• DOLAR 34.54
  • EURO 36.447
  • ALTIN 2960.146
  • ...

PKK kafasının HÜDA PAR’ı “Kürtlerle irtibatı yok” diyerek suçlaması, HÜDA PAR’ın hem Türkiye’de hem de Kürdistan bölgesindeki tüm gruplarla görüşüp ziyaretleşmesi sonrası boşa düştü. Özellikle Mesud Barzani’nin HÜDA PAR’dan gidenlere karşı çok sıcak davranışlar sergilemesi Barzani’nin de hedefe konulmasına neden oldu:

“Düşmanın, tarihleri ihanetle dolu olan KDP/Barzani ailesi ile Hüda Par’ı bir araya getirmesi, Türk siyasal rejiminin yaşadığı ciddi sorunlara işaret etmekle beraber, daha çok da Bakur’da yaşanan sıkıntılardan nemalanmakla da alakalıdır. Kendilerince oluştuğunu düşündükleri boşluğu KDP’nin desteği üzerinden bu şebeke ile doldurmak amaçlanmaktadır.”

 “Hüda Par-Hizbulkontra gerçekliği KDP ve Barzaniler tarafından çok iyi bilindiği halde Türkiye’de gerçekleşen Mayıs 2023 genel seçimlerde tam da bu amaç çerçevesinde düşman, KDP-Mesut Barzani’yi devreye sokarak katil ve ihanetçi çizgiyle Hewlêr’de poz vererek halka ihanetin fotoğrafı belgelenmiştir. Bu fotoğraf KDP’nin düşmanla işbirliğinin tescilli tablosu olmuştur.”

PKK siyasetinin önemli isimlerinin çeşitli aralıklarla KDP ile görüşmesinden, Mesud Barzani’ye yönelik övücü sözlerinden söz etmeyelim şimdilik. Şimdi PKK kafası bize Leyla Zana’nın “özeleştiri vermiş” bir hain olduğunu söyler ve biz söyleyecek bir şey bulamayız, değil mi?

Biz en iyisi Abdullah Öcalan’ın Mesud Barzani’ye mektuplarından söz edelim.

“Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) resmi web sayfasından yapılan açıklamada, Abdullah Öcalan’ın, Leyla Zana aracılığıyla Mesud Barzani’ye gönderdiği mektubun içeriğiyle ilgili bilgi verildi.

Rudaw'da yer alan haberde Öcalan’ın mektubunda, Barzani’nin omuzlarındaki ağır sorumluluğu yerine getirdiği ve Kürdistan üzerindeki tehdit ve krizlere karşı rolünü oynadığına emin olduğunu söylediği belirtildi.

Öcalan, mektupta Başkan Barzani'nin yanında olduğunu ifade etti.

Görüşmede Öcalan’ın selamlarını Barzani’ye ileten heyet, siyasi tarafların birlikteliği ve ulusal kongreyle ilgili konularda da görüşlerini dile getirdi.

Başkan Barzani’nin de Öcalan’a, sorunların çözümü için gösterdiği çaba için teşekkür ettiği, Kürdistan’ın en güçlü silahının kardeşlik ve birlikte mücadele olduğunu söylediği kaydedildi.

Barzani’nin ulusal kongreye ilişkin, tüm tarafların çaba gösterip, bölge halklarına barış mesajını iletmesi gerektiğini söylediği de belirtildi.

Açıklamada son olarak Mesud Barzani’nin heyete, Türkiye’deki “çözüm süreci”ne desteğini tekrarladığı vurgulandı.”  (https://www.ilkehaber.com/haber/ocalan-barzani-omuzlarindaki-agir-sorumlulugu-yerine-getirdi-32334.htm)

Bundan 2 yıl önceki mektupta ise daha net ifadeler var:

“Öcalan'ın yazdığı ve Barzani için "Kürt milletinin lideri" diye başlayan mektupta, Öcalan Mesut Barzani'yi sadece Kürt bölgesinin değil 4 parça Kürdistan'ın lideri olarak gördüğünü dile getirdi. Öcalan'a ait olduğu belirtilen mektupta şu ifadeler yer alıyor: "Kürt milletinin değerli lideri Mesut Barzani, selam ve saygılar. Her şeyden önce emek ve çalışmalarınızdan dolayı size teşekkür ediyorum ve başarılar diliyorum. Kadim ve tecrübeli siyasetinizle Türkiye'de dökülen kanın sonlanmasında ve barış kararının alınmasında gösterdiğiniz irade ve kararlılıktan dolayı size teşekkür ediyorum. Değerli ve saygıdeğer kardeşim Mesut Barzani. Ben sizi sadece Kürt bölgesinin başkanı değil, dört parça Kürdistan'ın lideri olarak görüyorum ve bu şerefi de size veriyorum. Çünkü hepimiz anladık ki, zeki ve kadim tecrübenizle Kürt milletinin yarısından fazlasının haklarını elde ettiniz. Ben bu inancı taşıyorum. Ben Kürt halkının yarısının haklarını elde edenin, diğer geri kalan haklarını da elde edebileceğine inanıyorum. Allah'tan dileğim sizin sağlıklı ve başarılı olmanızdır. Benim sizden dileğim ayrıca şudur ki, oraya gelen PKK gerillalarına da sahiplenmeniz ve yaşamlarını garanti altına almanızdır. Gerillaların yaşamlarının riske girmemesi için çaba göstermenizi diliyorum." (https://www.cnnturk.com/guncel/ocalandan-barzaniye-mektup)

Şimdi bu mektuplardan yola çıkarak Öcalan’ın “Düşmanla işbirliği yapan KDP ile” irtibatını kesmemesinden, Mesud Barzani için “4 parça Kürdistan’ın lideri” dediği için ihanet içerisinde olduğunu söyleyebilir miyiz?

