• DOLAR 34.312
  • EURO 37.22
  • ALTIN 3018.549
  • ...

CHP Genel başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir iftar programı sonrası ayakkabılarıyla seccade üzerinde poz vermesi birkaç gün ülke gündemini meşgul etti.

Müslüman halk genel olarak yapılanın saygısızlık olduğunu düşündü ve eğer dikkatsizlikten dolayı olmuşsa bunun mazur görülebileceği ifade edildi.

Ancak seccadeye basanlar sıradan kişiler değildi.

CHP tarihi boyunca halkın dini değerleriyle hiçbir zaman barışık olmamış, küçümsemiş, aşağılamış ve eline imkan geçtiğinde dini değerleri önemseyen insanları faşist baskılara maruz bırakmıştı.

Hayır hayır, tek parti dönemi uygulamalarından söz etmiyoruz.

28 Şubat sürecinde inançlı insanlara ve inanç değerlerine nasıl bir savaş açıldığını, nasıl faşist uygulamaların devreye sokulduğunu çok iyi hatırlıyoruz.

Bu yüzden de birçok Müslüman, seccadeye ayakkabıyla basanların laik Kemalist sol çevrelere “aslında biz buyuz” mesajını vermeyi amaçladığını düşündü.

Ekonomik sıkıntılardan etkilendiği için siyasi tercihini değiştirmeyi düşünen birçok insan da “daha şimdiden kutsal değerlere hakaret ediliyor” diyerek geri döndü.

Oluşan hava hem siyasetin hem de medyanın konuya dahil olmasına neden oldu.

Müslüman duyarlılığına sahip herkesi “siyasal İslam” kategorisine alarak “din istismarı” yapmakla suçlayanlar bir anda “fetva vermeye” yapılan yanlışa kılıf bulma arayışına girmeye başladılar.

Namazla, oruçla ilgisi olmayan siyasetçilerin “iftar programlarının” dinin istismarı ile bir alakası da yoktu zaten.

Biz de bu modern zaman “müftülerini” “müttefik parlatma görevlilerini” yorumlayalım dedik.

Fatih Portakal: "Peygamber Efendimiz seccadede mi kıldı namazını? Bunun bir kutsallığı yok."

Meselenin kutsallık değil de duyarsızlık olduğunu anlamadan yapılan açıklamanın ilginç bir tarafı da Peygamber aleyhisslatu vesselamın işin içine dahil edilmesi. Yani Portakal’ın, Peygamber’in uygulamasını esas aldığını, bidatlerden uzak durulmasını istediğine dikkat çekerek “Vahhabi” çizgiye yakın olduğunu söyleyebilir miyiz?

Fatih Altaylı: “Kul yapımı seccade için gösterdiğimiz hassasiyeti Allah kelamı ayetler için de gösterdiğimiz zaman insan oluruz.”

Altaylı, Portakal’dan farklı olarak Kur’an’ın esas alınması gerektiğini söylüyor. Tabii bu arada Kur’an ayetlerindeki haram ve helallerden ne kadar haberdar olduğunu bilmiyoruz, belki arada bir reyting için programına aldığı Cübbeli’den bir şeyler öğrenmiştir. 

Sevilay Yılman: "(Seccade) kutsal bir şey olsa zaten yere serilmez."

Bu ifadeler beyin yakıcı, o yüzden yorum yapmaya imkan yok. Sözlerin sahibine İslam’ın şartları ve Fatiha’yı okuyup okuyamadığı sorulsa yeterdir.

Levent Gültekin: “Seccade denilen şey küçük bir halı parçası, kutsallığı nereden geliyor? Seccade olarak tasarlanmış bir şey, bir yerde örtü veyahut halı olarak kullanılamaz mı? Dertleri seccade değil, din istismarı.”

Mahalle değiştirdikten sonra düşünme melekeleri de, zihinsel filtreleri de değişen acayip bir tip. Levent’e bir daha sorayım: Seccadeye saygısızlığa tepki gösteren herkesi “din istismarı” yapmakla suçluyorsun da iftarlara katılıp boy boy dua ederken resim çektirenleri neden “din istismarı” ile suçlamıyorsun?

Nevşin Mengü: “Hz. Muhammed nesnelere tapınmayı kaldırmıştır. Onu devrimci yapan odur. İslam'da ibadet etmek için camiye bile gerek yoktur. Seccade Arapça'da halı demektir.”

Beyin yakan bir açıklama daha! Öyle görünüyor ki, Nevşin, ideolojilerin arasından atlayarak en son “tekfircilikte” karar kılmış. Bu arada nasıl dehşet verici bir etimoloji bilgisine sahip ki “seccadenin Arapça halı demek” olduğunu tespit etmiş! Şimdi yarın tek parti döneminde kapatılan camiler hakkında “gerek olmadığı için kapatıldı” diyerek Kemalistlere bu sıkıntılı alandan çıkmanın şifrelerini de verebilir.

Temel Karamollaoğlu: "Kemal Bey seccadeyi orada görmemiş olabilir. O seccadeleri serenler oradan kaldırmaları gerekirdi. Onları kaldırmak Kılıçdaroğlu'nun görevi değil."

