Hakikat, adalet ve kalkınmak için işi ehline vermek
İslâm'ın gerek doğru bilgiye hakikate ulaşma hususunda, gerek siyaset ve idare işlerinde ortaya koyduğu en önemli ilkelerden biri; "İşi ehline vermek" ilkesidir. Doğru bilgiye ulaşma hususunda Kur'ân-ı Kerim'de "Bilmiyorsanız, zikir ehline (ilim ehline) sorun" (Enbiya/7) diye buyurulmuştur. İdare ve siyaset hususunda Peygamber Efendimiz (S.A.V) sahabeleri görevlendirirken bu ilkeyi dikkatle uygulamaya çalışmıştır. Peygamber Efendimiz (S.A.V) yaptığı görevlendirmelerde takva, itaat ve fedakarlık durumlarından ziyade liyakat ve ehliyet durumunu göz önünde bulundurmuştur. Ebu Zer gibi üstün takva, itaat ve fedakarlığa sahip bir sahabeye "Sen yetim malını üstlenme" "iki kişiye bile sorumluluk yapma" (Sahih-i Müslim) derken; küfür ordularının komutanıyken Müslüman olan Amr B. As ve Halit B. Velit gibi sahabeleri daha takvalı itaatkar ve fedakar sahabelere komutan tayin etmiştir. Kur'ân-ı Kerim'de örnek idareci olarak sunulan Hz. Yusuf'un "Beni devlet hazinelerinin başına getir. Ben bilgili (liyakatli) ve güvenilirim" (Yusuf/55) demesi idareci ve yöneticinin seçilmesinde güvenilirliğin, itaatkarlık ve fedakarlığın kendi başına bir ölçü olmadığını ortaya koymaktadır. Güvenlirlik ile beraber esas olan liyakattir ve işin ehli olmaktır.
Doğru bilgi hususunda işi ehline vermek ilkesinin önemine dair Üstat Bediuzzaman Kur'ân'ın tefsiri ile ilgili din Âlimlerinin yeterli olmadığını Kur'ân'ın gerçek anlamda tefsir edilebilmesi için farklı alanlarda uzmanların kendi uzmanlık alanlarıyla alakalı ayetleri tefsir etmeleri gerektiğini ifade ederek Kur'ân'ın doğru bir şekilde anlaşılması hususunda işi ehline vemek ilkesinin önemine dikkat çekmiştir. Üstat, her bir alanda uzman bilginlerden seçilmiş bir ilim meclisi kurularak bilgi alışverişiyle ortaklaşa bir tefsir yazmalarını teklif etmiştir. Bu metot Kur'ân'ı anlama konusunda önem arz etmektedir. Zira Kur'an çok yönlü bir kitap olup Kur'an'da iman ve ibadet konularıyla beraber tabiat bilimleri (astronomi, biyoloji, jeoloji gibi) insan psikolojisi, toplum sosyolojisi, siyaset ve tarihle ilgili bir çok önemli hakikatler bulunmaktadır. Bu hakikatleri anlamak için dini bilgiler yeterli olmayıp bu bağlamdaki ayetlerin doğru bir şekilde anlaşılması için bu alanlardan haberdar olmak gerekir. Aksi takdirde Kur'an bu yönde anlaşılmadığı zaman günümüzde kesinleşen bazı gerçeklerle bağdaşmayarak çağımızdan ve gerçeklerden uzak bir din anlayışı oluşacaktır. Bu da islâm'ı sorgulamaya ve inkâr etmeye müsait hale getirecektir.
Sonuç olarak hem Kur'ân'ı ve hadisleri anlama hususunda işi ehline vermek ilkesini tatbik etmeliyiz ki Kur'ân'ı doğru bir şekilde anlayabilelim. Bu hususta Kur'ân'ı kendi alanlarıyla ilgili tefsir edebilecek hukukçu, siyasetçi, sosyolog, tarihçi, tıpçı, fizikçilerin yetişmesi ve yetiştirilmesi gerekmektedir. Hem de idare ve yöneticilermizi seçerken güvenilirlik ve itaat esası üzerinden değil liyakat esası üzerinden yapmalıyız ki gerçek adaleti ve kalkınmayı sağlayabilelim.