Bunu bir tarafa bırakarak PKK siyasetinin nasıl bir mideye sahip olduğunu sormak istiyoruz. Mesela Özgür Özel’in şu sözlerini nasıl sindirebiliyorlar?

CHP Genel Başkanı Özgür Özel,  yaptığı açıklamada DEM Parti ile kurdukları ittifakın Türkiye ittifakı olduğunu, liderinin ise Atatürk olduğunu söylemişti. Özel, "Türkiye ittifakının lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Türkiye ittifakı, Atatürk’ü sevenlerin ittifakıdır. Türkiye ittifakı, ay yıldızlı al bayrağı göndere çekenlerin ittifakıdır." şeklinde konuşmuştu.

PKK siyasetinin ne Kandil temsilcilerinden ne de TBMM’deki temsilcilerinden “Hayır! Bizim liderimiz Atatürk değildir” şeklinde bir söz işitmedik. Eğer sükût ikrar ise demek ki tüm suçlamaları sadece örgüt çıkarları zedelenmesin diyedir, Kürd ve Kürdistan diye bir kaygıları yoktur.

Hatta biraz geriye gidip Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde PKK’nin, İYİ parti ve hatta Zafer Partisinin içinde bulunduğu ittifaka destek açıklamaları yaptığını görebilirsiniz.

Mesela bakın Duran Kalkan ne demiş:

"Muhalefet vardı, Altılı Masa. Bir iç karışıklık yaşadı. Onlara çok değinmeyelim. Birliklerini güçlendirecekler inancındayız. Daha da büyütebilirler. Önleri açıktır.”

Destekledikleri aday kazansaydı yaptığı protokole uygun olarak PKK’nin siyasi uzantısı olan HDP’ye hiçbir şey vermeyecekti; ama Irkçı Ümit Özdağ’ın Zafer Partisi’ne MİT müsteşarlığını ve İçişleri Bakanlığını verecekti.

SONUÇ OLARAK

İddiaların sadece bir kısmına “kısmi cevaplar” verdik. Analitik hiçbir tarafı bulunmayan, “derleme yalanların” bir araya getirildiği, hiçbir ilmi ve ahlaki ilkeye riayet edilmeden yazılmış bir yazıya verdiğimiz cevaplar kısa bir arşiv taramasıyla elde edilebilecek bilgilerden oluşmaktadır. Öyle görünüyor ki, yazıyı hazırlayanların da, yayınlayanların da meselesi gerçeklerin ortaya çıkması değildir. Bölgedeki siyasi denklemde küresel emperyalist projelere dayanarak atılan adımların çıkmaz sokaklara çıktığı, halkın inanç ve kültür değerlerine düşmanlık etmenin “gerçeklerin ortaya çıkmasıyla” kazandırmadığı ve kazandırmayacağı iyice anlaşılmıştır. Buna rağmen marjinal sol gruplarla, sapkın liberal akımlarla siyasi yürüyüşe devam etmenin anlaşılır bir tarafı yoktur.

Yakın tarihte yaşanan kirli savaşta “kirli taraflardan” biri olmanın verdiği ağırlık, PKK medyasının zihin dünyasını tahribata uğratmış, kirli gözlüklerle baktıkları için her tarafı kirli görmelerine neden olmuştur.

Bir siyasi hareket olarak ortaya çıkan HÜDA PAR’ın program, söylem ve eylemleri açık, şeffaf ve göz önündedir. İstikrarlı olarak duruş ve söylemini ahlaki zeminde tutatark devam ettirmektedir. Gerek kendilerini sistemin bekçileri olarak gören sol ve Kemalist çevreler, gerekse de yanlış algıların kurbanları tarafından oluşturulan bariyerlerin kalkmaya başlamasıyla HÜDA PAR, geniş halk kitleleriyle kucaklaşmaya başlamıştır. Genelde Türkiye halkı, özelde ise Kürt kamuoyu HÜDA PAR’ın barış ve kardeşliği esas alan dilinden, ilkeli duruşundan haberdar olmaya başlamış ve teveccüh göstermeye başlamıştır. İşte hem faşist ırkçı çevrelerin, hem Kemalist sol çevrelerin, hem de zihin dünyası emperyalistlerce iğfal edilmiş PKK örgütünün aynı anda HÜDA PAR’ı hedef alması bu sebepten dolayıdır.

SON