• DOLAR 32.814
  • EURO 35.161
  • ALTIN 2457.024
  • ...

Bu hassas konu dile gelince bir nevi “Onun bam teline basılmış” olur. Haliyle bam teline dokunmak kişiyi tahrik eder.

Kimileri için bu tahrik, olumsuz/ yıkım ve tahrip şeklinde kendini gösterirken kimileri için de olumlu/ kendine gelme ve doğruya yönelme olarak görülür.

Haliyle her cephe kendine yönelik olan/olası her çıkışı, aleyhindeki faaliyeti bir tahrik unsuru sayıp bireysel veya grupsal cibilliyetince tepki vermekte, davranış geliştirmektedir.

Norveç`in Oslo kentinde Hükümet binasına yönelik bombalı ve kent yakınındaki gençlik kampına yönelik silahlı saldırıda 100`e yakın kişi hayatını kaybetti. Kelimenin tam anlamıyla bir katliam olan bu saldırıların tek kişi tarafından gerçekleştirilmiş olması da “nesli ve ürünü” tahrip etme canavarlığına temsiliyet arz etmesi bakımından psikoklinik bir vakıadır.

Olayın duyulmasıyla İslam fobisi tavan yapan Batı ve yardakçı medya kerametlerini(!) konuşturmuş, hemencecik faili de bulmuştu: El Kaide…

Oysa görüntülere yansıyan kişide hiç de Müslümanca bir yansıma veya pozitif bir enerji yoktu. Eşkâl tarifleri hiç de “Müslüman” teröristlere(!) benzemiyordu. Adayı kana bulayan gözü dönmüş bir nazi edasındaydı.

Oslo`da başbakan ve bakanların hayatına kasteden, ardından polis kıyafetiyle yaşları 14–19 arasında değişen 85 çocuk ve genci katleden Anders Behring Breivik, ne yazık ki şeytan niyetlileri sevindirecek, ortalığı bir yığın Müslüman terörist(!) uzmanına işkembeden attıracak bir zevk(!) tattıracak bir tip de değildi. Yıllarca medeni olarak lanse edilen ve huzurun birinci adresi olarak gösterilen Norveç`ten çıkan bu Norveçli Hıristiyan bir köktendinciydi. 

Esfel derekedeki insanın vahşiliğinde sınır tanımazlık ve vicdan taşımazlığın belirgin bir numunesi olan bu olayda ayrıntılar geldikçe vahşete götüren gözü dönmüşlüğün “basılmış bam tellerini de netleştirmektedir:

Aşırı sağcı, İslam düşmanı, fanatik Hıristiyan… Tapınak Şövalyeleri örgütüne bağlılığı olduğu iddia edilen ve bu katliamı gerekli gördüğü için yaptığını itiraf eden bu şahsın eylemi her ne kadar kendi vatandaşlarına dönük olsa da eylemin Anders Behring açısından tahrik unsuru Avrupa`da yükselen İslami uyanış ve Müslümanların Avrupanın karanlığında bir nur misali ışımaları…

Tarsus`taki Kur`an öğrencilerine yönelik saldırganlığın alt kodları okunduğunda şu satırlar ortaya çıkar: Karanlıktan nemalanan yerli şeytan versiyonların da tahrik unsuru -emin olun ki- İslam fobisidir. Çünkü sermayesi karanlıklar olan yarasalara ve ışığa gözlerini açamayan körlere nur sunmak, onları ferahlatıcı aydınlığa çağırmak onların nefsi heveslere ve şeytani lezzetlere dönük hayatlarının idamıdır.

Son zamanların sıcak bir konusu da Hizbullah tutuklularına yönelik sevk adı altındaki sürgün zulmüdür. Batıl güzergâhın günah ve haksızlık sokaklarında dolaşan katı kalplilerin, hakka kapalı gözlerin ve doğruya sağır kulakların içlerindekini bir vahşet, kıyım, kudurmuşluk olarak sızdırmaları onların doğasıdır.

Peki, “ zaten özgürlükleri elinden alınmış bu mahpusları sevk zulmüyle ayrıca resmen ve alenen ailelerinden koparma, yasal bir ambargoyla tamiri zor bir mağduriyet yaşatma” kimin doğasıdır?

Dolayısıyla doğal olarak söylenecek doğru söz şudur: “ Lafa değil, icraata bakılır.” Birilerinin dilinde artık pelesenk olmuş “ adalet, özgürlük, eşitlik, insan hakları…” lafları karın doyurmuyor. Müslüman cephede durumunuz şudur: Artık ne düşündüğünüz, ne dediğiniz onları ırgalamıyor; yaptıklarınız sizi tanımada onlar için ölçütüdür.

Müslüman camia için de tahrik unsurları vardır. Şeytanın hileleri, nefsin azgınlığı, ahlaksızlık, zulüm, nankörlük… Şairin deyimiyle: “Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın; gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın !”

Müslümanın tahriki düşmanın yanlış ve çirkin fiileriyle galeyana gelip işi taşkınlığa vardırma şeklinde değildir. Aksine onların tahriki, gücünü Haktan alan bir hareket istikamettir. Bu istikamet adımları da haliyle onları adalete ve hakkı hikmetle tavsiyeye/ münkeri kararlılıkla nehyetmeye götürür