• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Yapay da olsa alanda bir “Abdullah Gül” rüzgarı estirilmeye çalışılıyor.

Tabi ne olursa olsun “Abdullah Gül olmaz!” diyenler de var.

Olmaz diyenler eski defterleri karıştırıyor ve mesela Abdullah Gül’ün görev yaptığı dönemde resmi bayramlara katılmadığını, Anıtkabir’i ziyaret etmediğini iddia ediyorlar.

Yani şimdilerde her tarafa “mavi boncuk” dağıtsa da aslında Gül’ün Atatürk’e mesafeli olduğu dile getiriliyor.

İşte Abdullah Gül, kendi döneminde resmî törenlere katılmadığı ve Anıtkabir ziyaretlerini yapmadığı iddialarına cevap verme gereği duymuş.

Gül, yaptığı açıklamada, “7 yıl Cumhurbaşkanı olduğum sürece, katılmam gereken bütün milli bayramlara katıldım ve gurur duydum. Onların en iyi şekilde kutlanmalarını sağladım.” ifadelerini kullanmış. Milli bayramları ordu evleri bünyesinden alarak Çankaya’da kutlanmasını sağladığını anlatan Gül, Anıtkabir’e ziyaret gerçekleştirmediği iddiasının mümkün olmadığını belirtmiş! Sadece bir defa hasta olduğu için törene katılmadığını uzun bir izahatla açıklama gereği duymuş Gül.

Tabii “arşivler unutmaz” meselesi hemen devreye girmiş ve Abdullah Gül’ün söylediğinin aksine “birkaç defa” resmi bayramları ve Anıtkabir ziyaretlerini aksattığı ortaya konmuş.

Çok yazık!

Onca sene Atatürk’ün Çankaya Köşkünde kalan Abdullah Gül, Kemalist kafa yapısını bir türlü öğrenememiş.

Eğer gerçekten Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde isminin adaylar arasında geçmesini istiyorsa bazı şeylere dikkat edecek.

Mesela Meral Akşener gibi arada bir “iman tazeleme” yoluna gitmesi gerekecek.

Anıtkabir’e bakan melankolik bir fotoğrafın altında derin bir tövbenin kelimeleri yazılacak ve sosyal medyaya servis edilecek.

Tabii tövbenin kuralı “İslamcılığa hakaret” ve “Atatürk olmasaydın şimdi adımız bilmem ne olurdu” tarzı açıklamaları periyodik aralıklarla dile getirmek.

Bir de en önemlisi kazaları fazla geciktirmemek!...

Sanırım burayı izah etmem gerekecek.

Daha önceden hastalık ya da sefer gibi durumlarda yapılmamış Anıtkabir ziyaretleri yapılmalı ve eski yanlışlardan dolayı pişmanlıklar dile getirilmeli.

 

OKLAR BENİ GÖSTERİYOR!

Abdullah Gül’den devam edelim…

Gazeteci Şaban Sevinç, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile CHP'li bir vekilin yaptığı görüşmenin ayrıntılarını paylaşmış.

Kılıçdaroğlu mu aday olacak, Yavaş mı tartışması devam ederken Şaban Sevinç, "Sayın Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı adayı olma hevesini kendisini görmeye gidenlere ifade ediyor" demiş.

Mesele bununla da sınırlı değil.

Sevinç’in iddiasına göre Abdullah Gül, Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığına dair şu açıklamayı yapmış: "Kemal Bey'in Türkiye'de kazanma şansı yok. Bu ismi konuşulanların hiçbiri olmaz. Bu makam çocuk oyuncağı değil."

Mansur Yavaş için “Beypazarı belediye başkanlığından cumhurbaşkanlığına mı gidilir” demiş…

Ekrem zaten yerelde başarısız olduğu için “İ’rabda mahalli yok” …

Abdullah Gül, “oklar beni gösteriyor” diyor ve aksi takdirde “Erdoğan ile devam edersiniz” demeye getiriyor.

 

TEHDİT VE KAYNAĞI

Memlekette TİP diye bir partinin olduğunu çok kişi bilmez.

Ama bu partinin tam 3 milletvekili var desem bana inanın.

