• DOLAR 34.312
  • EURO 37.22
  • ALTIN 3018.549
  • ...

Geçen hafta Ankara'da bazı cemevi ve Alevi kurum binalarına yapılan saldırılarla ilgili tartışma ve spekülasyonlar devam ediyor.

Saldırıyı gerçekleştirdiği söylenen bir kişi tutuklandı ancak tek başına yapıp yapmadığı, arkasında kim veya kimlerin olabileceği konusu merak ediliyor.

Saldırının ardından bir açıklama yapan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, cemevi saldırılarını "operasyon" olarak tanımladı ve şu ilginç sözleri sarf etti: "Bu, eski Türkiye'nin ayak izleridir. Yargı bir karar verdi; ama soruşturma devam ediyor. Biz buradaki çapağı bulacağız, kimse merak etmesin."

Daha o saldırıların üzerinden bir hafta geçmemişken bu kez de Kartal Cemevi Başkanı Selami Sarıtaş evinin önünde kimliği belirsiz iki kişinin saldırısına uğrayarak darp edildi.

İndependent Türkçe’nin haberine göre Alevi Vakıfları Federasyonu Başkanı Haydar Baki Doğan, Türkiye'nin 12 Eylül 1980 öncesinde sağ-sol ve 1990'larda Türk-Kürt diye bölünmeye çalışıldığını hatırlatarak, "Alevi-Sünni meselesi de Türkiye'nin önemli fay hatlarından" yorumunda bulundu.

Alevi Dernekleri Federasyonu Başkanı Celal Fırat da Alevilerin Türkiye'de hep hedefte olduğunu iddia etti.

Fırat, geçen aylarda başında olduğu Garip Dede Cemevi'nin duvarlarına da "şirk" ifadesi yazılmaya çalışıldığını, bir kişinin gelerek "Siz burada yeni bir din mi yaratmaya çalışıyorsunuz" sözleriyle kendilerini tartışmaya çekerek, taciz etmeye gayret gösterdiğini kaydetti.

Bakan Soylu'nun dile getirdiği "eski Türkiye" ile "yeni Türkiye" arasında bir fark görmediğini belirten Fırat, "Eski Türkiye'de faili meçhuller vardı, şimdi de var. İnsanlar dün de ayrımcılığa uğruyordu bugün de" diye konuştu.

Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Mustafa Aslan ise "eski Türkiye", "yeni Türkiye" diye bir ayrım varsa bile kendilerinin bunu bilmediklerini aktardı.

"Sayın Soylu, 'eski Türkiye'nin ayak izleri' diyorsa bunu bütün yönleriyle açıklamalı" çağırısnda bulunan Aslan, "Sonuçta 20 yıldır iktidardalar. 100 yıllık cumhuriyetin 80 yılını neredeyse kendileriyle benzer düşüncedeki iktidarlar yönetti. Eski Türkiye derken neyi kastettiğini açıklamalı" ifadelerini kullandı.

Türkiye’de Aleviler genellikle sol siyasete yakın oldukları için olayı “muhalif” bir dil ile izah etmeye çalışıyorlar; ama aslında İçişleri Bakanının bu olay ile “Eski Türkiye” hatırlatmasında bulunması konusunda iyice düşünmeli, eylem ve söylemlerini ona göre ortaya dökmelidirler.

İslami kesimler içerisinde bir “alevi-sünni çatışması” isteyecek kimse yoktur.

Bunun yanı sıra daha önceden yaşanan Maraş, Çorum ve Gazi olaylarında “Gladiyo” tipi kökü dışarıda yapılanmaların parmağının olduğu aslında herkesin malumudur.

Eski Türkiye, Alevi mahallesinde saldırı yapıp göstere göstere sünni mahalleye gitmek ve iki tarafı çatıştırmaktı.

