• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

NE BAŞARI AMA!

Kamuoyu araştırma şirketlerinin büyük kısmı 14 Mayıs seçimlerinde de objektif değerlendirmeleri değil de ideolojik duruşlarına uygun olan sonuçları kamuoyu ile paylaştılar.

Erdoğan’a yakın şirketler nispeten temkinliydi. İkinci tura gidileceğini söyleyen az miktarda kişi ve kuruluş da vardı; ama genellikle Erdoğan’ın birinci turda alacağını söylüyorlardı. Erdoğan’ın alacağı oranı da 50 ile 52 arasında zikrediyorlardı.

Artı eksi 1 hata payını esas alırsak çıkan sonucu tutturanlar da oldu.

Muhalefet tarafından gelen veriler ise son derece uçuktu. Genellikle Erdoğan’ın oy oranı 38-42 bandında gösteriliyor, Kılıçdaroğlu için 51 ile 60 arası rakamlar telaffuz ediliyordu.

Ve neticede “yalanlar büyüye büyüye söyleyeni de inandırır” durumu çıktı ortaya. Kılıçdaroğlu da bunlara inandı ve “Ben Bay Kemal, geliyorum” demeye başladı.

“Kılıçdaroğlu da inandı” diyorum, çünkü inanmayanlar çıkan sonuçlardan bu derece hayal kırıklığına uğramazlardı.

Erdoğan’ın yarım puanla kaybetmesi bir yana 6 ortak ve HDP seçmeninin desteğine rağmen yüzde 44 seviyelerinde bir oy alınmıştı ve CHP’ye yakın gazeteciler, sanatçılar hoşgörü maskesini çıkarıp geleneksel aşağılama diline sarılmış ve “cahil halk” söylemini yüksek sesle dillendirmeye başlamıştı.

Kemal Kılıçdaroğlu da kameralar karşısına geçmiş “Akp’nin oyunu gerilettik, o yüzden başarılıyız” demeye getirmişti.

Kısa süre sonra bu aklı kimden aldığı da ortaya çıktı.

Bekir Ağırdır, seçim sonuçlarını değerlendirirken şunları söyledi:

“Kemal Kılıçdaroğlu, yüzde 45’le Ecevit ve İnönü dahil CHP tarihinin en yüksek genel başkanlık oyuna ulaşmış. Bu aslında Kemal Bey’in kişisel başarısı.”

Sahip olduğu kamuoyu araştırma şirketi Kılıçdaroğlu için 10 puanlık farkla sonuç açıklamıştı. Normalde bu durumda biri bir daha çıkıp konuşmaz, şirketini de kapatıp farklı bir sektöre geçer; ama bizde öyle olmuyor maalesef.

Ahmet Hakan, Bekir Ağırdır için şunları yazdı:

“Türkiye’de her şey olursun ama rezil olamazsın” özlü sözü, bir kez daha haklı çıktı.

Bakınız: Bekir Ağırdır örnek olayı.

Birinci turdan önce söylediklerinin hiçbiri doğru çıkmamış, bütün analizleri yatmış, tüm tahminleri çökmüş. Fakat en küçük bir özeleştiri bile yok.

Özeleştiri olmadığı gibi, sanki “bilge kral” gibi çıkmış, hâlâ analiz kasmaya, tahmin yapmaya devam ediyor.

Söylediği yeni şeylerden biri şu:

 “Hâlâ her şey mümkündür. Erdoğan’ın fark atması da Kemal Bey’in fark atması da mümkün.”

Şuna bak şuna!

Erdoğan fark atarsa “Bildim” diyecek, Kılıçdaroğlu fark atarsa yine “Bildim” diyecek.

Yani sonuçta asla kaybetmiş olmayacak.”

Ahmet Hakan, Bekir Ağırdır üzerinden anket şirketleri ile spor yorumculuğu arasında ilginç bir bağ keşfetmiş. Neticede seçimlerde “beraberlik” ihtimali olmadığına göre ortada iki ihtimal var. İki taraftan biri kazanacak ve her durumda yorumcu ya da Ağırdır haklı çıkacak.

Aslında birinci turda Erdoğan’a şans vermiyordu ve bu da bizim meseleye farklı açıdan bakmamızı gerektirir; ama ben meselenin bu kısmında değilim.

Daha çok baştaki açıklamaya takıldım.

Bekir Ağırdır, şunları söylemiş:

“Kemal Kılıçdaroğlu, yüzde 45’le Ecevit ve İnönü dahil CHP tarihinin en yüksek genel başkanlık oyuna ulaşmış. Bu aslında Kemal Bey’in kişisel başarısı.”

Herhalde biz Ağırdır’a “CHP’nin yanındaki 4 partiye rağmen aldığı oyun yüzde 25 olduğunu, ve Kılıçdaroğlu’nun CHP genel başkanı olduğunu” söylersek havaya bakıp ıslık çalmaya başlar; ama biz konunun üstüne gitmeye devam edelim.

Şimdi hakkını yemeyelim, İnönü’nün 50 öncesi ve 50 sonrası durumu var.

İnönü’nün CHP’si, 1950’de yüzde 39, 1954’te yüzde 35, 1957’de yüzde 41, 1961’de yüzde 36 oy almış.

Ecevit’in ise tek başına aldığı oy oranları Kılıçdaroğlu’nun hayal bile edemeyeceği oylardır.

