleri ise daha özgür ve ekonomik olarak daha bağımsız bir profil çizmektedirler. Ötekileştirici ve tek tipleştirici söylemler ve ekonomik refahın zarar görebileceği kararlar elbette bu kitleyi karar vermekte daha bir ketum hale getirmektedir.
Buna karşılık seçimin sonucunu da bu kitle belirleyecektir. Bu kitlenin kendi değer yargılarına çok daha bağlı olduğunu da söyleyebiliriz. Zira son yaşanan birçok olay bu genç kesim üzerinde ciddi bir değişime vesile olmaktadır. Ekonomik gelişmelerden tutun da, ülkemizi çevreleyen şer şebekelerinin yıkıma yönelik arzu ve projeleri bu yeni nesli kendi değer yargılarına karşı daha duyarlı hale getirmektedir. İşte bu duyarlılık onların seçim tercihinde de etkili olmakta, kendi hassasiyetlerini göz önünde bulunduran partilere daha bir sempatik bakmaktadır.
Batının bir blok olarak huzur içinde yaşaması, İslam coğrafyasının tamamının işgal altında olması ve sistematik bir iç savaşa tabi tutulması da bu yeni neslin dikkatini çok çekmektedir. Bu savaşın, kaosun ve açlığın yegane müsebbibinin de batı barbarlığından başkası olmadığını da çok net bir şekilde görmektedir. İşte bu saldırı ve çepeçevre kuşatmışlığın içinden çıkmanın tek yolunun da kendi öz değerlerine dönmek ve onunla yeniden ayağa kalkabilmekten geçtiğini anlamış durumdadır.
Kendisini maddi olduğu kadar manevi olarak ta rahat hissedeceği ve bu ideali programında veya seçim beyannamesinde gördüğü partiye destek vermekle ortaya koyacaktır. Bu 'yeni nesil belirleyici olacak derken' aslında çok nitelikli bir yaklaşımı da ortaya koymaktadırlar. Zira içte ve dışta vuku bulan olayların bir zaman sonra aynı mahfiller tarafında sahneye konuldukları görülmektedir. Bu yeni nesil böyle bir oyunun piyonu olmak istemiyor.
Dolayısıyla onların düşüncelerine değer veren, manevi olarak rahat yaşayabilecekleri bir standardı vaat eden ve özgürlüklerine müdahale etmeyen bir yaklaşım içerisinde olan partiye ve adaya oy verecekleri görülmektedir. İşte her parti ve aday bu hassasiyetleri göz önünde bulundurarak politika geliştirmeli ve gerekirse partiler programlarını yeniden oluşturarak bu halkın manevi değerlerine sadık olduklarını ve büyük bir ehemmiyetle koruyacaklarını söylemelidirler. Bu söylemler, halkın hassasiyet ve önceliklerini ön planda tutan politikalar seçmenin tercihi üzerinde ciddi bir etki bırakacaktır.