Siyaset Gemisi - DEPREMZEDE TERCİHİ
Deprem sonrası tablo Türkiye’nin manzarasını göstermesi açısından ilginçti.
Hayatlarında hiç yardım etmeye, paylaşmaya alışmamış sol, liberal, seküler taife, sosyal medyanın da bu amaç için kullanılması sonrası alanda depremzedelere yardım ediyormuş görüntüsü verdi.
Depremin alanının ve şiddetinin büyüklüğü yardım ve kurtarma çalışmalarında aksamaya neden olsa da kimse samimi bir çabanın olduğunu inkar edemez.
Ama dedik ya “malum taife” uzun süreli yardımlara alışkın olmadığı için fazla zaman geçmeden alanı terk etti.
İslami STK ve hayır kurumları ise alandan hiç ayrılmadı, ta ki çadırlar tamamlandı, konteyner kentler kuruldu.
Büyük felaket yaşayan halk acısını bile yaşayamamanın şokundaydı, sessizdi; ama bu arada kimlerin sadece konuştuğunu, kimlerin samimi bir çaba ile yardım ettiğini gördü.
Erdoğan “Bir yılda konutları teslim edeceğim” dediğinde kimse “yapamaz!” demedi, diyemedi, çünkü daha önce bu konuda verdiği sözleri tutmuştu.
Bu durum tabii olarak 14 Mayıs seçimlerine de yansıdı.
Erdoğan’a daha çok oy çıkması bir kesimi kelimenin tam anlamıyla kudurttu.
Hakaret edenler, beddualar, kinlerini kusanlar…
Dedik ya yardım etmeye alışmamışlardı, o yüzden de kısa süreli yaptıkları yardımları gözlerinde çok büyütmüşler ve bunun da kendilerine oy olarak dönmesini beklemişlerdi.
Oysa at gözlüğü çıkarıp baksalardı, belki de vicdanları harekete geçecek, insan olduklarını hatırlayacaklardı.
Erdoğan’ın çok az oy aldığı İzmir ve Van’da yapılanlar ortadaydı. Hiç de “Bunlar bize oy vermedi, onlara hizmet götürmeyelim” demediler.
Cengiz Alğan’ın yaptığı bu paylaşım hepsine cevap oldu aslında:
“Erdoğan'ın 45 günde hastane inşa ettiği Hatay Defne'de:
Kılıçdaroğlu’na %90,4 - Erdoğan'a %8,4 oy çıktı.
CHP 50,5 - AK Parti %6 oy aldı.
TİP bile %28,2 aldı.
Ama kimsenin aklına tutup da Defne halkına hakaret etmek gelmedi.
İşte iki zihniyet arasındaki devasa fark bu.”
HEPİNİZ AHLAKSIZSINIZ!
İslam düşmanı Fransız karikatür dergisi Charlie Hebdo yine bir skandala imza attı.
Kirli siciline bir provokasyon daha ekleyen dergi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karikatürize edilmiş fotoğrafını manşetine taşıyarak “Ancak kaderimiz bizi ondan kurtarır” başlığını attı.
Bu iğrenç dergi daha önce Aziz İslam Peygamberine hakaret etmiş ve büyük tepki toplamıştı.
Cezayir asıllı Kuaşi kardeşler hiçbir sivilin zarar görmediği bir operasyonla iğrenç karikatür dergisinin personelini öldürmüştü.
Derginin bundan 3 yıl önce de Erdoğan’a hakaret çizimleri yayınladığı ve bunun Türkiye’de büyük tepki çektiği biliniyor.
Son rezil yayın üzerine Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın ve İletişim Başkanı Fahrettin Altun da birer açıklama yaptılar.
İbrahim Kalın mesajında "Charlie Hebdo paçavrası bu kadar çıldırdığına göre doğru yoldayız. Milletimiz sana da en güzel cevabı hem de daha gür bir sesle 28 Mayıs günü verecek" dedi.
Fahrattin Altun da Twitter hesabından yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Provokasyon, hakaret ve küfrün dünya medyasındaki önemli merkezlerinden biri olan Charlie Hebdo adlı çirkin neşriyat, Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik yaptığı son ahlak ve insanlık dışı karikatürle bir kez daha ne denli iğrenç olduğunu dünyaya kanıtlamış oldu. Anlaşılan o ki Sayın Cumhurbaşkanımızın 14 Mayıs seçimlerinde elde ettiği büyük başarı, bu şeref yoksunlarının da uykularını kaçırmış, hastalıklı ruh hallerini ortalığa saçıp kinlerini, nefretlerini kusmalarına vesile olmuş.”
Seçim sonrası içeride olduğu kadar dışarıda da birçok kişi, kesim ve kurumun uykularının kaçtığı belli oluyor.
İşin Charlie Hebdo denen şeref, ahlak ve insani değerlerden yoksun yerlere kadar uzanması ise sonuçların çok acıttığını göstermesi bir yana önemli bir şeyi daha ortaya koyuyor.
Sandık manipülasyonları, hileler, yalanlar zaten almış başını gitmişti seçim sonrası; ama deprem bölgesi sonuçları üzerinden yapılan yorumlar, öfkelerini kusanlar, hakaretler bir gerçeği daha ortaya çıkardı.
Bir ara çok moda bir slogandı sol, liberal ve Kemalistler arasında: Hepimiz Charlie Hebdoyuz!