Eski Türkiye, dini değerleri aşağılayan, Peygamber’e ve ailesine ağır hakaretlerde bulunan bir kitabı Türkiye’de yayınlatacağım diyen bir dinsizi, Pir Sultan Abdal etkinliklerine davet ederek provokasyona davetiye çıkarmak, olaylara bilinçli olarak müdahale etmemek ve toplumsal bir çatışmaya zemin hazırlamaktır.

Eski Türkiye ne idi diye merak ediyorsanız şimdilerde birilerinin parlatıp öne çıkardığı Sedat Peker üzerinden birkaç söz söyleyelim:

Ergenekon davası gizli tanıklarından Poyraz kod adlı kişi ifadesinde şunları söylüyor:

"Sedat Peker ve Veli amca yüzümüze başka konuşuyor, bizi başka kullanıyordu. Madem öyle bir çomak da ben sokayım ve ortalığı karıştırayım istedim."

Devam ediyor Poyraz: “Peker ile Emniyet Müdürü Mehmet Hantokuş görüşüyordu, Gazi olaylarını yaptıran kişi de Hantokuş idi.”

Tarihe Gazi olayları olarak geçen ve yer yer katliama varan olaylardan kısaca söz edelim:

“12 Mart 1995 günü akşam saatlerinde İstanbul'da Alevi vatandaşların çoğunlukta yaşadığı bugünkü Sultangazi ilçesi Gazi Mahallesi'ndeki 4 kahvehane ve 1 pastane aynı anda kimliği belirsiz kişilerce bir taksiden otomatik silahlarla açılan ateşle tarandı. Saldırılar sonucu Halil Kaya adlı bir vatandaş hayatını kaybederken, 5'i ağır 25 kişi yaralandı. Saldırganların olay yerinden uzaklaştıktan sonra gasp ettikleri taksinin şoförünü öldürdükleri ve taksiyi ateşe vererek kaçtıkları anlaşıldı. Olayların ardından çok sayıda Alevi vatandaş, Gazi Mahallesi'nde toplandı, emniyet kuvvetlerinin olaya geç müdahale ettiklerini öne sürerek polis karakoluna yürüdü. Polis halkın üzerine ateş açtı.”

Olayların yayılması sonucunda toplamda 22 kişi hayatını kaybetti.

Poyraz’ın ifadelerine devam edelim…

“Tutuklu sanık Sedat Peker'in çok hızlı bir şekilde büyüyerek bürokrasi ve medya alanlarında söz sahibi olduğunu söyleyen Poyraz, televizyon yöneticisi Fatih Altaylı'nın programında salladığı altın tespihin de Peker'in hediyesi olduğunu iddia ettii. Gizli tanık Poyraz, Sedat Peker'in Veli Küçük tarafından babalar üstü pozisyona getirilmesi iddiasıyla ilgili olarak, "Veli Paşa projeyi öyle güzel çizmiş ki." ifadesini kullandı.”

“Poyraz, İstanbul'da 'Etçiler kralı' diye tabir ettiği Yahudi ya da Ermeni bir iş adamının kaçırılan oğlunun bulunması konusunda dönemin enerji bakanının, emniyet müdürü yerine Sedat Peker'i arayarak yardım istediğini söyledi.”

Dönemin gizli tanıklarının “doğruların en azından bir kısmını” saklayarak konuştukları, bazılarını suçlarken bazılarının suçlarının üstünü özenle örttükleri biliniyor. Zaten “Eski Türkiye”de gücü elinde bulunduranın siyaset, ekonomi ve medyayı kontrol ettiği de herkesin malumu.

O yüzden de eğer ülkede her zaman duruma hakim olmakla övünen İçişleri Bakanı “Eski Türkiye’nin ayak izleri” var diyorsa tedirgin olmak için sebepler var demektir.

Saldırılara “muhalif kimlikle” değil de aklıselimle bakmak hem Türkiye toplumu için hem de Aleviler için daha hayırlı olur. Alevilere gaz verip konum belirlemelerini isteyen kimi Kemalistler ve kökü dışarıda oluşumlar ortalık karıştığında sadece kendi çıkarlarına bakacak, tahribatı hiç umursamayacaklardır.