Operasyon; Ama Nasıl?
Günlerdir, hatta neredeyse aylardır Münbic`e gireceklerini söylüyor kabine üyeleri.
Bazen Rakka öne çıkıyor, bazen Münbiç; ama hep bir tehdit diliyle operasyon hazırlığı yapıldığını yazıyor hükümete yakın medya.
Amerika`nın verdiği silahlar, bu silahların tahrip kapasiteleri dillendiriliyor sürekli.
Ve sonra…
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Münbiç bölgesinde YPG'li teröristler var. Bu bölgenin de temizlenmesi gerekiyor. ABD ile ortak heyet gönderdik” diyor.
Demek ki neymiş?
Operasyon bazen askerlerle bazen de “ABD ile ortak heyet” göndererek yapılıyormuş.
PKK`yi “Amerika`nın kara gücü” olarak gören ve her türlü silah ve eğitim desteği veren ABD ile “ortak heyet göndererek” sorunu çözeceklermiş.
Tabii biz de anlamadığımız işlere karışıp “Amerika ile beraber Amerika`nın dostlarına karşı operasyon mu olur” deme cahilliğinde bulunuyoruz!
Derin siyasetlerden haberimiz yok tabi!
Bir de fazla derine dalanların en sonunda karanlık sularda “Karar” kılmaları da bizi ürkütmüyor değil.
Neyse biz gelelim operasyonun kim tarafından yapıldığına.
Türkiye “Amerika ile ya da Amerika`sız” diye konuşurken asıl operasyonu Rusya yaptı: Münbiç`ten PYD çekilecek, Esad rejimi yerleşecek.
Amerika “Çekil artık Münbiç`ten evladım” derken “Ama babaaa!” diye itiraz eden PYD bu kez “Başüstüne!” çekti.
Rusya gözlerini kıstı, Amerika “Biliyordum yani ne olmuş” dedi, Esad kanlı salyalar akıtarak sırıtmaya başladı, PYD de muhalif Kürtlere saldırdı.
Türkiye şaşkın!
Alanda DEAŞ, PYD, Esad, Rusya, Amerika ittifak yapınca ortaya garip bir tablo çıktı.
Ve yine ortaya çıktı ki, “Türkiye DEAŞ`a yardım ediyor” diyenlerin tümü bir usulle DEAŞ`a yardım etmişti.
“Operasyon; ama nasıl?” derken bunu kast ediyorduk.
Herkes herkese operasyon çekiyormuş meğer.
GÜÇLÜ VE ÇOKSESLİ BİR BASIN
Araştırmacı gazeteciliğin önemli isimlerinden biriydi Fehmi Koru.
40 yılı aşkın gazetecilik yaptığı söyleniyorsa da onu asıl parlatan, bir dönemin entelektüel seviyesi oldukça yüksek bir gazetesi olan “Zaman Gazetesi Genel yayın yönetmenliği” görevi idi.
Genel yayın danışmanlığını “Enes Harman” müstearıyla yürüten Nabi Avcı ile birlikte gerçekten de “Farklı gazete” söylemini hak ediyordu.
Kıvrak dilini ve keskin gazetecilik zekasını daha çok “Taha Kıvanç” isminin altında kullanan Koru, Zaman Gazetesinde özellikle yalan haberlerin peşine düşmesi ve gerçekleri ortaya çıkarmasıyla tanındı.
Fehmi Koru ismiyle ağır siyasi gündem yazıları yazdı.
Graham Fuller`in CIA`nın yan kuruluşu Rand Corporation için hazırladığı ve Türkiye`de “Amerikan Belgelerinde Türkiye`de İslamcı Akımlar” adıyla kitaplaştırılan raporuna “Takdim” yazdı Fehmi Koru. “Mekke`de ne oldu?” ile iyi bir araştırmacı gazetecilik örneği sergiledi.
Sonra gazete çalkalandı.
Alaaddin Kaya ile İhsan Arslan arasında yapılan anlaşma ile gazete Kaya`da kaldı.
Zaman Gazetesi, Gülen grubunun eline geçtikten bir süre sonra da yazmaya devam etti.
Farklı gazetelerde ve televizyonlarda programlar yaptı.
Yirmi yıl boyunca eleştirdiği “Bilderberg” toplantısına katıldı.
Sonra Erdoğan`la arası bozulunca yükseliş süreci tersine işlemeye başladı.
Bir süredir medyanın hiçbir alanında kendine yer bulamıyor. Gülenin adamı olmakla itham edilmesi bir yana “İngiliz ekolüne bağlı” olduğu ve bundan dolayı da Erdoğan`ın hışmına uğradığı iddia ediliyor.
İnternette kendisine ait blogta yayınlıyor yazılarını, sosyal medyadan mesajlar veriyor.
Son mesajı çok dikkat çekici!
“Hürriyet`in ‘Karargah rahatsız` manşeti beni eskiye götürdü. Basının çok-sesli ve güçlü olduğu günlere.. Özlemişim.”
Ne zamanı kast ediyor sizce?
15 yıl öncesi 28 Şubat ceberrutluğunun devam ettiği bir dönem. Evet, doğru, basın güçlüydü. O kadar güçlüydü ki, Sincan`da yürütülen tankları görüntüleyemeyen gazetenin isteği üzerine askerler bir daha tankları bir daha yürütmüştü.
Daha yakın zamanlara gelelim.
Bir gazete meclisin çoğunlukla aldığı bir karar karşısında “411 el kaosa kalktı” diyebilmişti.
Ama sanırım bunları kastetmiyor Fehmi Koru.
Basın çok sesliydi, çünkü Fehmi Koru birkaç televizyon kanalında program yapıyor, gazetelerde yazılar yazıyor, “fasıl geceleri” ile medya ve siyaset dünyasının nabzını tutuyordu. Bu arada aldığı astronomik ücretlerden söz etmeyelim zira “Zenginin malı züğürdün çenesini yorar” eleştirisine muhatap olabiliriz.
O yüzden diyorum ki, kötü niyetliler aradan çekilsin!
Fehmi Koru`nun özlediği “eski günler” iyi kazandığı, iyi yaşadığı, sözünün ve yazılarının dinlendiği günlerdi, başka değil.