• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

İslam toplumunda karşılaştığımız en büyük sorunlardan biri Müslümanların; ilgilendikleri, araştırdıkları konuların veya okudukları kitapların seçimini ve zamanlamasını iyi yapamamalarıdır. Bir Müslüman başka dinleri, ideolojileri, hatta İslâm içerisinde başka mezhep ve düşünceleri araştırıp öğrenmeden önce evvela İslam dininin temel düşünce ve ilkelerini, hak olarak bilip kabul ettiği mezhebi okuyup öğrenmelidir. Zira sağlam bir inanç ve düşünceye sahip olmadan diğer düşünceleri okuyup araştırmak faydadan çok zarar vermektedir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) hakka bağlılığı ile bilinen Hz. Ömer'in Tevrat'tan birkaç sayfayı eline alıp okuduğunu görünce hiddetlenmiş "Ey Ömer senin şüphen mi var? Ben size açık ve net bir din getirmedim mi?"(Nesai) diyerek aslında yeni oluşmakta olan İslâm toplumunu muhafaza etmeyi amaçlamıştır. Zira henüz İslâm toplumu oluşmadan diğer dinleri araştırıp öğrenmeye çalışmak henüz olgunlaşmamış İslam düşüncesine zarar verecektir. Bununla beraber İslâm diğer dinlerin veya ideolojilerin araştırılıp öğrenilmesine karşı değildir. Bilakis Peygamber Efendimiz (S.A.V) Yahudilerin dili olan İbraniceyi öğrenmesi için Zeyd b. Sabit'i görevlendirmiştir(Tirmizi). Ayrıca Medine'de Yahudilerin Müslümanlara Tevrat'ı okuyup Arapçaya tercüme ettiklerini gören Peygamber Efendimiz (S.A.V) sahabenin Tevrâtı dinlemelerine karşı çıkmayıp "Ehl-i kitabın dediklerini ne tasdik edin ne de yalanlayın, bize indirilene iman ettik deyin"(Buhari) diyerek İslam toplumunun oluştuğu Medine'de belli bir kıvama gelindikten sonra diğer dinlerin öğrenilebileceğine işaret etmiştir.

Peygamber Efendimiz'in (S.A.V) ilk halifeleri olan Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer'in bu bağlamdaki uygulamalarına baktığımızda aynı minvalde hareket ettiklerini görmekteyiz. Örneğin; her ikisi de sırf Kur'ânî ilkelerin İslâm toplumunda iyice yerleşmesi adına –herkes duyduklarını anladığı şekilde aktaracağından dolayı- ortaya çıkacak farklı rivayetlerin, ihtilafa ve görüş ayrılıklarına yol açmaması için ilk olarak hadislerin sıklıkla rivayet edilmesine karşı çıkmışlardır. Hz. Ömer öğretici ve davetçi olarak Kûfe'ye gönderdiği bir grup sahabeyi bu konuda özellikle tembihleyerek şöyle demiştir: "Sizler, Kur'ân okuyan bir topluma gideceksiniz. Onlara az hadis rivayet edin, hadis(ihtilaflarıyla) onları Kur'ân'dan meşgul etmeyin"(Darimî-Camiu'l-Beyan). Bu uygulamalarıyla –hadis inkârcılarının dediği gibi- hadislere karşı çıkmamış, sadece geçici bir uygulama olarak hadislerin az rivayet edilmesini sağlayarak Müslümanları, öncelikle bilip amel etmeleri gereken Kur'ân'ın esaslarından uzaklaştıracak her şeyin önüne geçmeye çalışmış ve böylece Müslümanların esas bilmeleri gereken şeyleri öğrenip iyice kavradıktan sonra diğer ayrıntılara geçmeleri gerektiğini göstermişlerdir.

 Sonuç olarak Müslümanların özellikle Müslüman gençlerin, kafalarını bulandıracak veya onları yanlış inanç ve düşüncelere götürecek konulardan ve kitaplardan uzak durup öncelikli olarak İslâm'ın temel düşünce ve ilkelerini öğrenecekleri konularla ilgilenip bu yönde kitaplar okumaları gerekmektedir. Elbette ki doğru olan düşüncelerini muhafaza etmek, bâtıl düşüncelere karşı savunma yapmak için yanlış düşünce ve inançların da farkında olmaları gerekir. Ancak bunun seçimi ve zamanlaması iyi yapılmalıdır ki her kesim ve her görüşten yararlanmak adına doğru yoldan, savunma yapmak adına ise savunduklarımızdan olmayalım