• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

İslam ümmeti içinde ilk fiili ve siyasi ayrılık tekfir meselesi üzerinden olmuştur. Muaviye`nin Hz. Ali`nin hilafetini Kabul etmemesi sonucunda meydana gelen Sıffin savaşında bir barış yöntemi olarak “Tahkim” yoluna başvurulmuş ve Hakem olayı diye bilinen bu olay Müslümanlar için bölünmenin bir dönüm noktası olmuştur.

Bu olayda daha sonradan Hariciler diye isimlendirilecek bir grup, “Hâkimiyet Allah`ındır” sloganıyla tahkime karşı çıkarak bunun küfür olduğunu ve bunu kabul edenlerin de kafir olduğunu bunlara karşı mücadele edilmesi gerektiğini öne sürerek o dönemde İslam ümmetinin birliğini temsil eden Hz. Ali`nin ordusundan ayrılmışlardır.

Bu ayrılık İslam ümmetinin ana gövdesi olan Ehl-i Sünnet`ten ilk fiili ve fikri kopma olmuştur. Hariciler İslam tarihinde İslam ümmetinin ana gövdesinden koparak oluşan ilk örgüt ve İslam devlet başkanlığına (hilafete) karşı oluşmuş ilk siyasi muhalefet partisi olmuştur.

Ancak Hariciler tekfirle yetinmeyip kendilerine göre yanlış yapan herkese karşı silahlı mücadele içerisine girilmesi gerektiği fikrini savunarak siyasi yönden İslam Birliği`nin adı olan hilafete karşı silahlı mücadele içerisine girmişlerdir.

Böylece bu fikri ayrılık siyasi bir düşünceden silahlı bir mücadeleye dönüşerek Hz. Ali`nin liderliğinde olan İslam ordusuna karşı birçok savaş gerçekleştirmiş ve kendi düşüncesinde olmayan birçok Müslümanı tekfir edip katlederek günümüzdeki terör örgütlerini aratmayacak kanlı bir terör örgütüne dönüşmüştür.

Hariciler kendileri gibi düşünmeyen herkesi ve büyük günah işleyenleri tekfir ederek İslam düşüncesinde tekfircilik fikrinin temelini atmışlardır. Onlar kendilerine göre yanlış uygulanan İslam`ı(!) doğru ve mükemmel bir şekilde uygulamak için toptancı ve yüzeysel bir yaklaşım içerisine girmişlerdir. Büyük günah işleyen herkesi tekfir ederek günahsız bir toplum oluşturmayı amaçlarken siyasi düşüncelerini İslam`ın temel düşüncesi olarak algılayıp bu konuda kendi düşüncelerinde olmayan herkesi tekfir etmişlerdir. 

Aslında ilk tekfirciler olan Haricilerin ve günümüz tekfircilerinin tekfir düşüncesindeki temel sorunları günahı küfür olarak algılayarak günah ile küfrü birbirine karıştırmalarıdır. Ayrıca mükemmeliyetçi düşüncelerini ve ulaşmak istedikleri idealleri, İslam akidesinin temel esasları olarak kabul edip kendi düşüncelerine uymayan düşünceleri ‘İslam akidesine aykırıdır` diyerek küfür nitelemesinde bulunmalarıdır.

Ancak Ehl-i Sünnet düşüncesinin temel ilkelerinden biri büyük günah işleyenin tekfir edilmemesidir. Bu düşünce tekfir anlayışına karşı çekilmiş önemli bir set niteliğindedir.

Bir sonraki yazımda günah ile küfür ayrımı konusunda Ehl-i Sünnet`in görüşü ve delillerini ele almaya çalışacağım inşallah.