Evet, hepiniz Charlie Hebdosunuz, hepiniz iğrençsiniz, hepiniz ahlaksızsınız!
SEÇİMDEN ÖNCE NEDEN KONUŞMADIN?
Türkiye’de bir kesimin belli aralıklarla “ekonominin duayeni” diye parlattıkları bir isim var.
Prof. Dr. Daron Acemoğlu…
İstanbul doğumlu ve Ermeni kökenli olan Acemoğlu, Massachusetts Teknoloji Enstitüsünde (MIT) iktisat profesörüdür.
Yani söyledikleri Türkiye’de birileri için “kesin hüküm” anlamına gelir.
Bakın seçim sonrasında neler demiş bu Acemoğlu:
“AKP, rant ağını güçlendirmek için rezervleri tüketti ve vaatleri ile harcamalarını büyük ölçüde genişletti. Ülkenin ekonomik çöküşe nasıl dayanacağını bilmiyorum.”
İsim vermese de maaşlara yapılan zamlar, EYT düzenlemesi gibi hamleleri eleştiriyor, iktisat profesörü…
Büyük ihracat hamlelerinden ve bunun ekonomiye olan pozitif getirisinden söz etmiyor.
Doğalgaz keşfinden, nükleer reaktörün devreye alınmasından, büyük petrol keşiflerinden de söz etmiyor.
Hadi diyelim ki, Acemoğlu “derin iktisat bilgisiyle” gelirlerin giderleri karşılayamayacağını görüyor ve bu sonuca varıyor.
Bu anlaşılır bir şey.
Ama aynı Acemoğlu, “Hesap uzmanı” olan Kılıçdaroğlu’na 300 milyar doları nereden bulacağını sormuyor, çalışan ücretleri konusunda Erdoğan’dan daha yüksek vaatlerinden ve bunları ne ile karşılayacağından da söz etmiyor.
Ya da şöyle soralım:
Seçimlerde Kılıçdaroğlu başarı kazansaydı, yine Acemoğlu bu açıklamayı yapacak mıydı?
KİMİN TEMSİLCİSİ?
Seçim sonrası tartışmalar sadece Millet İttifakı bileşenleri arasında olmuyor.
YSP içerisinde de “TİP’in ihanetine uğradık” söylemi dillendiriliyor.
YSP sayesine 4 vekil çıkaran TİP yüzünden YSP’nin en az 12 vekil kaybettiği iddia ediliyor.
Bu arada TİP de aldığı oy oranıyla bir hayal kırıklığı yaşıyor.
En keskin İslam düşmanlığı dilini kullanan, “tarikat ve cemaatlerin kökünü kazıyacağız” diyen TİP’çiler CHP ve YSP’den ancak yüzde 1,5 oy koparabildi.
Herhangi bir kalabalık toplayamayacaklarını bildikleri için miting yapmayan bunun yerine lokal tahrik edici eylemlerde bulunan partinin önümüzdeki süreçte YSP’den daha çok CHP’ye yaklaşacağı tahmin ediliyor.
Seçimden önce Erkan Baş, Tekel bayilerinden oluşan bir gruba seçim propagandası yaptı:
“Biz ayrışma sürecinde yaptığımız tartışmalarda, Türkiye'de sosyalizmin milyonlara ulaşabileceği bir evreyi tarif ediyorduk. 'Halkın partisi' olmak gerekir diye bir iddia taşıyorduk. Parti’nin yüzünü ve çalışmalarını daha fazla emekçi halka dönmesi gerektiğini, bu alanda eksiklerimiz olduğunu da söylüyorduk. Bir de Türkiye'de sosyalizmin var olma kavgası verdiği bir dönemi bitirdiğimizi, sosyalizmin milyonlar için bir seçenek haline geleceği bir Türkiye'yi yaşayacağımızı düşünüyoruz, bu iddiayla yola çıkıyoruz.”
Aslında bu net bir itiraftır.
Adı “İşçi Partisi” olan bir yapılanmanın “Yüzümüzü daha çok emekçi sınıflara dönmemiz lazım” demesi komedi değil, Türk solu için 50 yıllık bir trajedidir.
Meyhanelerde “devrim romantizmi” yaşayan zengin mahallenin burjuva çocukları “sosyalizmi milyonlar için bir seçenek” haline getireceklermiş.
Aslında propaganda için de “Tekel bayileri”ni toplamış olması “eski tas eski hamam”ın devam edeceğini ortaya koymaktadır.
Nerde taban bulabildikleri konusu kendi içinde sorularımızın cevabını da barındırıyor.
Av. Yurdal Kılıçer şöyle bir mesaj paylaşmış:
“TİP'in İstanbul'da en çok oy aldığı ilk 5 ilçe belli oldu:
Kadıköy %9.8
Adalar %9.4
Beşiktaş %7.5
Şişli %7.5
Bakırköy %7.3
İşçi emekçi partisi olduğunu söyleyen TİP'in en yüksek oyları İstanbul'un en zengin ilçelerinden alması ne ironik ama :)))”
Adı geçen ilçeler, “Beyaz Türkler”in, sosyetenin, CHP’nin en fazla bulunduğu yerlerdir.
TİP mesela işçilerin yoğun olarak bulunduğu Çerkezköy’de 1,7 oy alabilmiştir.