• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

CHP grup başkanvekili Özgür Özel, bir programda şöyle sözler sarf etmiş: "Bir parti eğer terör örgütü ile ilişkisi olduğunu kabul etmiyorsa o beyanı esas kabul etmek lazım."

“Son derece objektif bir yaklaşım” diye düşünüyorsunuz; ama durun bir dakika! Ayrıntılara baktığınız zaman “objektif” kelimesinin feryatlarını duyabilirsiniz sanırım.

Öyle ya “terör örgütü” tanımı neye göre yapılır ve bu konuda üzerinde konsensüs sağlanan bir tanımlama var mıdır?

Aşağıya birkaç açıklama alayım da siz karar verin.

Pervin Buldan: “Şunu da ifade edeyim, PKK bir terör örgütü değildir.”

Şimdi Türkiye Cumhuriyeti devletine göre PKK bir terör örgütüdür. Hatta uluslararası sistem içerisinde PKK’ye her türlü faaliyet alanı veren ülkelerin büyük çoğunluğuna göre de PKK bir terör örgütüdür. Pervin Buldan ise “hayır ben bunu kabul etmiyorum” diyor. Terör örgütü olarak tanımadığı bir yapılanma ile de ilişkide olduğunda “terör örgütü ile ilişkisi” olmamış oluyor.

Herhalde Özgür Özel de “Ben de tam olarak bunu söylüyorum” diyecek ve aynı sözleri bir daha tekrar edecektir. Siyaset aslında sorulan  soruya cevap vermeden konunun etrafında dolaşmak ve her seferinde de “Az önce söylediğim gibi” açıklaması yapmak değil midir?

Neyse devam edelim…

Selahattin Demirtaş: Başkan Apo’nun heykelini dikeceğiz, heykelini!

Demirtaş’ın “Başkan Apo” dediği kişi PKK’nin kurucu lideri ve TC yasalarına göre “terör örgütü yöneticiliğinden” dolayı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış biridir. Kemalizm’in “Kürt versiyonu” olan PKK-HDP çizgisi de “Kürt halkını ben yarattım” diyerek kendini yarı tanrı olarak gören bu şahsı anormal derecede yüceltmekte ve bundan dolayı da Demirtaş, onun heykelini dikmekten söz etmektedir.

Özgür Özel herhalde “Heykel konusunda aynı yerdeyiz” diye sevinmektedir ve halkın gözlerinin içine bakarak “Terör örgütü lideri Öcalan’ı” doğal lider olarak kabul eden HDP’yi “Örgütle ilişkisi yok” diye aklamaya çalışmaktadır.

Buyurun bir örnek daha…

Figen Yüksekdağ: Biz sırtımızı YPG’ye, YPJ’ye ve PYD’ye yaslıyoruz.

“Ama burada PKK yok, Suriye’de cihatçılara karşı halkını savunan gruplar var” diye itiraz edecektir Özgür Özel.

Sadece bir ayrıntıdan söz edeceğim.

Adı geçen örgütlerin lideri durumundaki kişi Mazlum Kobani kod adını kullanan Ferhat Abdi Şahin’dir.

Peki kimdir bu Ferhat Abdi Şahin?

1991-96 yılları arasında tam 9 karakol baskını idare eden PKK’nin en önemli komutanlarından biridir. Resmi rakamlara göre bu baskınlarda 63 asker hayatını kaybetmiştir. Ferhat Abdi Şahin, 1997-2003 yılları arasında PKK’nın Avrupa üst düzey yöneticiliğinde bulunmuş.

Şimdi Özgür Özel’e ilk mektep seviyesine göre anlatayım: YPG, YPJ ve PYD’nin lideri durumundaki Ferhat Abdi Şahin, 33 yıldır PKK içerisinde faaliyet göstermektedir. Kandil’deki PKK savaş baronlarının talimatıyla Suriye içerisindeki kaotik durumdan da faydalanarak farklı isimlerle örgütler kurmuştur. Hakimiyet alanlarında Öcalan’ın fikirlerini, resimlerini öne çıkardığı bilinmektedir. Klasik PKK taktiklerini kullanıp Kuzey Suriye’de kendilerine muhalif kürt gruplarına karşı infaz, alıkoyma ve sindirme faaliyetlerinde bulunmuştur.

Tüm bunlara rağmen Özgür Özel, “Figen Yüksekdağ, sırtını dayamaktan söz etmiş, örgütle irtibatlı olduğunu söylememiştir” derse de şaşırmayız.

HDP’de vekillik yapan birinin sözleri…

Abdullah Zeydan: PKK sizi tükürüğüyle boğar, tükürüğüyle…

Bu açıklamanın detaylarına girmeyeyim. Şimdi Özgür Özel, eczacılığını ortaya koyup PKK’nin tükürüğünün zehirli olduğundan, boğucu etkisi bulunduğundan dolayı Abdullah Zeydan’ın insanları uyarmak için bu sözleri sarf ettiğini söylerse bizim verecek cevabımız olamaz!

Hadi bir de bonus verelim…

Beşir Atalay: “HDP, Hakan Fidan’la Öcalan’ın baş başa verip gerçekleştirdikleri güzel proje.”

