• DOLAR 32.205
  • EURO 35.116
  • ALTIN 2500.695
  • ...

CHP genel Başkanı Kılıçdaroğlu, bütçe konuşmasında hükümete yüklendi.

“Muhalefet tabii, yüklenecek” diyorsunuz, geçiyorum.

Ama konuşmanın bir yerinde hem de kağıda bakarak aynen şöyle söyledi:

“Daha açık, daha net söyleyeyim: Hak gelecek, batıl zail olacak!”

İlk anda dudak büktünüz sanırım.

“Muhafazakarlık açılımı ya da ‘helalleşme’ sonrası ortaya çıkan komplikasyonlardan biri” diye düşünüyorsunuz; ama bence bir daha bakın ne söylediğine.

Bir ayet okudu diye düşünüyorsunuz öyle değil mi?

Bir ayet var evet, ama “gelecek zaman” kipinde değil.

İsra Suresi 81. Ayetin Türkçesini Diyanet Vakfı mealinden alıyorum: “Yine de ki: Hak geldi; bâtıl yıkılıp gitti. Zaten bâtıl yıkılmaya mahkumdur.”

Meallerde “Zail oldu” ifadesini kullananlar da var, “yıkıldı” ya da yok oldu” diyenler de var, sanırım Kılıçdaroğlu, Milli Gazete’nin logosunun altındaki ifadeyi esas almış.

Ahmet Hakan’dan öğrendiğimiz kadarıyla Kılıçdaroğlu, 2 yıl önce de “Hak gelecek, batılı zail edeceğiz” demiş.

Kimse kendisini uyarmayınca da söylediklerinin doğru olduğunu sanmış olmalı ki, bu günlerde bir daha kullandı aynı ifadeyi.

Tefsir alimleri bu ayet hakkında ne demiş diye kısa bir araştırma yaptım.

Bakalım…

Merhum Elmalılı Hamdi Yazır, tefsirinde bu ayet için şunları yazmış: “Hak geldi batıl yok oldu Gerçekten batıl, daima yok olmuştur. Hz. Muhammed'in peygamberliği ile hak dinin gelmesi anından itibaren gerçekten kâfirlik ve Allah'a ortak koşmanın yok oluşu başlamış, daha sonra Mekke fethedildiği zaman Ka'be'den putları atarken Hz. Peygamber bu âyeti okuyarak önce verilen bu haberin doğruluğunu ilan etmişti.”

Merhum Mevdudi de Tefhim’de şunları söyler mezkur ayet için: “Bu ilânın yapıldığı sırada müminler çektikleri işkencenin en doruk noktasında idiler. Müminlerin büyük bir kısmı Habeşistan'a hicret etmişti, geride kalanlar ise Mekke'de ve çevre bölgelerde söylenemeyecek işkence ve zorluklar çekiyorlardı. O denli ki, Hz. Peygamber'in (s.a) hayatı bile her an tehlike içindeydi. Bu nedenle zahirdeki alâmetler bâtılın yayıldığını gösteriyorsa da ve hakkın bâtıla üstün geldiğini gösteren hiç bir delil yoktu. İşte bu yüzden bu ayet nazil olduğunda kafirler bununla alay ettiler. Fakat bu zafer müjdesi, bir dokuz yıl sonra, Hz. Peygamber (s.a) Mekke'ye bir fatih olarak girdiğinde ve Kabe'ye girip üç yüz altmış putu kırarak aynı ilânı yaptığında gerçekleşti. Hz. Abdullah İbn Mesud'dan rivayet edilen bir hadise göre: "Hz. Peygamber (s.a) Mekke'nin fetih gününde putları kırarken şöyle diyordu: Hak geldi bâtıl gitti, zaten bâtıl yok olmaya mahkumdur. Hak geldi ve bâtıl hiçbir zaman gelmeyecek, ortaya çıkmayacak." (Buhari)”

Fahreddin Razi, Mefatihu’l Gayb isimli tefsirinde şunları söylemektedir: “Hz. Peygamber (s.a.s), Allah Teâlâ'dan yardım isteyince, O da O'nun duasını kabul ettiğini bildirerek, "De ki, "Hak yani Allah'ın dini ve şeriatı geldi; batıl yani Allah'ın dininin dışındaki bütün din ve şeriatlar zail oldu" buyurmuştur. Zehaka yok olup gitti, yıkıldı, geçersiz oldu" demektir. Bu, "öldü" manasında kullanılan deyimine dayanır. İbn Mes'ûd (r.a)'un şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Hz. Peygamber (s.a.s), Fetih günü Mekke'ye girdiğinde Beytullah'ın etrafında 360 put vardı. O, elindeki değnek ile onlara dürtüyor, "Hak geldi, batıl zail oldu" diyor ve bunun üzerine o put, yüz üstü düşüyordu."

Cenâb-ı Hak, "Şüphesiz ki bâtıl, hep zail olacaktır", yani, "Batıl için bir müddet devlet ve saltanat olsa bile devam etmez, en süratli bir biçimde zail olur" buyurmuştur. Allah en iyi bilendir.”

Tefsir alimlerinden anlaşıldığı kadarıyla “Hak” ile kast edilen Hz. Rasulullah ve onun getirdiği din yani İslam’dır. Batıl da tonları ve renkleri farklı da olsa İslam’ın dışındaki tüm din, fikir ve inançlardır.

Evet, ‘hak gelmiş ve batıl yok olmuştur’ ve kimi dönemlerde batıl güçlense de, sonunda yok olacaktır.

Şimdi gelelim Kılıçdaroğlu’nun sözlerine…

Hak derken kimi ya da kimleri, batıl derken kimi ya da kimleri kast etmektedir.

