• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Eski adıyla GATA, yeni adıyla Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki başhekim yardımcılığı görevinden Medeni Kanun ve laiklikle ilgili açıklamaları nedeniyle alınan Ali Edizer bu kez 128 milyar dolar tartışmalarına ilişkin paylaşımıyla “bazılarının” tepkisini çekti. Habertürk yazarı Altaylı da yazısında Ali Edizer'in sözleri üzerinden hükümete tepki gösterdi.

Altaylı'nın yazısındaki ilgili bölüm şu şekilde:

"Daha önce Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yasalarına karşı çıktığı için GATA Başhekim Yardımcılığı görevinden alınan Edizer isimli bir Cumhuriyet düşmanı vardı hatırlarsanız.

O da (eski Ayasofya imamı Mehmet) Boynukalın gibi kendi işi dışında her işe maydanoz.

Bu kez de alanı olmayan ekonomiye girdi.”

Altaylı’nın öfkesinin nedenini biliyoruz da biz yine de bilmiyormuş gibi davranıp söylediklerine odaklanalım.

Anladığım kadarıyla Altaylı, özellikle bazıları için “alan sınırlaması” getirmek istiyor.

Yani ekonomist sadece ekonomiden, ilahiyatçı sadece dinden, edebiyatçı sadece şiir ve hikayeden söz etsin, öyle mi?

Peki ya gazeteci?...

Onun için de bir sınırlama yok mu?

Aslında sonda söyleyeceğimizi başta söyledik. Altaylı bu sınırlamayı sadece “bazıları” için istiyor.

Mesela İsmail Saymaz’a ya da Ersan Şen’e de “alanınızın dışına çıkıp her şeye maydanoz olmayın” diyebiliyor mu?

Neyse…

Bir de konuyu bildiğini zanneden ve bu zannıyla insanları aşağılayan “cahil” tipler var, onlar için de bir şey der mi Altaylı?

Bundan on yıl kadar önce yaşanan bir olay…

Van’da göstericiler polisten kaçıp camiye girince, polis, kim gösterici, kim cami cemaati ortaya çıksın diye “öğle namazı kaç rekat?” diye soru sormuş.

Gazetecinin biri de şunları söylemiş bir haber programında.

 “Polisin yaptığı enayilik. Sen bu kadar mı cahilsin polis efendi? Her mezhepte farklı kardeşim Şafiler 4, Hanefiler 5… Çıkan Şafii’yse 4 rekat diyecek. Polis Şafiiliği bilmiyorsa ‘Vay yanlış diye götürecek’ Şafii mezhebi de 4 rekat!”

Evet, “usta” gazeteci bunları söylemiş.

“Bu kadar da cahillik olur mu yani?” diye düşünüyorsunuz tabii.

“Bu gazeteci kim?” diye de soruyorsunuz.

Onu da siz araştırın artık, ben söylemeyeyim.

DÜRÜST SİYASET

CHP lideri Kılıçdaroğlu, koronavirüs kaynaklı ölümlerin artması üzerine şöyle bir açıklama yapmış: "Dün 341 vatandaşımız hayatını Kovid-19 dolayısıyla kaybetti. Sorumlusu kim? Bu soruyu geçen seçimlerde AK Parti'ye Milliyetçi Hareket Partisi'ne oy verenlere soruyorum. O kongreleri yapanların vebali, günahı yok mu?"

HÜDA PAR’ın “dürüst siyaset” kavramında ısrar etmesi, böyle örneklere bakınca sanırım daha iyi anlaşılmıştır.

Kongreleri yapanların vebali vardır doğru; ama birçok parti gibi siz de kongre yaptınız.

Kongreler kadar ve belki de daha fazla tüm engelleme çabaları ve cezalara rağmen gizlice düzenlenen partileri ve kumar salonları için de bir şey diyecek misiniz?

Protesto gösterilerinde –ki sizin büyük desteğiniz vardı- virüsün bulaşmasına hiç dikkat edilmemesi, tatil bölgeleri konusunda kısıtlamaya gidilmemesine neden itiraz etmediniz? İşin ucu size dokunacağı için mi?

Bir taraftan “tam kapanma olmadan bu iş düzelmez” derken 23 Nisan’da, 1 Mayıs’ta kısıtlama olacak diye itiraz ediyorsunuz.

Evet, iktidar açısından kongreleri devam ettiği müddetçe tüm kötü göstergelere rağmen kısıtlamanın gündeme gelmemesi, kısıtlamanın ancak kongreler sona ediğinde konuşulması dürüst bir tutum değil ve halkın sağlığını hiçe saymaktır. Bunu eleştirmek gerekir.

Ama lütfen “iğne ve çuvaldız” meselesini bir daha düşünün ve bir kez de “dürüst siyaset” yapmayı deneyin.

Olmaz mı?

SÖYLEYENE BAKIN HELE

"Dünya adalet istiyor, hegemonya değil. Büyük bir ülke, daha fazla sorumluluk üstlendiğini göstererek büyük bir ülke gibi görünmelidir."

Bu sözü, sahibini bilmeden duyduğunuzda itiraf edin hemen aklınıza Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “dünya beşten büyüktür” mesajı geldi, öyle değil mi?

Ya da “Bir üçüncü dünya ülkesi daha adaletsiz dünya sistemine itiraz ediyor” diye sevindiniz.

Ama maalesef yanıldınız.

Sözün sahibini merak ediyorsunuz.

Beşar Esad gibi haysiyet ve şeref yoksunu bir zalimin “insanlık onurundan” söz etmesi kadar şaşırtıcıdır sözün sahibi.

Ya da Amerikan başkanının emperyalizmi lanetlemesi…

Ya da Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un “Soykırımcı katiller ve sömürgeci emperyalistler yargılanmalı” dediğini düşünün.

İşte o kadar şaşırtıcı…

Kimden mi söz ediyoruz?

 Çin Devlet Başkanı Şi Cinping…

Doğu Türkistan Müslümanlarına akla hayale gelmeyen zulümlerde bulunan, kalbinde adalet ve vicdanın zerresi bulunmayan, katilliğin, vahşiliğin, zalimliğin en somut hali…

Çalıştırdıklarına karşı vahşi kapitalizmin en uç örneği iken, Aziz İslam’a ve değerlerine karşı din düşmanlığının, komünizmin en zalim uygulamasına sahip bir diktatör…

Adalet, böylelerinin ağzında dolaştığında zaten yeterince eziyete uğruyor.