• DOLAR 34.526
  • EURO 36.168
  • ALTIN 2979.479
  • ...

Ülkemizde sistem bozukluğu ve aksaklığı sebebiyle hiçbir uygulama ve icraat yerli yerine oturmuş değildir. İdareden siyasete, eğitimden ekonomiye kadar birçok alanda maalesef durum böyledir. Sorunlu olan ve sorun üreten sistem yerinde durdukça kötü ve olumsuz gidişi önleme adına alınan her karar, uygulanmak istenen her proje neticesiz kalacaktır. 
Mühendisin nitelikli olması, sağlam ve göze gelen projeler üretmesi elbette önemli ve değerlidir; ama yapının üzerine inşa edileceği zemin ve zemin etüdü daha önemlidir. Çürük bir zemine inşa edilen hiçbir yapı sağlam duramaz ve alıcı bulamaz. Ülkemizde son zamanlarda kısmen endişeli ve iş bilen bazı idareci ve yöneticilerin yaptığı bu misal gibidir. Bu kişiler, bir şeyleri düzeltmek, toparlamak ve insan tabiatıyla uyumlu hale getirmek istek ve çabasındalar; ama sürekli yanlışlar, zaaflar, eksiklikler ve çarpıklıklar üreten laik ve Kemalist bir sisteme rağmen bu zor gözükmektedir. Eğitim alanındaki müfredat yenileme ve maarif eksenli değişiklikleri de bu çerçevede değerlendirmek lazımdır.

Eğitim, hayatın tüm alanlarını kuşatan bilgisel ve erdemli edinimlerin tamamıdır. Bu sebeple eğitim, bir toplum için hayati bir öneme sahiptir. Kendi inanç temelleri ve kültürel dinamikleri üzerinde ilerlemeyen bir eğitim, dikiş tutturamaz. Batılı bir zihniyet kodlarını taşıyan ve ezberci bir mahiyete sahip bir eğitim sistemiyle yol alınamaz.

Eğitimle ilgili cevabı verilmeyen ve verilemeyen birçok soruya rağmen müfredat değişikliği kararının alınması çok sağlıklı ol(a)mayacak ve istenen amaca hizmet edemeyecektir.

Milli Eğitim, müfredat olarak kendi kurumlarını, özel kurumları ve diğer alternatif eğitim oluşumlarını köhneleşmiş sistem ve zihniyet yönüyle işlevsiz bıracak ve oluşan ihtiyaç açığını kapatacak donanım ve birikime sahip değilse ve bunu sağlayacak irade/gücü taşımıyorsa bir sonraki hükümet veya bakan da yeni ve yeniden değişiklikler isteyecektir.

Devletin eğitim gibi hayati bir konuyu ciddiye alması elbette önemlidir; ama proje, plan ve tedbirler alternatif olma özelliği taşımıyorsa, kalite istenen standartlarda değilse, öğretmen, öğrenci ve velinin eğitim ve öğretime dair her beklentisi karşılanmıyorsa bu durum artık alışageldiğimiz bir vaziyet olacaktır:

Es, gürle; ama bir damla dahi yağmur yağdırma!

Her eğitim-öğretim yılı öncesi veya hitamında eğitim ve öğretimin niteliği, kalitesi ve süresi ile ilgili tartışmalar alışılmış bir hal aldı. Toplum olarak birçok konuda olduğu gibi eğitimde de temel eksikliğimiz amaca değil araçlara yoğunlaşmamızdır. Amacı belirlenmemiş, bilinmeyen veya es geçilen bir konuda araçların çokluğu, çeşitliliği, faydalı oluşunun hiçbir anlamı yoktur. Amacın ikinci plana itildiği ve aracın öne çıkarıldığı yani misyonun vizyona feda edildiği yerde defolu sonuçların, kördüğümlü neticelerin oluşması muhakkaktır.

Eğitimde temel amaç; insani erdemler, nitelik ve ahlaki faziletlere sahip birey ve toplumlar yetiştirmek olmalıdır. İrfanı hür, vicdanı hür ve bağlamı hür fertler yetiştirmek eğitimin temel hedefi olmalıdır.

