• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

HDP Eş Genel Başkanları Sancar ve Buldan, Davutoğlu'nu ziyaret etmiş.

Buldan, ziyarette şunları söylemiş:

 “Ekonomik krizle birlikte Türkiye toplumunun büyük bir beklenti içinde olduğunu konuştuk. Muhalefet partileri olarak bir araya gelip seçim dönemine kadar istişare ederek bu süreci nasıl yürüteceğimize dair görüşlerimizi paylaştık. Bugün Türkiye'nin en önemli ihtiyacının bir erken seçim olduğunu ifade ettik. Bu talebimizi Gelecek Partisi ile de paylaştık. Yarın yapacağımız ziyaretlerde de genel başkanlara ifade edeceğiz. Biz de "hemen acil seçim" diyoruz Türkiye’nin bu mevcut durumdan kurtulabilmesi için.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu da ziyaretleri için Buldan ve Sancar'a teşekkür ederek şunları söylemiş:

 "Demokrasiler, farklı görüşlere, vizyonlara sahip partilerin diyalog kurabilmesi, karşılıklı olarak görüşlerini tartışabilmesi açısından bir özgürlükler rejimidir. Meşru siyaset zemini içinde olan bütün partiler, Meclis’te temsil edilsinler, edilmesinler bu müzakerelerde bulundukça ülke huzura kavuşur."

Pervin Buldan, “Muhalefet partileri olarak bir araya gelip…” diye başlamış ve beraber hareket etmekten söz etmiş. Ahmet Davutoğlu da “Meşru siyaset zemini içinde olan bütün partiler” diyerek HDP’yi de “Meşru siyaset zemininde” zikretmiş.

Çok da detaylara girmeden biraz arşivlere bakayım dedim.

Pervin Buldan’ın, Ankara Garı patlaması ile ilgili “dönemin başbakanı” Davutoğlu hakkında söylediklerine buyurun:

“Cumhuriyet tarihinin en kanlı vahşetindeki ihmalleriniz, görevinizi kötüye kullanmanız ve hukuka aykırı tüm fiillerden sorumlu olmanız nedeniyle hükümetin başı ve baş sorumlusu olarak istifa etmeyi düşünüyor musunuz?"

Bakın “başbakan” iken Davutoğlu HDP için ne demiş:

“Bazen bu teröristlere silah taşıyan, arabalarında silah taşıyan milletvekilleri söz konusuysa bunlar herhangi bir şekilde bu dokunulmazlık zırhı etrafında yapılacak eylemler de değildir.

Eğer terörü, şiddeti, çukurları, barikatları savunurlarsa girdikleri yanlış yolda bir dehlize girerler, oradan çıkamazlar. Tabii kendi bilecekleri iş.”

Gelelim çıkardığımız sonuca…

HDP’nin dünden bugüne değiştiğini kimse söyleyemez.

Yine Öcalan, her zaman Öcalan, varsa yoksa Öcalan…

Mesele herhalde Ahmet Davutoğlu’nun durduğu yer.

Oradan bakınca hem HDP faklı görünüyor hem de oraya bakınca Davutoğlu farklı görünüyor.

Öyle ya…

HDP açısından Davutoğlu oradan inmeden önce “katliam sorumlusu” olarak suçlanıyordu.

Oradan bakan Davutoğlu için de HDP’li vekiller ile “terörisler” arasında kuvvetli bağlar vardı.

Davutoğlu “oradan” inince iki taraf için de müthiş bir “aydınlanma” yaşandı.

Yani herhalde öyle oldu.

HANGİ YABANCI?

Ümit Özdağ, her zamanki gibi bir muhaciri videoya çekmiş, hedef gösterip sosyal medyadan paylaşmış. Bir de şunları yazmış:

“7 sene önce Türkiye’ye gelmiş. Türkçesi çok az. Vatandaşlık almış. Üstüne silah ruhsatı. Şanlıurfa’dan aldığı kuyumculuk kimlik kartı ile İzmir’de kuyumcu dükkanı açmış. Bunlardan 900 bin tane daha var. Türkiye, tehlikenin farkında değil misin?”

Bu şahsın nasıl bir zihin dünyasına sahip olduğu, yabancı düşmanlığını körüklemek için yalan-*yanlış haberler yaydığı bilinen bir şey; ama böyle “denetim “ sayılabilecek bir işe kalkışması…

Bu ya “devletin çivisi çıkmış” kanaati uyandırır ya da devlet aslında bu “ırkçı” ile aynı fikirde ama göstermiyor algısına sebep olur.

Özdağ’a sosyal medyadan çok sayıda tepki vardı. Birkaçını buraya alayım:

Müfid Yüksel: “Birileri, Hollanda, Belçika gibi Batı Avrupa ülkelerinde vatandaş olmuş, dükkan açmış Türklere aynı davranışta bulunsa, ne dersiniz Sayın Özdağ! Siz de Kuzey Kafkasyalı Kumuk'sunuz. Birileri size de "Vatanınıza dönmek istiyor musunuz?" diye sorsa, ne dersiniz?”

Münevver Aktaş: “Soruşturma açılsın.. Adam yetkisi dışında kimlik denetimi yapıyor. Yetmezmiş gibi sosyal medyada ifşa ediyor. İnsanların yüzüne gülüp arkasından kin kusuyor. Asıl tehlike faktörleri bu ve bunun gibiler.. Türkiye, tehlikenin farkında değil misin?”