İkisi HDP’den biri de CHP’den seçilerek meclise giren 3 vekilin katılımı ile ismini duyuramadı yine.

Yani birçok kişi Ahmet Şık ismini, Erkan Baş ismini bilir de bunların TİP vekili olduğunu bilmez.

Bu arada bu TİP adı verilen oluşumun pek yeni bir şey olmadığını da söyleyelim.

Partinin kuruluş tarihi 1961…

Hani Kemalist solun çok övündüğü faşist 27 Mayıs darbesinin sonrasında bu parti büyük ihtimalle “birilerinin teşviki” neticesinde sendikacılar tarafından kurulmuştur.

Sendikacılar darbeye giden süreçte Menderes hükümetini zor durumda bırakmak için ellerinden geleni yapmışlar ve darbecilere destek vermişlerdi.

Aynen 28 Şubat’ta olduğu gibi…

Sonra sendikalar bu işi kıvıramayacaklarını anlayınca Marksist düşüncenin önde gelen isimlerini partiye davet ettiler. Mehmet Ali Aybar, Behice Boran gibi isimler partinin yönetimine geldi. Aybar, kısa süre sonra genel başkan oldu.

Sonradan bölünmeler yaşadılarsa da ağır aksak devam ettiler.

Bir ara TKP ile bileştiler sonra yine ayrıldılar.

Şimdilerde birkaç marjinal sol parti ile beraber HDPKK ekseninde hareket ediyorlar ve seçimde yine oradan nemalanıp meclise girme hayali kuruyorlar.

İşte bu TİP’in sürekli tehditler savuran bir vekili var: Ahmet Şık.

Bir ara FETÖ ile didişti ve bilgisayarındaki “İmamın ordusu” isimli çalışmasından dolayı 1 yıl kadar hapis yattı.

Çıkınca tehditler savuruyordu.

Daha önce “Bu devlet katildir ve barışın tesisi için bu devleti yıkmamız gerekir” dediği için tepkilere ve soruşturmalara sebep olan Şık, "Recep Tayyip Erdoğan, sen oradan aşağı ineceksin. Hepiniz yargılanacaksınız" tehditlerini savurmuştu.

İşte bu Ahmet Şık, bir kez daha hükümetin değişmesi durumunda AK Parti'nin kapatılacağı ve üyelerinin yargılanacağı tehditlerini savurmuş.

Şık bununla da yetinmemiş, AK Parti için “Suç örgütü” demiş.

Cihangir’in Beyaz Türkleri için meyhane açan Ahmet Şık, daha önce de klasik Kemalist sol söylemi dillendirmiş, halkı aşağılamış ve şunları söylemişti:

“Bu ülkenin mayası bozuk olduğu için AK Parti'yi iktidara taşıyor.”

Bir de şu ilginç açıklamaya bakın:

“ABD ve AB'nin cihatçı teröre karşı müttefikimiz dedikleri PYD'nin terör örgütü olduğunu kanıtlamaya çalışanlar olağan şüpheli olmaz mı?”

PYD’nin PKK olduğunu çok iyi biliyor; ama ilginç olan burada kendine dayanak olarak ABD ve AB’yi alması…

ABD’yi arkasına alarak, AB’nin kimi ülkelerini arkasına alarak tehditler savuruyor; ama mesela nedense aynı ABD’nin FETÖ için de ev sahipliği yaptığını ve arada bir tehditler savuran FETÖ’cülerin de ABD’ye dayandığını görmezden geliyor.

Şimdi kalkıp bana yok Cumhuriyetçiler ile Demokratlar farklı türü argümanlarla gelmeyin, çünkü hiç tutarlı değil.

Amerika’da bürokrasinin hedeflerinde çok az değişim olur; ama bununla beraber PKK’ye de FETÖ’ye de en üst perdeden destek verenler Demokratlardır.

Yoksa hem Ahmet Şık hem de FETÖ’cüler aslında nereye dayanıp bu tehditleri savurduklarını biliyorlar; ama bilmezden geliyorlar.

Hatta eğer 2023 seçimlerini de istedikleri adaya kazandıramazlarsa Ahmet Şık ve Emre Uslu’yu mesela Virginia/Langley’de aynı masa etrafında poz verirken görebilirsiniz.