“Gelecek” dediğine göre “Hak” derken zaten gelmiş olan Aziz İslam’ı kastetmiyor.

Peki Kur’an’ın sözünü ettiği “Batıl” kafirler ve müşrikler ise ve Kılıçdaroğlu günümüzü işaret etmek için bunları söylüyorsa hedefinde kimler var?

Sanırım “Hak” derken kendini ve masa ortaklarını, “Batıl” derken de iktidar ortaklarını işaret ediyor desem kimse itiraz etmez.

Bu da ortaya acayip bir durumu çıkarıyor.

Bana öyle geliyor ki, Kılıçdaroğlu’na İslami literatürü anlatanlar biraz acele ediyor ve o da bazı şeyleri özümsemeden bir üst levele geçiyor.

Baksanıza daha temel ilmihal bilgileri oturmadan akaidin zor konularına girmeye çalışan Kılıçdaroğlu’ndan dört başı mamur bir “tekfirci” çıkarmayı başardılar.

ORTAÇAĞ KAFASI

6’lı masanın cumhurbaşkanı adayının kim olacağı konusu gizemini koruyor.

İsimler konuşuluyor; ama öyle geliyor ki, isimleri konuşanlar herhangi bir ışık gördükleri için değil de kamuoyu oluşturma amacındalar.

Arada bir Kemal Kılıçdaroğlu, adayın özelliklerini sayıyor; ama hemen herkes kendisini kastettiğini biliyor.

Bu arada bazı açıklamaların satır aralarını okuduğunuzda bu konunun masada “gerginlik çıkmasın” diye hemen hiç konuşulmadığını da fark edebiliyorsunuz.

Mesela Babacan…

Ali Babacan, şu ilginç açıklamayı yaptı: “Bir isim listesi oluşturacağız. Uygun gördüğümüz isimleri istişare edeceğiz. En sonunda 6’lı masadan bir beyaz duman tütecek. Beyaz duman tüttüğünde diyeceğiz ki hayırlı olsun, adayımız budur.”

Seçime 6 ay kadar kalmış; ama daha isim listesi oluşturulacak, liste üzerinde istişare yapılacak…

Peki, bu “beyaz duman” nedir, diye soruyorsunuz.

Papalık seçimi ile alakalı bir konu…

Bir papa öldüğünde ya da görevini terk ettiğinde seçilecek yeni papa ile ilgili bir Vatikan uygulaması.

Sistine Şapeli’ne kapanan Kardinaller Heyeti, üçte iki oy çoğunluğuyla yeni papayı seçene kadar şapelden çıkamıyor. Her oylamanın sonunda oy pusulaları şöminede yakılıyor.

Bu sırada Sistine Şapeli’nin bacasından çıkan dumanın rengini görmek için binlerce kişi San Pietro Meydanı’nda toplanıyor.

Zira dumanın siyah olması papanın seçilemediği anlamına geliyor. Yeni papa seçildiğinde ise oy pusulaları özel bir kimyasalla birlikte yakılarak bacadan beyaz duman çıkması sağlanıyor. Katolikler sevinç gösterileri yaparken aynı dakikalarda Vatikan’dan “Habemus Papam” (Papamız var) açıklaması yapılıyor.

Bu uygulama 13. Yüzyıldan kalma ve o zamandan beri uygulanıyor.

Yani bir “orta çağ” geleneği…

Sadece o da değil.

Ali Babacan, cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda daha “demokratik” bir örnek bulamamış ki, papalık seçimindeki “beyaz duman” ile anlatmak istemiş aday seçimini.

Fakat benim kafama takılan konu, “orta çağ” Hıristiyan din adamı seçim ritüelinin örnek verilmesi değil, Babacan’ın “beyaz duman”ın görülmesinden söz ederken kullandığı ifade…

“İstişare edeceğiz” diyor; ama sanki adayı başkası belirleyecek ki kendileri de “Beyaz duman”ı görünce “hayırlı olsun” diyecekler.

Yani demek istediğim şey şudur:

Herkes masanın yedinci ya da sekizinci ortağından söz ediyor; ama ya bizli bir “başkan” varsa işin içinde…

Baksanıza Babacan, Amerika’nın masadaki temsilcisi gibi duran Rifkin için bile sesini çıkaramıyor. Oysa seçimi kazanmaları halinde ekonominin kendisine emanet edileceğini sanıyordu.

SİZİ GİDİ KOMPLOCULAR!

Duran Kalkan, ‘Öcalan’ın sağlık durumundan endişeli’ olduklarını söylemiş.

Sonra lafı dolandırıp Öcalan’ın yakalanmasına kadar getirmiş.

Şunları söylemiş:

“Öcalan, Rusya'dan İtalya’ya ve tekrar Yunanistan'a gönderildi. Minsk'te uçaktan indirip öldürmek istediler, Korfu adasına götürürken uçağını çarptırdılar ve öldüremeyince de Kenya'ya götürdüler. Yunanistan'ın elçiliğinde kaldı. Elbette elçilikten çıkarıp Türkiye'ye teslim edildi. Yunanistan'ın istihbarat sorumluları Önder Apo'nun yanındaydı. Onlar teslim ettiler tabii. Yunanistan'dan alıp Kenya'ya götüren de Yunan hükumetidir. Kenya'da CIA'ye, TC devletine teslim eden de Yunan hükümetidir”

Hepimizin kafasında aynı soru öyle değil mi?

Türkiye ile Yunanistan arası gerilmişken, Duran Kalkan neden durduk yere Yunanistan’ı hedef gösteriyor?

Şimdi bir çırpıda birkaç tane komplo teorisi sıralayabilirim; ama…

Gerek yok…

Biz komploları anlamaya çalışırken adamlar birebir komployu yaşıyor.