Yaklaşımlardaki Yanlış Algılar Üzerine Birkaç Söz
Tunus, Mısır ve ardından Libya`da halk ayaklanmaları sonuç verdi ve devrin zalimleri zelil bir şekilde devrildi. Bir süre önce de Hizbullah, 33 günlük savaşta ve Hamas, Gazze kuşatmasında israil`i hezimete uğratmıştı. Böylece bireysel, toplumsal ve dünya siyaseti bazında tüm gözler yerkürenin kalbi konumundaki bu coğrafyaya çevrildi.
Gelişmeler, ciddi bir gündem oluşturdu ve her ağızdan konum, ilgi veya özdeşleşme yönüyle kendince söylemler, yorumlar, ahkam kesmeler, tehditler uçuştu. Bu değerlendirmeler ciddi bir nitelik taşımadığı için rüzgara kapılmış yapraklar misali birer çöp yığını olarak zihinleri kirletti.
Taklitçi bir entelektüellik ve başka yorumların etkisinde kalmış tefekkürsüz yaklaşımlar, gelişmeleri doğru değerlendirme ve halk kazanımlarını sağlıklı kanalize etme açısından ciddi bir darboğaz oluşturdu. Böylesi yaklaşımlar abd, israil benzeri emperyal güçlerin değirmenine su taşıma kabilinde bir hizmet(!) oldu. Bunu gördük/ görüyoruz ve - Allah muhafaza- basiretli bir bakıştan süzülmemiş bu türden basmakalıp yaklaşımların devamı halinde bu hizmetle(!) siyonist zihniyet tarafından ümmetin boğazının nefes alamaz şekilde sıkılacağını göreceğiz.
Özellikle can acıtıcı taraf şudur ki, İslam kendileri için bir hayat nizamı olan veya bu endişeye sahip olduklarını dillendirenlerin gündemle ilgili konulardaki değerlendirmeleri ve ferasetli bir bakıştan yoksun bir halde aceleci ve kınayıcı bir dille sağlıklı/hikmetli yaklaşım sergileyen Müslümanları;
“ Siz Kürt sorununu niye dillendirmiyorsunuz?” veya
“ Niçin Suriye`deki gelişmelere Filistin, Mısır kadar ilgili kalmıyorsunuz?” ya da
“ Neden gündeminizde Afganistan yok?” ... benzeri uzayıp giden sorularla, merak ve bilme amacından öte inciten bir şekilde eleştirmeleridir.
Acaba böyle düşünenler, şunu da hiç düşünmezler mi?
“ Eğer, ben fert olarak şu acizane halimle Allah korkusu ve kardeşlik hukuku çerçevesinde bu endişeyi taşıyorsam; on yıllardır dost/düşman herkesin müşahedesiyle gayeleri Allah rızası ve İslami hukukun işlevsel hal kazanması olan bu kardeşlerim bunu endişe etmeyecek ve basit yaklaşımlarla olayı geçiştirecek kadar mıdır?”
Kardeşliği sadece imana bağlayan, bürünecekleri renk sadece Allah`ın boyası ve tutunacakları ip ancak Hablullah olan bir dinin müntesipleri (şehitleri, muhacirleri, mahpusları ve inandığı değerleri için nice mağduriyetleri ve mağdurları) olanlar,
Hayat memat arz eden sorun/ konuları önemsemeyecek de acaba daha başka kim önemseyecek?
Hedefe varan çileli yolda adımları ehemm durumuna göre öncelemek, sorunları tali noktalarda değil de düğümlenmiş noktada çözme yaklaşımları doğru olmazsa hangi yanlışlar zinciri doğru bir sonuç verecek?
“ Ey Müslümanlar!” diye feryad eden herhangi bir Müslümanın imdadına koşmanın farz ve zalimlere karşı haykırmanın en faziletli davranış/ suskunluğun ise dilsizleşen şeytanlık olduğu bilinciyle hareket edenler, kardeşlerinin yanında ve zalimlerin aleyhinde olmayacak da acaba bu izzeti sergileyen kim olacak?
Ne Kürd sorununa kayıtsız kalınır, ne Suriye`deki zalim gücün yaptıkları bir anlığına da olsa tasvip edilir, ne de başka bir iklimdeki Müslümanların gayretine, mağduriyetine kayıtsız kalınır!
Üç boyutlu resimler bile asıl görüntüsünü yoğunlaşmış bir dikkatin ardından bakışlara sunar. Oysa bizlerin önünde bundan daha öte dikkat kesilmiş bir yoğunluk isteyen tevhid önderleri peygamberlerden hikmetli kıssalar ve Efendimiz Muhammed aleyhisselam`dan mübarek bir hayat sireti miras olarak duruyor.
O halde bizler hala başkalarının dümenine girmiş, tali gündemlerinden etkilenmiş yorumlarla birbirimizi değerlendiriyorsak itikaf ibadetinin vaktinin girdiği şu günlerde tez elden başımızı iki elimizin arasına alıp tefekküre dalmalı ve gücümüzü zayıflatacak aleyhteki yaklaşımlardan arınmalıyız!
Allah`a emanetsiniz! Kadir Gecemiz ve Bayramımız mübarek olsun!