• DOLAR 34.551
  • EURO 36.243
  • ALTIN 3000.421
  • ...
SİYASET GEMİSİ
 
HALK KİMİ SEÇEMEZ?
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın Afrin operasyonunda hayatını kaybeden asker için kılınan cenaze namazı sonrası konuşma yapması Doğu Perinçek`i çok kızdırdı.
 
Perinçek kendisinin de katıldığı cenaze namazında yaşananlar hakkında şunları söyledi:
 
“Tayyip Erdoğan, vatan savaşının zaferlerini siyasal amaçlar için kullanma çizgisine girerse, kendi partisini de böler. AKP`ye oy veren vatandaşlarımız ve AKP yöneticileri de bu tavrı onaylamazlar. Çünkü her Müslüman bilir ki, camide reklam olmaz.
Önümüzdeki seçimde seçmenlerimiz, imam cumhurbaşkanı seçmeyecektir."
 
Sayın Tayyip Erdoğan, diğer nedenler yanında imamlığa soyunan bu tavrı nedeniyle de Cumhurbaşkanı seçilmeyecektir.”
 
Sanırım siz de şaşırdınız ve benim gibi zihninizde dolaşan sorularla meşgulsünüz.
 
Yani şaşırmamak elde mi?
 
Doğu Perinçek, seçmenlerin kimi seçmeyeceklerine neye dayanarak karar veriyor?
 
Halk seçim yaptığında Perinçek`e mi danışıyor?
 
Vatandaşın bunu onaylamadığını nereden biliyor? Mesela bazıları da vatandaşın bu tutumdan hoşnut olduğunu söylüyor.
 
Bir de şunu soruyor Perinçek: “Çünkü her Müslüman bilir ki, camide reklam olmaz”
 
Bizim de Perinçek`e soracaklarımız var.
 
Kendisi Marksist bir gelenekten gelmektedir ve sanırım bir Marksist Müslüman olduğunu iddia edemez. Öyleyse camide ne işi vardır? Bu yaptığı “Reklama giriyorsa” kendisiyle çelişkiye düşmemiş midir?
 
“Geçmişi karıştırma” mı diyorsunuz?
 
Ama bir insanın geçmişi çok şaibeli ise nasıl göz ardı edebilirsiniz ki?
 
Perinçek`in dergisi yıllarca İslam`a ve İslam`ın Aziz Peygamberine hakaret içeren yayınlar yaptı. Turan Dursun adındaki İslam ve din düşmanı biri yıllarca Perinçek`in dergilerinde yazdı.
 
Perinçek tam da o dönemlerde Öcalan`ı ziyaret ediyor, ona çiçek veriyor, onun propagandasını yapıyordu. Tamam, şimdilerde o dönem için “görevli” olduğunu ima eden şeyler söylüyor; ama İslam`a hakaret konusunda geri adım attığına ya da pişman olduğuna dair bir ifadesini hatırlamıyorum. 
 
Yeni demek istiyorum ki, Perinçek`in camide ne işi var? 
 
***
 
Kemal Kılıçdaroğlu, bir gazeteci ile konuşurken bazı sıkıntılarını dile getirmiş. Tabii sıkıntının kaynağı da Erdoğan…
 
Kılıçdaroğlu, Afrin konusunda hükümete destek verdiğini; ama buna rağmen eleştirildiğini söylemiş: “Erdoğan`da Kılıçdaroğlu takıntısı var. Ben artık ciddiye almıyorum. Ordu Afrin`e girmiş. Biz açıktan destek veriyoruz, ‘sınırlarımızda sorun var, bu milli bir sorundur` diyoruz. Böyle bir konuyu oy devşirmek için kullanmak ahlaksızlıktır. O desteğimizden bile rahatsız oluyor.”
 
CHP`nin bu konularda yekpare olmadığını Kemal bey de biliyor elbette; ama mesele sadece bu da değil.
Eskiden yaşanmış şeyler var.
 
Yani haksız mı Erdoğan?
 
Yakın tarihten bir örnek verelim; 15 Temmuz darbe teşebbüsünden…
 
Halk sokağa çıktı Kılıçdaroğlu “şaibeli” bir şekilde havaalanından ayrıldı. Buna rağmen Erdoğan onu Yenikapı`ya çağırdı. 
 
Peki, sonra ne oldu?
 
Kılıçdaroğlu ve arkadaşları darbe teşebbüsüne “tiyatro” demeye başladılar.
 
Şimdi verilen desteğin bir süre sonra değişip kösteğe dönüşmeyeceği belli değil.
 
O yüzden de sanırım Erdoğan, Kılıçdaroğlu`nun desteğinden rahatsız. 
 
