• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

YALAN MAKİNESİ

PKK ajansının “isimsiz” analizi, geçmişe dönerken yıllardır çiğnemekten bıkmadıkları “yalan sakızını” yeniden çiğnemeye başlıyor. Suçlamalarda bulunurken delil olarak “her tarafından kirlilik akan” ve yalan söylediği defalarca tescilli olan Arif Doğan’ın iddialarından faydalanıyor:

“Arif Doğan, 90 öncesi yıllardan bahsederek, “Kontr-hizbullahı biz kurduk. Hüseyin Velioğlu’nu iyi tanırım, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da PKK’ya karşı faaliyet yürütmek üzere Velioğlu’nun başında olduğu 4 kişilik bir birim kurduk” diyor.”

“Albay Arif Doğan, “JİTEM’i ben kurdum” diyor ve Hizbullah denen ajan oluşumun nasıl kurulduğunu şu sözlerle anlatıyor: “Hizbullahı PKK’ye karşı biz kurduk zaten. Hüseyin Velioğlu’ydu başındaki teşkilatı ben kurdurttum. PKK, halk tabanına girmişti. Bunun engellenmesi amacıyla başında Velioğlu’nun bulunduğu dört kişilik birimi ben kurdum. 90 öncesiydi. Bunlar PKK’ye karşı camilerde vaizlik yapıyor, korucular da bunları koruyordu. Sonra Hizbullaha dönüştü. Hüseyin Velioğlu’nu iyi tanırım.”

Arif Doğan portresinin anlaşılması için önce bir alıntı paylaşalım.

KUK hareketinin liderlerinden Dara Bilek, kendisinin de Arif Doğan’ın attığı iftiranın mağdurlarından olduğunu belirtip yalanlarını şu şekilde deşifre ediyordu:

“Yurtsever Kamuoyuna

Türkiye'de yaşanan iç hesaplaşma, Kemalist, militarist kanadın bazı çirkin ilişkilerini deşifre etmeye başladı. Bunun sonucu olarak Ergenekon davası kapsamında bazı generallerin Silivri'de yargılanmaya başlanması, statükoyu tedirgin ederek her çeşit gayri ahlaki yola başvurmalarını sağladı.

Ergenekon kapsamında soruşturmanın Kürdistan ayağına sıra gelir diye korkan çevreler, dikkatleri dağıtmak ve gerçek suçluların ortaya çıkmasını engellemek için harekete geçtiler. Bir yandan bilgi kirliliği yaratarak Ergenekon soruşturmasının etkisiz kalmasını sağlamaya çalıştılar bir yandan da karanlık eylemlerine devam ederek Kemalizm'in yeniden mevzi kazanmasını sağlamaya çalıştılar.

Bilgi kirliliği yaratmak ve suçluları unutturmak için piyasaya sürdükleri kişilerden biri de, Kürdistan'da birçok yurtseverin kanına girmiş faşist Arif Doğan'dır.

Arif Doğan'ı konuşturmakla yetinmeyen karanlık Ergenekon çevreleri, onun adına kitap yazıp dağıtarak kendilerini unutturmaya çalışıyorlar.

Bilindiği gibi Arif Doğan, "Hizbullah'ı ben kurdum', "JİTEM'i ben kurdum ve ben dağıttım', "Abdulkadir Aygan'ı ben kendi ellerimle öldürdüm' gibi yalanlarla dikkatleri başka yöne çekmeye çalışmıştı.

Oysa Arif Doğan'ın söylediği tarihten çok daha önce Hizbullah'ın kurulduğunu ortalama insanlar biliyor; yani Arif Doğan açıkça yalan söylüyor.

JİTEM'in de Arif Doğan'ı aşan karanlık bir yapılanma olduğu ve hala çirkin, karanlık, provokatif eylemlerine devam ettiğini yine ortalama insanlar biliyorlardır; yani Arif Doğan bu olayda da açıkça yalan söylüyor.

Abdulkadir Aygan'ın yaşadığını ve sık sık televizyonlara çıktığını da herkes biliyor; yani Arif Doğan yine açıkça yalan söylüyor.

Bu kadar açık yalan söyleyen karanlık bir kişi adına yazılan kitapta, bana yönelik te bazı yalan haberlere yer verilmiştir. Arif Doğan'ın bu yalanlarına/iftiralarına karşı Avukatım aracılığıyla dava açtım. Bunun dışında ne Arif Doğan'ı ne de onu kullananları ciddiye alıp bir açıklama yapma gereği duymadım. Benim suçlandığım zamanki sıfatım gereği (KUK Genel Sekreterliği) sadece yurtsever KUK tabanına karşı sorumluluğum gereği onlara açıklama yapma gereği duyuyordum.

