• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

HÜDA PAR’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ı destekleyeceğini açıklaması sonrası sol, Kemalist sol, sağ ve liberal çevrelerin yoğun bir saldırısı, bir karalama kampanyası söz konusu oldu.

Kimileri hiçbir şey açıklama gereği duymadan içlerindeki kinin tezahürü olarak nefret kustu, DEAŞ dedi, Taliban dedi.

Kimileri 2012’de kurulmuş bir partiyi hedef alırken akıl ve mantık ölçülerinden uzaklaştığının bile farkına varamadan “HÜDA PAR’ın geçmişi” gibi aptalca şeyler zırvaladı.

Kimileri Hizbullah’ı gündeme getirerek “terör”den söz etti; ama ellerinde kirli savaşın aktörleri tarafından oluşturulmuş kirli bir arşivden başka başvuracak bir şey yoktu. Yirmi yılı aşkın bir zamandır memlekette dünya kadar grup “terörle ilişkilendirilebilecek” şekilde eylemler yapmış olmasına rağmen hiçbir şiddet eyleminde Hizbullah ismi yoktu ve HÜDA PAR’a saldıranlar da bunu çok iyi biliyordu.

Hatta kimileri “HÜDA PAR ve terör” arasında bir bağ kurmaya çalıştığında ve elinde hiçbir veri olmadığı için kamuoyu önünde rezil kepaze olduğunda “Ama HÜDA PAR, ‘Hizbullah terör örgütüdür’ demiyor” söylemine bile sığındı. Üstelik HÜDA PAR’ın “onca terör faaliyetine rağmen PKK’ye bile terör örgütü” demediğini bildiği halde…

Kısacası faşist faşistliğini, İslam düşmanı İslam düşmanlığını yaptı ve HÜDA PAR’ı hedef aldı bu dönemde. Organize bir saldırı görüntüsü olsa da kesin bir şey söylemeye imkan yoktu. Ta ki bazı isimler devreye girinceye kadar.

Faik Bulut adında biri devreye girdi.

Faik Bulut’un açıklamalarını vermeden önce kendisi hakkında bir ön bilgi verelim:

Bir aralar çok gündeme geldi.

İsmi anons edilirken, “Hizbullah uzmanı” da deniyordu, “Ortadoğu uzmanı” da…

Alevi değildi; ama “Alisiz Alevilik” konusunda” kitap yazıyor ve “Aleviliğin İslam mezhebi olmadığını” iddia ediyordu.

Kürt meselesinde yazıyordu. Ve hatta bir dönem Doğu Perinçek’in 2000’e doğru ve Aydınlık gibi yayın organlarının yazar kadrosundaydı. Hatta Faik Bulut, 2000’e doğru dergisinde yazı yazarken derginin yazar kadrosunda oda TV’nin sahibi Soner Yalçın ve İslami değerlere hakaretleri ile bilinen Turan Dursun da vardı.

Hizbullah ile ilgili yazdığı kitapta neredeyse tutarlı hiçbir şey yoktu. Öldüğünü söylediği birçok isim yaşıyor, hapiste olduğunu söylediği bazı isimler ise serbestçe dolaşıyordu. Bilgi aldığı “kaynakları” hiç sorgulamadığı için olayları anlatırken saçma sapan örgüler kurmasından anlaşılıyordu.

İslam Tarihinden söz ederken hiçbir objektif veriyi esas almadan değerlendirmeler yaptı Faik Bulut. Adaletiyle öne çıkan ve hiçbir sosyal statüyü kaale almadan insanların eşitliğine vurgu yapan Hz. Ömer için “Kureyş aristokrasisi ve zenginler lehine düzenlemeler yaptı” iftirasını atmıştı. Hatta ilim ve takvasıyla öne çıkan Hz. Ali’nin bile “Eşitlikçiliğe karşı çıktığını” ve “Zenci ayaklanmalarını bastırdığını” iddia etmiş ve onu gözden düşürmek istemişti.

Türk solunun solcu FKÖ’ye destek için Filistin’e gittiği dönemlerde Faik Bulut’un da yolu oraya düşmüş. İşgalci Siyonistlerle çatışmada (güya) yaralı olarak yakalanmış.

İşgalci Siyonist rejim çatışmada yakaladığı hiç kimseyi 20 yıldan önce serbest bırakmadığı halde ne hikmetse Faik Bulut 7 yıl içerisinde serbest bırakılmış. Bırakıldıktan sonra da “görevinin“ başına geçmiş.

Bu arada Arapça ve biraz da İbranice öğrendiği için “uzman” pozları takınmış ve “derin dostları” Doğu Perinçek ve Soner Yalçın’ın yanında parlatılmış, “bir bilen” olarak pazarlanmıştır.

Mesela bakın ne kadar uzmanmış!

“Ne zaman ki Hamas ortaya çıktı, yani siyasal İslam devreye girdi ki bu “Siyasal İslam” denilen Hamas, aslında FKÖ’ye karşı İsrail’in ortaya çıkarttığı bir örgüttür.”