Şimdi bu açıklamayı buraya alarak Özgür Özel’in tezine destek vermiş bile olabiliriz.

Özgür Özel şunları söyleyebilir:

İmralı neticede “devlet kontrolünde” kamusal bir alandır. Devlet kontrolündeki Öcalan ile devlet görevlisi Hakan Fidan, baş başa verip HDP’yi kurmuşlar. Yani HDP de CHP gibi devletin partisidir. Hatta Kemalizm’in toplumu dönüştürme projesini Kürtler üzerinde uygulayarak Batılı dostlara nasıl kullanışlı bir aparat olduğunu da göstermiştir.

Sizi bilmem; ama benim itiraz etmeye takatim kalmadı.

İtiraz değil de sadece küçük bir nokta var kafa karıştıran..

Özgür Özel “beyan esastır” diyerek HDP’nin “terörle iltisaklı” olduğunu reddederken neden HÜDA PAR’ın beyanını dikkate almamaktadır?

Bu arada…

Özgür Özel’in mayıs 2016’da sosyal medyada şöyle bir paylaşımı varmış:

"Adalardan, dağlardan talimat alan Demirtaş'ın; CHP üzerinden dedikodu siyaseti ile manşet olma çabası ortadadır"

Biliyorsunuz; ama yine de taşlar yerine otursun diye izah edeyim:

Adalar derken İmralı’yı, dağlar diyerek de Kandil’i kast ediyor Özgür Özel.

Ve Demirtaş’ın İmralı ve Kandil’den, yani PKK’nin cezaevindeki liderinden ve Kandil’deki savaş baronlarından “talimat” aldığını iddia ediyor CHP grup başkanvekili.

Şimdi kalkıp Özgür Özel’e “Bir partinin eşbaşkanı için ‘teröristlerden talimat alıyor’ demek terör örgütü ile ilişkide olmak anlamına gelmiyor mu?” diye sorsanız…

Ve Özgür Özel size “talimatı yazıyla mı almış, telefonla mı belli değil; bir de talimattan maksat “bilgi edinme” de olabilir derse hiç şaşırmayın! 

BALATAYI YAKMIŞLAR

CHP medyasında bazıları tedavisi zor bir paranoyaya yakalanmış gibi.

Çok büyük konuştukları, çok büyük beklentilere girdikleri seçim konusunda zemin kaymaya, hesaplar bozulmaya başlayınca suçlamaya, hakarete, iftiraya başvurdular.

Dengeleri bozuldu.

“Namazda gözü olmayanın kulağı ezanda olmaz” misali ayakla bastıkları seccadenin kutsal olmadığı konusunda her biri birer otorite gibi konuşmaya başladılar.

Bel altı vuruşlar, mahremiyet ihlali, “çamur at tutmazsa izi kalır” taktikleri…

Bazıları bunlarla da yetinmedi, level atladı, paralel evrenlerde yaşıyormuş intibaını verdi.

Mesela…

Merdan Yanardağ adı verilen, Perinçek’in tezgahından geçmiş, PKK yayın organlarında yöneticilik yapmış, Tuncay Özkan ile beraber Fetö’den alınan bir yayın organında programlar yapmış biri garip laflar etmiş geçenlerde.

Konu seçim tabii…

“Ciddi iddialar var ortada. Erdoğan’dan başkasına basılacak evet mührünün silineceği ve saat 17.00'den sonra Erdoğan kısmında 'Evet' mührünün görüleceğine dair çok ciddi iddialar var.”

Bu sözlerin karşılığı olarak “iddiaların sahibi uzaylılar mı, yoksa yeni bir Mesih portresi ile mi karşı karşıyayız” demek isterdim; ama vazgeçtim.

İddialar ciddiymiş ya, biz de ciddi ciddi değerlendirelim.

Aklıma ilk gelen soru saat ile ilgili.

Mührün kaç saatte silineceğine dair bir açıklama yapmamış Yanardağ.

Öyle ya Kılıçdaroğlu için basılan mührün silinmesi ve Erdoğan kısmında görülecek evet mührünün ortaya çıkması zaman açısından ciddi problemlere neden olabilir.

Mesela mührün silinmesi için 8 saate ihtiyaç olduğunu düşünelim.

Seçmen pusulasının torbaya konulması ve sandık kuruluna teslim edilmesi süresini ne yapacağız?

Zamansız silinme ve ortaya çıkma olayı mesela saat 16’da oy kullanmaya gelen vatandaşa verilen pusulada görünürse ne olacak?

Hepsi bir yana…

Gerçekten de Erdoğan hükümetinin böyle teknolojiler geliştirdiğine inanıyorsanız, bilimperestliğinizden dolayı Erdoğan’a oy vermeniz gerekmez mi?

Ama denge kaybolmuş bir kere.

Halk arasında kullanılan tabirle “balatalar gitmiş” ve bunların nerede duracağı belli değil.

Fren tutmayınca, yakıt konusunda da kabarık fonlara ulaşma imkanı olunca, seçime kadar çarpa çarpa, kendinin ve vatandaşın kafasını gözünü yara yara devam edecekler.

O yüzden de “Kemal” diye bir ses duyduğunuz yerden hızla uzaklaşın.

Benden söylemesi…