• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Geçen günlerde Âlimler ve Medreseler Birliği (İTTİHAD) bir icazet merasimi düzenleyerek medreselerde İslami eğitimini tamamlayan otuz kişiye icazet verdi. Evvela icazet alan kardeşlerimi tebrik ediyor, onları yetiştiren hocalarını ve İTTİHAD kurumunu takdir ediyorum. İslâmi ilimlerin önemini kaybettiği, insanların dünya dışında başka bir şey düşünmediği bu günlerde İslâmi eğitim veren medreselerin varlığı ve bu medreselerden icazet alıp mezun olanların olması elbette ki önemlidir. Ancak medreselerin ve bu medreselerde yetişenlerin toplumu yetiştirme ve yönlendirme anlamında ne derece etkili olduklarını masaya yatırmak gerekmektedir. Zira medreselerin asıl fonksiyonu topluma yön verecek, gündem ve siyaset üzerinde etkili olacak etkili Âlimlerin yetiştirilmesidir. Tarihte bu medreselerden yetişen Âlimlere baktığımızda medreselerden Gazali, Geylanî, İbn-i Rüşd, Razî, İbn-i Haldun gibi insanlık üzerinde etkili olmuş nice Âlimler yetiştiğini rahatlıkla görebiliriz.

Medreselerden topluma yön verecek, gündem ve siyaset üzerinde etkili olacak Âlimlerin yetişmesi için naçizane birkaç tavsiyede bulunmak istiyorum. Evvela medreselerde sadece İslami ilimlerin okutulması yeterli değildir. İslami ilimlerle beraber tarih, coğrafya, sosyoloji, siyaset ve iktisat gibi sosyal ilimler başta olmak üzere matematik, fizik, kimya gibi ilimlerin de öğretilmesi gerekmektedir. Bununla beraber ülke ve dünya gündeminin öğretilmesi gerekir. Aksi takdirde topluma yön verecek Âlimler yerine İslami ilimleri öğrenip bu ilimleri pratiğe dönüştürme gücüne sahip olmayan ve günümüz sorunlarına İslami çözümler sunamayan hocalar! yetişmiş olacaktır.

Bununla beraber medresede yetişenlerin İslâm'ın mesajını insanlara daha etkili sunabilmeleri için farklı alanlarda söz sahibi ve etkili olmaları, bunun için de kamunun bütün alanlarında yer almaları gerekir. Medrese mezunları sadece İmam veya Müezzin olmamalı hatta sadece din öğretmeni olmamalıdırlar. Farklı dallarda Öğretmen ve Akademisyen, Hâkim, Doktor, Kaymakam, Mühendis ve farklı bilim dallarında Bilim İnsanı olabilmelidirler. Bunun için medreseyle beraber ilgi alanlarına göre mutlaka farklı bir bölümde üniversite okumak için çabalamalıdırlar. Böylece öğrendikleri İslâmi ilimleri uzman oldukları alanlarla bağdaştırarak hayatın her alanında insanları aydınlatabilirler.

Hakikatte İslâmî olan ve olmayan ilim diye bir ayrım yoktur. Allah'ın kâinatta yarattığı her şeyi öğrenmek ve anlamaya çalışmak İslâm'ın emridir. Dolaysıyla Hadis, Tefsir ve Fıkıh ilimleri İslami olduğu kadar eğitim, hukuk, tarih, coğrafya, iktisat, tıp ve mühendislik bilimleri de İslamidir. Hatta fıkıh Âlimlerimiz bu ilimlerin öğrenilmesinin farz-kifaye olduğunu söylemektedirler. Yani Müslümanlardan bir grubun İslami amaçlarla insanların bu alandaki ihtiyaçlarını gidermek amacıyla bu bilimleri öğrenmeleri gerekir. Günümüzde Müslümanların düşmanlarına karşı uluslararası alanda güce ulaşabilmelerinin yolu ilim ve bilimden geçmektedir. Allah Teâla: "Onlara karşı elinizden gelen gücü hazırlayın." (Enfal-60) diye buyurarak düşmanlara karşı güç elde edebilmek için her şeyin yapılmasını emretmiştir. Bilimin öğrenilmesi de düşmana karşı elde edilebilecek en önemli güçtür. Zira bilimle silah ve teknoloji üretilmekte ve ülkeler bilim ile gelişip bir güç haline gelmektedir.

Medresede yetişmiş olan Üstat Bediuzzaman bu gerçeğin farkına varmış ve toplumun kurtuluşunun ancak ruhun gıdası olan İslami ilimler ile aklın ziyası (ışığı) olan fenni ilimlerin beraber öğretildiği Medresetu'z-Zehra ile gerçekleşebileceğini ortaya koyarak bunu gerçekleştirmek için çabalamış ancak dönemin zor şartlarından dolayı böyle bir projeyi hayata geçirememiştir. Ancak günümüz şatlarında böyle bir projeyi gerçekleştirmek daha mümkün ve daha kolaydır. Bu projeyi hayata geçirmek medrese mezunlarının farklı alanlarda uzman olanlarla bir araya gelip yardımlaşmalarıyla mümkün olacaktır.

Rabbim bu icazet merasimlerini Medresetu'z-Zehra'ya giden yolun başlangıcı kılsın. Âmin.