1973 seçimlerinde yüzde 33.3'lük oy oranı vardır Ecevit’in.

1977 seçimlerinden CHP yüzde 41.4 oy oranına ulaşmış.

Kılıçdaroğlu’nun CHP’si girdiği 4 seçimde de yüzde 25’in üzerine çıkamamış.

Yani demek istiyoruz ki, Bekir Ağırdır, rakamlara rağmen doğru konuşmuyor.

2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Muharrem İnce’nin aldığı oylara Demirtaş’ın 8,35’ini, Akşener’in 7,33’ünü ve Karamollaoğlu’nun 0,88’ini eklersek Kılıçdaroğlu’nun 14 Mayısta aldığı oylardan 2 puan fazla ediyor.

Hatta 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Ekmeleddin İhrsanoğlu’nun aldığı oylara Demirtaş’ın oylarını da eklediğimizde Kılıçdaroğlu’nun aldığı oydan 3 puan fazlası ediyor.

Yani masanın etrafında ve dışında onca ittifak ve desteğe rağmen Kılıçdaroğlu’nun aldığı sonuç, öncekilere kıyasla hiç de başarı değil, aksine başarısızlıktır.

Ama bazıları için Kılıçdaoğlu’nun başarısızlığından daha acı verici olan Bekir Ağırdır gibilerinin yanlış verilerle umut pompalamaları ve hayal kırıklığına sebep olmalarıdır.

Evet, gerçekten de “Türkiye’de her şey olursun ama rezil olamazsın” çünkü bunun için bazı ilke ve değerlere sahip olmak gerekir.

YALAN SÖYLEMEYİ BİLMİYOR

Ekrem İmamoğlu, katıldığı canlı yayında MHP'lilere seslenerek "Ben ülkücülüğü iyi bilirim, ülkücü bir amcanın yeğeni olarak yetiştim. Okuma yazmayı öğrendiğimde ilk okuduğum Dede Korkut ve Oğuz Kaan destanlarıdır" dedi.

Kızmayın; ama “adam doğuştan lider” demek zorunda kalıyorum.

Öyle ya herkes okuma yazma öğrenmeye Cin Ali’lerden başlar; ama Ekrem “Dede Korkut ve Oğuz Kaan destanı” ile kimlik kazanır.

Siyaset dehası olmayı da büyük ihtimalle oradan öğrenmiştir.

Öyle ya “düşmanlar” karşısında bazen siyasetle bazen de cesaretle dikilmenin tüm teorisi herhalde bu kitaplardadır.

Ama Ekrem yerinde durmamış, her geçen sene üzerine koymuş ve gelişmiştir.

Belediye yemekhanesinde “başkana antrikot, personele musakka olmaz, herkes aynı şeyi yiyecek” dedikten sonra güzelim musakkayı bırakıp balıkçıya gitme fikrini nerden edindi sanıyorsunuz?

Çok tatil yaptığına dair sorular karşısında “çalışan tatil yapar, çalışmayan yapamaz; biz çok çalışıyoruz ki tatil yapıyoruz” diyerek “kısa ama kaliteli çalışma” örneği olduğunu dünya aleme göstermiştir.

Kendisi “Sosyalist Enternasyonal”in desteğini alıyor; ama Eyüpsultan’da “Yasin okurken” çekilmesine itiraz etmez.

Seçim döneminde Kur’an meali dağıtıyordu; ama seçimden sonra gördüğü herkese “Nutuk” hediye ediyordu.

Bir tarafta yabancı ülkelerin elçileri ile gizli görüşmeler yapıyor, Akşener ile çok yakın duruyor, Kılıçdaroğlu’nun yanına gelince “Genel başkanın evladı” oluveriyordu.

Yani öngörülemez ve gizem dolu bir siyasetçi.

Cengiz Alçayır, Ekrem’in eski açıklamalarından da yola çıkarak şunları eklemiş:

“Ben ülkücü bir amcanın yeğeniyim

Ben solculuğu dayımdan öğrendim

Benim Mevlüt dedem İstiklal harbi gazisiydi

Amcamın birisi Fazilet Partiliydi

Babam ANAPLI idi

Ben, ANAP'tan CHP'ye geçtim

Bugünlerde günlerce Atatürk ile dertleşmek isterdim

Selamımız Demirtaş'a olsun, sorun yok, Demirtaş'a selam söylüyorum...!”

Şimdi Ümit Özdağ da ittifaka katıldığına göre Ekrem Başkan zabıtaları arkasına takıp sokaklarda Suriyeli avına da çıkabilir.

Seçim sonuçları daha belli olmadan Kılıçdaroğlu’nun kazandığını söylemişti ya, tepkiler üzerine sadece “4,5 puanlık” bir yanlış yaptığını söyledi.

Vaatlerini yerine getirmedi, namus sözüne rağmen işçileri işten çıkardı, hakkında haber yapan Yunan gazetesi için “tanımıyorum” dedi; ama onlara tam sayfa röportaj verdiği ortaya çıktı ve daha onlarca vaka orta yerde dururken “Ben yalan söylemeyi bilmiyorum” demesi bu günlerin en havalı sözlerinden biri oldu sanırım.

Ümit Özdağ’ın mültecilerle ilgili çok sayıda yalan ve iftirası ortaya çıkmış hatta bir kısmı yargıya taşınmıştı.

Sanırım şimdi Özdağ ve İmamoğlu birbirlerine çok yakışacaklar.