Eğitim; keyfe, isteyene ve idare edenlerin politikalarına göre işleyen veya elde laboratuvar deneğine, doktor masasında kadavraya dönüşen bir süreç değildir, olmamalıdır. Her eğitim yılında bir önceki yılın müfredatı, ilkeleri, uygulama şekli değişiyor, dönüşüyor ve bir deneme tahtası görülüyorsa dünü tecrübeleriyle, doğrularıyla bugüne taşıyan, bugünü sağlıklı şekilde yarınlara götüren nesiller yetiştirmiyorsa bu toplumumuz adına bir kayıp ve daha da ötesi bir yıkımdır.

Eğitim, insanı ruh, fikir, söz, davranış ve bireyler arası iletişim yoluyla terbiye etmektir.

Eğitim, Allah'ın Rab vasfının tecellisiyle insanı ve insanlığı ilahi terbiyeyle buluşturma ve bu terbiyeyi içselleştirme güzelliğidir.

Eğitim, hayatı boyunca devam eden –beşikten mezara kadar- süreci içerir. Bu süreç, aileden başlar. Okul ve sonrası kültürel, sosyal boyutlarıyla tüm yaşamımızı kapsar ve etkiler.

Eğitim, hayatı daha güzel, doğru ve etkili yaşama sanatı olup kişi ve toplumun gelişmesi, tecrübe sahibi olması veya inanç, ahlak ve davranış yönüyle olgunlaşması amacı taşır.

Eğitim, niteliksel olarak düşünce ve davranış şekillerini değiştiren, geliştiren bir süreçtir. Bu süreç, sağlıklı, doğru ve etkili politikalar ve programlar ile güçlendirilmelidir.

Eğitim süreci, sağlıklı, doğru ve etkili politikalar ve programlar ile güçlendirilmezse birey ve toplum ‘uyumsuzluk, bilgisizlik, agresiflik, ahlaksızlık, yetersizlik ve şiddet’ gibi sıralanabilecek birçok olumsuz sonuçla karşı karşıya kalır.

Eğitim, insanı, kâinatı ve ilahi emirler manzumesi olan kitabı okumanın ve bu okumadan hareketle ahlaki bir yaşama razı olmanın ve bu yaşamı topluma sunmanın heyecanıdır.

Eğitim, beşikten mezara kadar süren hikmeti aramanın tatlı yorgunluğudur.

Eğitim, faraziyelerle değil bilgiyle, kuruntularla değil doğrularla, ideolojilerle değil fikirlerle, sapkınlıkla değil istikametle, şeytanla değil vahiyle, nefisle değil iradeyle tanışma, buluşma, kaynaşmadır.

Eğitim, öğretmenin öğrenciye, babanın evlada, idarecinin idare edilene, patronun işçiye, arkadaşın arkadaşa doğruluk ve hak noktada model olması, insanın zaman ve mekâna değer vermesidir.

Beşikten mezara kadar fıtri eğilimlerle örtüşen bir eğitim, asıl amacı ortaya çıkarır. Birey, toplum veya devletler olarak tüm insanlık için huzurlu ve nitelikli bir gelecek lazımdır. Böyle bir gelecek de iyi, doğru eğitilmiş ve inancı güçlü nesillerle bire bir ilişkilidir. İyi ve doğru eğitim, güçlü inanç doğru, bilimsel, yeterli ve verimli bir öğrenme ve öğretme ile başarıya ulaşır. Peygamberimiz aleyhi selam, hayırlı insan olma sırrını ‘öğreten, öğrenen, dinleyen ve destekleyen’ olarak izah etmiştir. Bu dört kategoriye dâhil olmayan bir birey veya grup toplum ve insanlık için büyük bir problemdir.

Eğer bir eğitim, insani boyuttan ve ahlaki inşadan yoksun bırakılmışsa bırakalım insanlar zaman, mekân ve imkân israfından kurtulup bilgiyi(!) internetten alsınlar. Böylece aynı tip, robotlaşmış ve tepkisiz bireyler daha rahat yetişir; iktidardan rant devşirenler de sorunsuz, tepkisiz bir eğitim yılı yaşarlar.

Yok, işin aslı böyle değil! Bize bilge, donanımlı, gayretli, ahlaklı, duyarlı, başarılı, bilinçli, üretken bir nesil lazım diyorsanız; eğitimin hem inancımız hem örfümüz açısından oturmuş ilkelerini kalıcı müfredat haline getirmelisiniz! (DEVAM EDECEK)