Ancak, Arif Doğan'ın niteliğini, işlevini ve piyasaya sürülme nedenini bildikleri ve benim de niteliğimi çok iyi bildikleri halde bazı "Kürd politik çevrelerinin' fırsatçı tüccarlar gibi beni karalama çırpınışları, bu açıklamayı zorunlu hale getirdi.

Arif Doğan, 'JİTEM'i ben kurdum' adlı kitapta bana dair, 'Dara Bilek Yunanistan'daki Lawrion mülteci kampında olduğu sırada kendisiyle canlı posta vasıtasıyla görüştüm' diyor. Yukarıda verdiğim örneklerde olduğu gibi bana yönelik bu iddianın da yalan olduğu açıktır. Çünkü ben hiçbir zaman Lawrion mülteci kampında bulunmadım. Bunu hem mücadele arkadaşlarım hem de çamur atmak için fırsat kollayan ve bunun için Arif Doğan gibi bir Ergenekoncuyu referans gösterecek kadar zavallılaşan 'Kürd politik çevreleri' de biliyor. Bildikleri halde bu çirkinliğe ortak olmaları en azından siyasi ahlaksızlıktır. (…)

Benim üzerimden Kürdistan'ın ulusal anlamdaki en güçlü damarı olan KUK geleneğine saldırmak, hala canlı olan ve harekete geçebileceği korkusu yaşatan o damarı yok ederek Kemalizm'e peşkeş çekmeye çalışıyorlar.

Hem mücadele arkadaşlarıma hem de tüm Kürdistanlılara düşen görev, benim Lawrion’da kalıp kalmadığımı ortaya çıkarmalarıdır. Şayet bir tek saniye bile o kampta bulunmuşsam Arif Doğan'ın iddialarını kabul edeceğim. Arif Doğan'ın yalanlarını mahkeme kanalıyla hukuki olarak ortaya koyacağım gibi, Arif Doğan'a sığınacak kadar basitleşen ve kendilerine ne yazık ki hala "Kürd" diyen zavallıları da yurtsever halkımızın vicdanında mahkum edeceğim. (…)

Arif Doğan ve Jitem gibi karanlık yapılar ile işbirlikçilerinin suçlamaları beni şaşırtmadığı gibi rahatsız da etmedi. Rahatsız edici olan, siyasette ve ahlakta dibe vuran çevrelerin yalan olduğunu bildikleri halde, bu çirkin iddianın yurtsever insanlarda soru işareti oluşturacak şekilde piyasaya sürmeleridir.

Tarih, sadece sömürgeci, işgalci devletleri ve işbirlikçilerini değil, siyaset cambazlığı yapan zavallı, düşkün insanları da mahkum edecektir.

Saygılarımla

Dara BİLEK

Hewlîr/Kurdistan”

Arif Doğan’ın “mesleği gereği” yalan söylemesinin ve birilerini suçlamasının anlaşılmayacak tarafı yok elbette. Anlaşılması zor olan, PKK zihniyetinin, halkı aptal yerine koyarak iddialarına böyle bir ismi şahit getirmesidir. Aynı üslubu ve yöntemi kullanarak “PKK’nin MİT tarafından kurulduğu ve uzun süre kollandığı” iddiasına askerden, polisten, siyasetten ve bürokrasiden onlarca isim şahit olarak gösterilebilir. Hatta bizzat Öcalan, 1985’te İsviçre’de yaşayan Mahir Sayın’a verdiği röportajda “MİT’in örtülü ödeneğinden para aldığını” söylüyor. Sayın, yaptığı röportajları “Erkeği öldürmek” ismiyle de kitaplaştırmış.

Arif Doğan’ın iddialarından yola çıkıp hükümlere varmak ise yalancılığın ötesinde bir fikir sefaletidir.

Bu tip iddialar, iyi niyetten tümüyle uzak ve en küçük parçasına kadar yalan ve iftiraya dayandığı için kolaylıkla çürütülebilir. Geriye ise iddiacının alnındaki “yalancı” damgası kalacaktır.

Bu arada “yalan makinesi” Arif Doğan şahit gösterilirken ondan yapılan alıntı da ilginç…

 “Arif Doğan, 90 öncesi yıllardan bahsederek, “Kontr-hizbullahı biz kurduk.”

Bu bize Merhum Yaşar Kaplan’ın “Hüner” dergisinde yayınlanan “Kahrolsun Kontr Hizbullah” başlıklı yazısını hatırlattı. Kaplan, ‘Kontr Hizbullah diye bir yapılanmadan ve bu yapılanmanın derin ve kirli bağlantılarının olduğundan’ söz ettiği yazısında şu ifadeleri kullanmıştı. “Evet, bir Kontr Hizbullah var ve bu yapılanma kendini Hizbullah gibi göstererek kirli eylemlere imza atıyor. Amaçları da Hizbullahı gözden düşürmek. O yüzden kahrolsun Kontr Hizbullah!”

Devam edecek…