KURULTAYDA SEVİNENLER
SİYASET GEMİSİ
KURULTAYDA SEVİNENLER
Muharrem İnce, kurultay sonrası konuşmuş; ama ne konuşma!
“Ben 1920`lerin Türkiye`sine dönmek istemiyorum. Ümit Kocasakal ile hiç benzerliğim yok. Beni onlarla karıştırmayın! Bu saatten sonra köy enstitüleri mi kurulur?”
Gaf mı desem, yanlışlık mı desem, cehalet mi desem?
Karar veremedim.
Ümit Kocasakal, 1920`leri istemiyor ki!
Daha cumhuriyet ilan edilmemiş, hilafet ve saltanat kaldırılmamış yıllar…
Ümit Kocasakal istese sanırım 1930`lu yılları ister.
1920`lerin ruhunu isteyen Öcalan`dı.
Bir de “Köy Enstitüleri” meselesi var.
Köy Enstitüleri, 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı yasa ile açılmış okullardır. Ve sanırım Muharrem İnce`nin bundan haberi yok!
Bir de şunu söylemiş İnce:
“Son sözü delege söyledi, diyorlar hâlbuki son sözü millet söyleyecek. Dünkü sonuçların iki sevineni var: Tayyip Erdoğan ve Meral Akşener.”
Peki, olur da Muharrem İnce kazansaydı sizce kim sevinecekti?
Zor bir soru değil mi?
***
Muharrem İnce, delegeye baskı uygulandığını iddia etmiş.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Muharrem İnce'nin iddialarına; "Bir tane delege bulursanız ‘Kılıçdaroğlu telefon edip bana oy verin dedi` diyen vallahi ben siyaseti bırakırım" sözleriyle cevap vermiş.
Kurnazlık işte!
Kılıçdaroğlu telefonların dinlendiğini bildiği için herhalde böyle bir şey yapmaz.
Ama “Ben delegeyi yönlendirmedim, baskı uygulamadım” demiyor da “Telefon edip bana oy verin demedim” diyor.
Alın işte siyaset!
Bir de Kılıçdaroğlu siyaseti bilmiyor diyorlar.
***
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert yaptığı açıklamada, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç ve diğer tutuklu insan hakları savunucuları, gazeteciler, sivil toplum liderleri ve muhalif politikacıların durumunu yakından takip ettiklerini söyledi. Nauert, Türkiye`yi, “uzayan OHAL`i sona erdirmeye, OHAL yetkililerince keyfi gözaltına alınanları serbest bırakmaya ve Türkiye`nin kendi iç ve uluslararası yükümlülükleriyle uyumlu olarak hukukun üstünlüğünü koruma altına almaya” çağırdıklarını sözlerine ekledi.
Bunu diyen Amerika!
Tüm dünya bir oldu, hukuku çiğniyorsunuz, dediler; ama Amerika, terör çetesi israil`e destek vermeye devam etti.
Aynı Amerika, OHAL`i devam ettiren Fransa`ya “aynı” tepkiyi gösteriyor mu?
Cevabını vermeye gerek duymadığınız bir soru…
***
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, Türkiye, İran ve Suriye yönetiminin uluslararası hukuku ihlal ettiğini belirtmiş ve “Sınırların güvenliğini sağlamak, sivilleri öldürmek anlamına gelmiyor” demiş.
Dedikleri doğru; ama yukarıda sorduğumuz soruyu bir daha soralım:
Fransa Dışişleri Bakanı, Afganistan, Irak ve Suriye`de yüz binlerce sivili vahşi bir şekilde katleden Amerika`ya ve Gazze`ye uluslararası sözleşmelerle yasaklanmış silahlarla saldıran terör çetesine “Terörle mücadele sivilleri öldürmek anlamına gelmiyor” diyebilir mi?
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan bir açıklama yapmış:
“Münbiç yeni bir olay değil. Bu, Obama döneminde başlamış olan bir süreç. Biz bu konuda ne düşündüğümüzü ABD`ye baştan beri söyledik. Maalesef Obama bu hususta bize yalan söyledi. Şu an Trump yönetimi de, -maalesef, istemeyerek söylüyorum- görünüşe göre aynı istikamette ilerliyor.”
Bu sözlerin şerhi:
Gülen gibi Obama da bizi kandırdı. Çözüm sürecinde de kandırmışlardı bizi. AB vereceği paralar konusunda bizi kandırdı. Trump da kandırma amaçlı manevralarına devam ediyor.
***
Kemalettin Özdemir, Ankara Başsavcılığı`nın kapatılan Turgut Özal Üniversitesi`ne yönelik ‘FETÖ/PDY` soruşturması kapsamında gözaltına alınmış.
Şüpheli olarak ifadesi alınan Özdemir, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Gülen örgütünün eski “Emniyet imamı” diyorlar ona.
Özdemir, daha önce FETÖ soruşturmalarında ‘tanık` olarak dinlenmişti.
Hatta bazıları daha 2012`de Hakan Fidan ile beraber “Paralel devlet yapılanması” dosyasını hazırlayan ve Adil Öksüz`ün ismini daha o zamandan veren kişinin Kemalettin Özdemir olduğunu söylüyor.
Ve şimdi soruşturmada…
Şimdi ne diyelim?
Operasyon “kılcal damarlara” uzandı mı desek yoksa “Devrim çocuklarını yemeye başladı” mı desek?
Ben karar veremedim.