“Müslüman Kardeşler geleneğine göz yuman İsrail’dir. İsrail, Hamas’a dışarıdan para gelmesine göz yumdu, çok fazla cami açılmasına bir şekilde yardım etti. Dini temelli sağlık kuruluşlarının, kültür ve eğitim kuruluşlarının açılmasına, yayılmasına dolaylı ya da dolaysız katkıda bulundu, ki bunu yalnızca ben söylemiyorum, İsrail’in istihbaratlarında da bunlar net olarak vardır. Fransız iki yazar bunları belgeleriyle de ortaya koymuştur… Mesela Körfez Savaşı nedeniyle Suudi Arabistan da FKÖ’yü dışladı, Hamas’a yöneltti maddi yardımlarını. Bu maddi yardımlar İsrail’in izni olmadan asla içeriye giremezdi. Demek ki İsrail bu paraların, dolarların akmasına göz yumdu.”

Bu üslubu, bu karalamada hiçbir ilke ve ahlak prensibini dikkate almamayı her yerdeki İslami hareketler için kullanmaktan çekinmedi Faik Bulut.

Günün sonunda HAMAS ve İhvanı Müslimin küresel sistemin ve işgalci siyonistin gözünde “tehlikeli örgüt” kategorisine girerken, FKÖ “makbul örgüt” haline geldi; ama bu Faik Bulut için fazla önemli değildi, çünkü o söyleyeceklerini söylemiş, yapacağı tahribatı yapmıştı.

HAMAS için kullandığı dilin aynısını PKK saldırılarına karşı kendini koruyan Hizbullah için de söyledi Faik Bulut. Zaten yazdığı dergi, PKK’nin Hizbullah’a saldırması için yoğun çaba sarf etmişti.

Günümüze gelirsek…

Doğu Perinçek de Faik Bulut da HÜDA PAR’ı hedef alıyorsa “derin ve kirli bir organizasyondan” söz etmek mümkün.

Faik Bulut şunları söylemiş:

“AKP, niçin ittifak yaptı? Cevat Öneş, “militan gelenekten gelen bu örgüt aracılığıyla toplumun korkutulup sindirilmesi ihtimalinden” bahsediyor ki, polisiye baskının fazlasıyla yaşandığı Kürt yoğun illerde, en hafif deyimiyle “mahalle baskısı” gündeme gelecektir. HÜDA PAR sempatizanı bazı korucuları da göz önüne alırsak, mahalle baskısından öte bir plan devreye sokulmuş olabilir.”

Şimdi bu Cevat Öneş kim diye de merak ediyorsunuz tabii?

Eski MİT’çi diye konuşan biri.

Medyada onunla ilgili geçen birkaç haberden parçalar alayım buraya:

“Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) eski müsteşar yardımcısı Cevat Öneş, PKK’nın silahlı eylemlere başvurmasının HDP’yi ortaya kaldırmaya yönelik bir adım olduğunu söyledi.”

“PKK’yla 2009 yılındaki diyalog kurma çabalarında etkin rol oynayan Öneş, BBC Türkçe'nin sorularını yanıtladı. Öneş, HDP’nin Kürt sorununun çözümü ve PKK’nın silahsızlandırılması açısından umut ışığı yarattığını, ancak son gelişmelerin HDP’ye ‘büyük darbe’ vurduğunu ve HDP’nin toplumda kazandığı güveni sarstığını ifade etti.”

“HDP’ye yönelik umudunu koruduğunu belirten Öneş, “Bugün seçim olsa karşı rakip partilerin gayretleriyle değil, PKK’nın gayretleriyle HDP baraj altında kalır” diye konuştu.”

PKK’yi eleştirirken HDP için PR çalışması yapıyor görüntüsü dikkatinizi çekiyor sanırım.

Bu arada öngörüleri de pek tutmayan biri Cevat Öneş.

2009’da “PKK’nin altı ay içinde silah bırakacağını” söyleyecek kadar konuya hakim biridir Cevat Öneş.

Aynı Öneş, 2013’te “PKK 1 ay içinde silah bırakacak” demiştir.

Öcalan’ın HDP için “Benim projemdir” dediğini biliyoruz. Bakın İsmail saymaz neler yazmış bu konuda: “O kadar iç içe geçmiş ki süreç Öcalan-MİT görüşmesi o kadar iç içe geçmiş ki HDP o görüşme sürecinde kuruluyor. MİT görevlisinin de bulunduğu masada HDP kuruluyor, HDP’nin adını Öcalan veriyor.”

Şimdi bu anlattıklarımızı beraber düşünmeye çalışın.

Faik Bulut, Cevat Öneş, Doğu Perinçek, HDP, Soner Yalçın…

HÜDA PAR’ın hamlelerinin ve kendini kamuoyuna anlatmasının sol, Kemalist sol, liberal, sağ ve ittihatçı çevreleri rahatsız ettiği son 15 gün içerisinde biraz daha netleşti. Ama az önce zikrettiğimiz organizasyonun üslubu ve organize hareketi gözden kaçmadı.

Kimlerin kimlerle olduğu sanırım biraz daha berraklaştı ve ilişkiler deşifre oldu.

Sanırım saldıranların kimliğine bakıldığında HÜDA PAR’ın ne kadar önemli işler yaptığı daha net olarak anlaşılmıştır.