***
Tabanda Kürtlere karşı keskin bir milliyetçi dalga yayılırken “devletin tepesi” özenli bir dil kullanmaya gayret ediyor. Zaten buna dikkat edilmezse ayrışmanın boyutları da tehlikeli bir hal alabilir.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan çok net kelimelerle duruşu ifade etti:
 
“Bazı yazar, çizerler bizim bu operasyonlarımızı Kürtlere karşı yapılmış operasyonlarmış gibi gösterip hedeften saptırıyor. Bizim Kürt vatandaşlarımızla sorunumuz yok. Olay terör meselesini bizim yok etme meselemizdir. Böyle bir yazıyı yazan da az buçuk mürekkep yalamış ve hele hele zamanında askerin içinde de görev almış birileriyse bu bizi ciddi manada üzer.”
 
Erdoğan`ın burada eleştirdiği askerin emekli Genelkurmay Başkanı İlker Başbuş olduğu dile getirildi ki, bu doğruydu. Başbuğ bir gazeteye verdiği röportajda “Afrin operasyonu ile Kürt koridorunun kırılacağını” söylemişti.
 
Ama Erdoğan`ın ifadeleri arasında problemli bir yer var ki, gözden kaçırılmamalı.
 
İsterseniz ikinci cümleyi bir daha okuyun. “Bizim Kürt vatandaşlarımızla sorunumuz yok”
 
İyi de Afrin`de senin “Kürt vatandaşların” yok ki…
 
Şimdi birileri buradan yola çıkıp “Erdoğan`ın niyeti Afrin`de kalıcı olmaktır” derse diyeceğiniz bir şey olmaz.
 
Bir de şu dikkati çekiyor.
 
“Vatandaşlarımız” diyerek herkese eşit yaklaştığınızı belirtin. “Kürt kökenli” ya da “Kürt vatandaşlar” tanımlamaları sorunludur.
 
Aslında meseleye etnik değil de “İslam kardeşliği” ölçülerinde yaklaşırsanız  bu problemlerin çoğu ortadan kalkar.
 
***
 
Doğu Perinçek geçenlerde Suriye sorununun çözümü için Esad ile işbirliğinin şart olduğunu söylemişti.
 
Meral Akşener`in partisinin sözcüsü Aytun Çıray, bu meseleye çözüm bulunması konusunda Perinçek`i de aşmış durumda.
 
Bakın bir televizyon kanalında şunları söylemiş:
 
“Hiç zaman kaybetmeden bu hükümet sağdan soldan değil Türk milletinden özür dileyip Esad'la masaya oturacak. Bizim sağlamamız gereken şey Suriye'nin hakikaten toprak bütünlüğüdür. Şam'la anlaşmalıyız, 300 kilometresi Suriye'yle, o koridoru Şam'la birlikte terörden arıtmalıyız. Alt tarafı Şam arıtmalı, biz de kendi sınırımızı korumalıyız. Kalıcı çözüm işte budur.”
 
Anlaşmaya taraf olan çok kişi var da ben o özür meselesini anlamadım.
 
-Sağdan soldan derken kim kastediliyor?
 
-Türk milletinden neden özür dileniyor?
 
-Esad`ın yüz binlerce kişinin katili olduğu gerçeği nereye konacak?
 
-Üç milyon mültecinin durumu ne olacak?
 
-Esad katlettiği, işkence ettiği, sürdüğü halkından özür dileyecek mi?
 
-Suriye`de karar vericiler ABD ve Rusya iken biz Suriye`nin toprak bütünlüğünü nasıl sağlayacağız?
 
-Türkiye`nin “terör” dediği PYD için Esad rejimi aynı şeyi demiyorsa ne olacak?
 
Sorular, sorular…
 
***
‘TSE Başkanı Sebahattin Korkmaz, yazılı açıklamasında, tüketime hazır etsiz çiğ köfte yapımı ve malzemeleri standardının, TSE Teknik Kurul toplantısında kabul edilerek, "Türk Standardı" olarak yayınlandığını belirtmiş.`
Doğrusu haberi okurken bir an irkildim.
 
Öyle ya çiğ köfte ve TSE…
 
Tamam kalite kontrolü yap, denetimlerini sıklaştır ve halkın sağlığıyla oynayanları engelle; ama illere göre bile değişen çiğ köfte için bir standart getirmek ve buna da “Türk standardı” demek neyin nesi oluyor?
 
Sanırım bu meselede de OHAL`in etkisi var.
 
TSE başkanına “KHK anlamına gelen” bir telefon geldiğinde yemeğe hangi çorbayla başlanacağına dair bir standart bile getirebilir.
Malumunuz KHK hayatın her alanında kendini gösteriyor.
 
Bir tek ahlaksızlığın zirve yaptığı televizyon dizileriyle ilgili hamlesini göremedik “Muhterem KHK”nin.
 
Bir de şu var tabii.
 
Ahlak dışı bir aile yapısının topluma soft yöntemlerle dayatıldığı bu dizilerin önemli bir kısmının hükümete yakın televizyon kanallarında yayınlanıyor olmasının “Muhterem KHK” ile buluşmamasında bir etkisi vardır herhalde.