VEBALİNİZİ BOYNUNUZA ASABİLECEK MİSİNİZ?
Gündem, birbirini kalıcı veya anlık gelişmelerle kovalıyor.
Bazen bu gündemin içinden hangisini alıp okuyucularla paylaşalım`ın zihin eforu yapılır.
Şu gündem, bu gündem derken ecel vaktine doğru yuvarlanan ömür topu, yaş dilimi olarak bizi bir safhanın daha sonuna getirdi. Ömürden bir sayfa daha kazanım veya kayıp adına dürüldü.
Gidişata sağlıklı bakış sergileyen iman ehli için ömürden giden her an bir ibret, ders ve şükür vesilesidir. Allah korkusuyla takva azığına dönüşmüş amel güzelliği onlar için saadet iklimini kazandırır.
Gaflet ehli için ise ömürden giden her zaman dilimi büyük bir hüsrandır.
Geçmişe dönük hanesine işledikleri günah, isyan, kötülükleri bir kayıp olarak görmeyenler dizginleri bırakılmış bir at gibi dörtnala helak uçurumuna koşarlar.
...
Modern haçlı işgalinin değişik bir versiyonu olan yılbaşı, yine günler öncesinden başlanan kutlama hazırlıklarıyla bir isyan ve ahlaksızlık rezaletine dönüşecek.
Tahrif edilen bir Hıristiyanlık için noel ve paskalya hazırlıkları onların cephesinden makul olarak algılanabilir.
Her hazırlığı bir haramı, gecesinin kutlamasının her anı bir haramı barındıran böylesi bir gecenin acaba bir Müslüman için neresi makul olabilir?
Yahudilerin Muharrem`in onuncu gün tuttukları orucun doğruluğu orta yerdeyken doğru bir konuda bile Yahudilere benzemekten uzak kalan ve ümmetini de onlara benzemekten sakındıran bir Peygamberin ümmeti olarak bizler acaba dinleri tamamen batıl olan Yahudi ve Hıristiyanlara haram bir noktada benzemeye nasıl cesaret edebiliriz?
Peki, piyangosuyla, o günü resmi tatil ilan etmekle, hindi satışlarını teşvik etmekle, çam fidelerini kesmeye göz yummakla, o gecenin sarhoşlarına özel hizmetle bu haramı, batıl adeti meşrulaştıran yöneticiler sürülerinin çobanı olma vebalini bilmezler mi?
...
Roboski katliamının üzerinden geçen onca zamana rağmen devlet, olayı sağlıklı bir şekilde aydınlatamadığı gibi bir özür dilemenin bile onurunu sergileyemedi.
"Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar." sözünün bir yansıması olarak acılarını sinelerine gömen Roboskili analar, adaletin tecelli etmesi temennisiyle ah`larını Adil-i Mutlak olan Allah`a sundular.
Diğer taraftan adli bir kovuşturma, soruna dayalı bir sonuç veya doluluk oranı gibi hiçbir gerekçe yokken ailelerine yakın cezaevlerinde kalan Hizbullah hükümlülerinin adeta cezalandırılırcasına batı illerine sürgün edilmesi beraberinde " mesafenin uzaklığı, maddi imkansızlık, görüş saatlerinin azlığı ve bazen de kasıtlı bir çileye dönüştürülen görüş saatleri..." gibi birçok sıkıntıyı getirdi.
Vücudunun yüzde doksanı felçli olan Fikret Bayram`ın hali orta yerdeyken, raporları mevcutken, salıverilmesi için onca girişim yapılmış ve on binlerce imza toplanıp Cumhurbaşkanına sunulmuşken;
Yıllardır hepatit hastalığı sabit olan Yasin Demir`in bu nedenle kaldığı cezaevi idaresince tecride tabi tutulduğu bilinirken,
Hasta ve felçli olan oğlunu haftalık bir görüş saati bile görmek Fikri Boylu için bir umutken, bu umudu bile bir sürgün kervanıyla çok görülürken,
Tüm ısrar ve girişimlere rağmen Rana ana oğlu İhsan Baran`ı, Şerife ana oğlu Gıro Adem`i, Halise ana oğlu Hacı Bayancuk`u, Sabiha ana oğlu Sedat Şeran`ı göremeden vefat ettiler.
Bu ayağı öpülesi anaların gönüllerimizi titreten evlatlarını görme temennileri hala zihinlerimizde tazeliğini korurken,
Bu evlatların analarının taziyelerine katılma isteğine kulak tıkayanların Ergenekon sanıklarının kaynanalarının bile taziyelerinde adeta bir devlet ricaliyle bulunmalarına imkan sağladıkları sabitken, Ahirette zulme mazlum şahitliği olarak duran bu karelerin vebalini boynuna asanlar acaba daha ne zamana kadar adalet, özgürlük teraneleriyle kitleleri oyalayacaklar?