Maalesef Temel bey, üç cümlenin üçü de faul! Kendisi görmedi diyelim peki ya onca danışman, onca koruma, il başkanı, hiçbiri mi görmedi? Seccadeleri serenler, İslam’ın şartlarından olan orucu tutup iftar açanların, yine İslam’ın şartlarından olan namazı kılacaklarını düşünmüş olabilirler mi? Ve evet, onları kaldırmak dini hassasiyetlere dikkat ediyorsa Kılıçdaroğlu’nun görevidir. Kaldırmıyorsa ille de ayakkabı ile basması mı gerekir?

Ahmet Davutoğlu: "Türkiye'de Sayın Kılıçdaroğlu'nun o seccadeye ayakkabısıyla bilinçli bir şekilde bastığına inanacak aklı başında bir tek kişi bulamazsınız."

Yine anlaşılmaz sözler, yine derin takılma pozları… Size bir şey söyleyeyim mi? Ahmet Davutoğlu, Kılıçdaroğlu’na “manevi rehberlik” etmeye başladığından beri gafların sayısında ciddi bir artış var.

İbrahim Özkan: “Namaz kılarken seccade, kıldıktan sonra halıdır. Kutsaliyeti yoktur. Günahı da yoktur.

İYİ Partili Özkan, seccadeye “namaz kıldıktan sonra basılabilir” mi demek istiyor, ben mi yanlış anlıyorum? Namaz ömür boyu devam eden bir ibadettir ve evlerde, mescidi olmayan işyerlerinde seccade kullanılır. Kaldı ki, seccade “kullan at” bir malzeme değildir.

Kılıçdaroğlu: “Yerdeki seccadeyi görmedim. Bu algı operasyonlarından siz samimi Müslümanlara sığınıyorum.”

Belki de en insani açıklamayı Kılıçdaroğlu yapmış. Ama keşke ikinci cümleyi kullanmasaydı.

Muharrem İnce: “Bir din bilginine danıştım. İslam’da seccadeye ayakkabıyla basmak gibi bir günah olmadığını söyledi.”

Bir din bilginine danışma gereğini neden duydu ki Muharrem İnce. Her gün Cuma namazı kılan biri olarak pek ala bu konuda da yorum yapabilirdi. Günah konusuna girmeyeyim şimdi.

 

CENNET NEREDEYMİŞ?!

Seccade gündemi devam ederken Kemal Kılıçdaroğlu rahat durmadı bu kez de İslami siyaset ve hadis konusuna giriverdi.

Saadet Partisi iftarında “Hak gelecek batıl zail olacak” sözlerini sarf ederken “Erbakan’ın sözleri” demişti.

Biraz daha ileri gitti.

“İslamiyet hangi tarzda yönetildiğinizle değil nasıl yönetildiğinizle ilgilidir” gibi hiç de “dini siyasete alet etmek” olarak algılanmayacak sözler sarf etti. CHP’nin “devletin dini İslam’dır” ibaresini anayasadan çıkardığını göz ardı ederek Hz. Ali’ye atfedilen “devletin dini adalettir” sözlerini sarf etti.

Sonra hızını alamadı.

Mitingde de “dini siyasete hiç alet etmeden” Peygamber aleyhisslatu vesselama ait olduğunu iddia ettiği bir söz söyledi.

“Kadın başımızın üstündedir. Çünkü sevgili Peygamberimiz ‘Cennet kadının ayakları altındadır’ demiştir.”

Sosyal medyanın diline düştü tabii.

Yorumlardan bir kısmını buraya alıyorum.

N. Gündüz: Tutturamadı ama Allah var iyi yaklaştı:)

M. Ş. Öncelik: En azından cinsiyeti tutturdu. O da bir şeydir

Kerpeten: "Dost Meclisi İle" Kemal Kılıçdaroğlu Hergün Sözcü TV de

Kestane: Dede napiyon dedee bu sehrin suyu sana iyi gelmiyor.

E. Çiçek: Dini siyasete alet etmeyin diyenler etmeye başlamış eyvallah da bari doğru etseler. Ayeti Erbakan hocanın, Konfüçyüs’ün sözünü Mevlana'nın diye sunmak da yetmemiş, Resulullah'ın sözünü de yanlış söylüyor.. İnanmaktan uzak durduğunuz din ile uğraşırsanız, böyle çarpılırsınız işte.

B. Yıldız: Nevşin Mengü ile sahura doğru programının bugünkü konusu belli oldu :)

Ö. Yoldaş: Kadınlar size Allah'ın emanetidir hadisini de söyler misin, feministler pek sevmezler bu hadisi :)

Yolcu: Abi girme şuralara ya. Ne gerek var? Laik laik takılın işte.

A. Tüylüoğlu: Adam kendine oy verememiş bir de doğru kelime bekliyoruz.

Ali: “Benim ağzımdan yalan uydurmayınız! Her kim benim ağzımdan yalan söylerse Cehennem’e girsin!” (Buhârî, İlim, 38)

Mustafa: Kral bu hızda giderse yakında taksim- Beyoğlu- Kadıköy vs ne kadar kilise varsa kapatıp hepsini camiye çevirecek. Hay maşaAllah cidden ben daha iyi müslümanım diye yarışa girdiler.