Ehl-i sünnet ne mezhepçiliktir ne de mezhepsizliktir
Peygamber Efendimiz(S.A.V) döneminde İslam`ın hiçbir alanında ihtilaf olmamış ve herhangi bir mezhep oluşmamıştır. Peygamber Efendimiz(S.A.V) Allah ile birebir irtibat halinde olduğu için ihtilafın önüne geçmiş ve ihtilafa götürebilecek her şeye mani olmuştur. Örneğin; Farklı anlaşılmalara mahal verip İhtilafa neden olmasın diye ilk dönemlerde kendi sözlerinin(Hadis) yazılmasına bile karşı çıkmış hatta kader-kıyamet gibi akidevi konularla ile ilgili sahabenin tartışmalarına şahit olduğunda bunu tasvip etmeyerek sahabeyi amele dönük olan konulara yönlendirmiştir.
Ancak Peygamber Efendimizin(S.A.V) vefatıyla beraber bazı konularda görüş ayrılıkları meydana gelmiş fakat Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer hikmetli ve kararlı uygulamalarıyla bu ihtilaflara mahal vermemişlerdir. Mesela; Peygamber Efendimiz(S.A.V) vefat ettikten sonra hilafet konusunda Müslümanlar arasında bir ihtilaf meydana gelmiş ancak Hz. Ömer`in kararlı ve hikmetli tavrıyla Hz. Ebubekir`in halife olmasının İslam ümmeti için daha uygun olacağı belirtilerek Hz. Ebubekir İslam devletinin yeni başkanı olmak için aday gösterilmiş ve Müslümanların büyük çoğunluğu tarafından biat alıp İslam ümmetinin halifesi seçilmiştir.
Ayrıca hilafet meselesi dışında başka konularda da görüş ayrılıkları olmuş ancak bu görüş ayrılıkları fiili bir ayrılığa sebep olmamıştır. Hz. Osman hilafetinin son altı yılından itibaren ihtilaflar başlamış ve bir daha da günümüze kadar kapanmayacak fiili ayrılıklarla sonuçlanmıştır. Ancak bu ihtilafın sosyolojik ve siyasi nedenleri olmakla beraber takdiri ilahinin ümmetin ihtilafı yönünde tecelli etmesinin bir sonucudur.
İslam ümmetinde meydana gelen fikri ayrılıklar zamanla fiili ayrılıklara dönüşmüştür. Bunun ilk örneklerini Tekfircilik fikriyle Hakem olayından sonra Sıffin savaşında Hz. Ali`nin ordusundan ayrılan Hariciler, Sahabe düşmanlığı fikriyle Ehli Beyt sevgisini bahane ederek İmam Zeyd`in ordusundan ayrılan Rafıziler ve Akılcılık fikriyle aklı öne sürüp kaderi inkâr ederek İslam ümmetinin genel mutedil yaklaşımını temsil eden büyük İslam âlimi Hasan-ı Basri`nin ilim meclisinden ayrılan Mutezile olmuştur.
İslam ümmetinde yanlış düşüncelerin temelini atan bu mezheplerin İslam ümmeti içerisinde yer bulmasıyla artık İslam ümmetinin genel mutedil yaklaşımını ifade etmek anlamında Ehl-i Sünnet vel-Cemaat adı ortaya çıkmış ve artık bu isim Peygamber Efendimizin(S.A.V), sahabenin ve mutedil çizgide olan ulemanın benimsediği vasat yolun adı olmuştur.
Ancak kimi Müslümanlar kendi düşünce ve fikirlerini ifade etmek için bu ismi kullanıp kendileri gibi düşünmeyenleri bu ismin kapsamı dışında tutarak mezhepçilik yapmaktayken; kimi Müslümanlar ise bu ismi kullanmanın bir mezhepçilik olduğunu söyleyerek İslam akidesini bütün batıl düşüncelere açık hale getirip mezhepsizlik yapmaktadırlar. Bu iki yaklaşım da İslam ümmetine zarar vermekte ve Müslümanları iki uç noktaya götürmektedir. Sonuç olarak Ehl-i Sünnet vel-Cemaat adı İslam ümmetinin mutedil ve vasat çizgisini ifade eden önemli bir kavram olarak görülerek mezhepçilik yapmak için bir araç haline getirilmemeli ve mezhepçilik yapmamak adına bu isme karşı çıkılmamalıdır.