Hür Sosyolog: “Türkiye'ye belli bir oranda yatırım yapanların vatandaşlık alacakları kanunen sabit.  Sen hangi hakla böyle bir sorgulama yaparsın? Sen kanun musun? Polis misin?”

Asıl vurucu ifade ise burada!

Emine Balcı: “Ege ve Akdeniz'de ki Alman ve İngiliz esnafları da böyle teftiş ediyor musunuz? Burada mülk sahibi olmuş Avrupalılar içinde böyle endişeli misiniz. Alenen milliyetçilik süsü verilmiş İslam düşmanlığı yapıyorsunuz. Bir Suriyeli öldürülsün hatta evleri taşlansın sorumlusu sensin.”

Evet, sorgulanması gereken bu!

Ümit Özdağ, Türkiye’ye yerleşen yabancılara “dini inançlarına” bakarak mı düşmanlık yapıyor?

Şimdiye kadar Ege ve Akdeniz’e yerleşen Avrupa kökenliler aleyhine bir tek açıklaması var mı?

Hatta daha ilginç bir örnek verelim.

Ümit Özdağ, acaba Simone Kaslowski aleyhinde bir tek kelime edebilir mi?

Evet, İtalya’da doğmuş, TÜSİAD başkanlığı yapmakta olan kişiden söz ediyorum.

Ümit Özdağ, eğer adamsa, ırkçılığında samimi ise, -ki ırkçılık şeytanın mezhebidir- sadece Müslümanlara düşmanlık yapan bir faşist değilse çıkıp Kaslowski aleyhine de birkaç kelime eder.

Yoksa kendisi için “faşistliği bile beceremeyen kirli odakların projesi” der geçeriz.

Bekliyoruz.

ORTAYA KARIŞIK

Siz bakmayın özellikle Suriyeliler üzerinden yalan yanlış haberlerle, hedef göstermelerle kendini “en has ırkçı” gibi pazarlamasına, Ümit Özdağ, gerçekten çok “karışık” biri.

MHP’de yaşadığı gel-gitler, ihraç edilmesi ve tekrar dönmesi, İYİ Partideki serüveni ve daha ötesi…

MHP’li Yıldıray Çiçek, şunları yazmış mesela:

“Bu soruyu sormamdaki haber kaynağım ise Yeniçağ Gazetesi’dir. Yani şu an Ümit Özdağ’ın yazarlık yaptığı Yeniçağ Gazetesi eskiden “Büyük Kurultay” adıyla haftalık çıkıyordu.  Orada çıkan haberi referans kaynağı yaparak sormuştum.

 “24 Ağustos 1998 tarihli 53. sayısında, ‘Washington Kürt Enstitüsü’nün Temmuz Ayı’nın son haftasında CIA’nın alt kuruluşu olan Carnegie Vakfı’nın desteğiyle düzenlediği “Kürt Sorununa Çözüm” konulu toplantıya katıldığı’ haberi vardı. Bu toplantının diğer katılımcıları da CIA’nın Türkiye Masası eski şeflerinden Graham Fuller, uzun yıllar ABD Dışişleri Bakanlığı İstihbarat ve Araştırma Bürosu'nda, Güney Avrupa Yakındoğu şefi olarak çalışmış olan Alan Makovsky, Kürt Devleti kurulmasının yararlarını birçok yerde anlatan Profesör Michael Gunter, ABD Temsilciler Meclisi üyesi Robert Filmore, eski Diyarbakır Belediye Başkanı Mehdi Zana, Paris Kürt Enstitüsü Başkanı Kendal Nezan, Türkiye’den yine Doğu Ergil ve Avrupa ve Amerika’dan birçok Kürt katılmış”

Ergenekon İddianamesinde de şöyle geçiyordu Ümit Özdağ: “2004 yılında Sedat Peker liderliğindeki suç örgütüne yönelik yapılan teknik takip çalışmaları sırasında, Ümit Özdağ'ın MHP Genel Başkanlığına getirilmesi için 19 Kasım 2006'da yapılan olağan genel kongreden iki yıl önce bizzat Veli Küçük tarafından gerekli çalışmaların başlatıldığı ve bu amaca ulaşmak için defalarca toplantılar yapıldığı belirlendi.”

Bir de wikileaks belgelerindeki Ümit Özdağ’a bakalım:

ABD Büyükelçisi Pearson, merkeze gönderdiği mesajda ASAM ve Ümit Özdağ’ı tanıtıyor:

“Başkanı olduğu, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin (ASAM) Çankaya merkez binasında Ümit Özdağ ile buluştuk.

Merkez binasının şatafatlı görünüşüne bakılırsa Özdağ bağış toplama işinde becerikli. ASAM önceleri Genel Kurmay Başkanlığı tarafından finanse ediliyordu. Yürütme Kurulu Başkanının ifadesine göre ASAM şimdi, amacı laik düzene siyaseten erişmek olan, bir Türk gıda sanayii şirketi, Ülker tarafından 5 milyon dolarlık bir bağışla finanse ediliyor.

Özdağ, ABD, Asya ve Ortadoğu’daki araştırma merkezleriyle iyi ilişkilerinin olduğunu, ASAM’ın Genel Kurmay Başkanlığı ve diğer Türk Hükümeti mercilerine danışmanlık yaptığını söylüyor.

Özdağ, ASAM’ın Washington’da Howard Üniversitesi’nin de içinde olduğu yeni bir araştırma programına başlamak üzere olduğu söylüyor.”

Sanırım şimdi başlığa neden “ortaya karışık” yazdığımız anlaşılmıştır.