• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
SON DAKİKA

Mantık ilminde kıyasta önemsenen ve kabul gören çoğunlukla sonuç itibarıyla kıyaslanan iki önerme arasındaki tutarlılıktır. Tutarlı olmayan kıyaslar, çelişik olur.

Kulvarı aynı, hedefi aynı, kitlesi aynı yapılar, camiaları kıyaslama tutarlıdır; ama kitlesi kısmen örtüşse de kulvarı farklı, hedefi farklı yapılar, camiaları kıyaslama son derece yanlıştır.

Son günlerde böyle bir kıyas yanlışlığının maalesef üzücü ve zararlı yansımalarını yaşadık. Barış ve çözüm sürecinin enikonu gündeme geldiği bu zaman diliminde birilerinin boşluğunu başka birileri dolduracak heyulasının getirdiği tahrik, neredeyse birkaç gencin canına mal olacak ve belki de önü alınmayacak bir çatışmanın fitilini ateşleyecekti!

Bahsini açmaya çalıştığımız konu, hepimizin malumu Dicle Üniversitesi`ndeki öğrenci olayları ve Nevruz Parkı`nda düzenlenecek olan “Kutlu Doğum Etkinliği”nin bir BDP`li belediyenin sudan sebeplerle engelleme girişimiydi. Dikkat edilirse iki olayda da öne çıkan kendini çöplüğün horozu addetmenin getirdiği kralcı bir efelenmeydi.

Doksanlı yılların borazancılığının bugünde para edeceğini sanan çatışmacı ve saldırgan zihniyet PKK ve türevleri - şükürler olsun - öncellikle Peygamber Sevdalıları aleyhine olmaklık noktasında İlahi yardım duvarına tosladılar. Akabinde yaşananların biraz daha göz önünde oluşunun getirdiği müşahedeyle akl-ı selim ve vicdan sahiplerinin tepkisel duruşlarına direnemediler.

Kendi saldırganlıkları ve azgınlıkları içinde mazlum ve mağdur pozisyonuna yatmaları ise sadece timsah gözyaşları kadar inandırıcı(!) oldu.

Müslüman camianın davet ve tebliğ aşkını ve kulluk şuuruyla oluşan görev bilincini ırkçı bir boyut ve eğlence kültürü etrafında gelişen Nevruz kutlamalarıyla kulvar kapma yarışı olarak değerlendirenler ne yazık ki samimiyet testinde sınıfta kaldılar. Bir de İslami endişeli kimi kardeşlerin de safiyane bir edayla:

“Kardeşim, siz de Nevruz alanında onlarla kalabalıklarınızı boy ölçüştürmekten vazgeçin, onlarla özdeşleşmiş bu alanda bu etkinliği yapmayın gidiversin!” demelerine sadece “Fesübhanallah!” demek düşer.

Bu kıyasın neresinden tutsak elimizde kalıyor; çünkü birinci olarak Peygamber Sevdalıları için tek bir yarış/rekabet kulvarı vardır: “ İyilik ve takva yolunda yarışmak.”

İkincisi, Peygamber Sevdası; topluma güzel bir ahlak aşılama, kulluk bilinci kazandırma, doğrularla buluşturma sermayelidir.

Nevruz kutlamalarında ise öne çıkan tamamen doğadaki yeniden canlanmaya örfi bir sevinçle tepki vermek ve eğlence amaçlı reflekslerdir ki neticesi de tamamen anlık ve hazdır.

Üçüncüsü, İstasyon Meydanında yıllara yayılan kutlamaların gelen kalabalığı artık kaldırmayacağı realitesidir. Ayrıca artı işareti şeklinde beliren bu alanda herkesin platformu görememenin haklı serzenişi de yeni bir alan arayışını doğurmuştur.

Gerekçelerden ve beklentilerden arınmış salt bir yaklaşımla düşünülürse İstasyon Meydanı, Peygamber Sevdalıları için daha avantajlıdır; çünkü merkezidir, ulaşım kolaylığına sahiptir ve Muhammedi neşveyle özdeşleşmiştir.

Ayrıca Nevruz Meydanı, “ İllaki olsun!” düşüncesinin bir sonucu veya PKK/BDP versiyonlarının elinden özdeşleştikleri parkı alalım yaklaşımının hiçbir şekilde lafı bile edilemez; çünkü İslam`ı kendine dert edinenler bilir ki kemiyet/çokluk üzerinden yapılan bir güç, sayı yarıştırmasının acı sonucu olarak bir Huneyn Vakası ve Tekasür Süresindeki İlahi ikaz vardır.

Kanaatimce Batıkent Meydanı veya aynı işlevselliğe sahip başka bir alan için imkan olsaydı, Nevruz Parkı ikinci/üçüncü planda kalırdı.

Halklara dönük vizyonları bile bambaşka, birbirinden tamamen farklı olan ve de misyonları hiç uyuşmayan BDP ve Mustazafları argümanları itibarıyla karşı karşıya getirmek, birini diğerine alternatif gibi göstermek abesle iştigaldir.

Mustazaflar/Peygamber Sevdalılarının tek bir rakibi veya alternatifi vardır. O da şeytan ve aveneleri yani batıl cephedir.

O halde, söz almak isteyenler öncellikle cephesini netleştirmelidir:

Yol ya hidayettir ya da dalalettir.