• DOLAR 34.312
  • EURO 37.22
  • ALTIN 3018.549
  • ...

Altan Tan, Barzani’ye yakınlığıyla bilinen bir yayın kuruluşuna yaptığı açıklamalarda şunları ifade etmiş:

“Kürt kültürünün yüzde 90’ı Müslüman. Yani halk başka bir yolda, liderlik ve idare başka yolda. Bu nedenle iki önemli ihtiyaç var. Bunlardan birincisi; Kürtlerin yönetimi ve yöneticileri de halkı gibi olmalı. Ama şimdi Türk solcular bu geleneğe zıttır, kültürleri, hareketleri, görüşleri bizimkine zıttır. İkincisi ise, artık silahlı mücadele dönemi bitmiştir ve mücadele demokratik yolarla olmalıdır.”

Altan Tan’ı, kimliğini, yaşadığı siyasi süreci bilmeyen biri bu açıklamaları duysa herhalde “aklı selim ve sağduyunun sesi” gibi bir yorumda bulunur.

Ama dedik ya bilmeyen birisi…

Biz ise bu açıklamadan farklı şeyler anlıyoruz.

Mesela ben size Altan Tan’ın buna benzer sözleri 2010’dan önce de söylediğini hatırlatsam…

PKK için “tencere-kapak örneği”nden yola çıkarak tabanın Sünni-Şafii-Müslüman kimliğine karşılık tavanın Alevi-Marksist ideolojide direttiğini söylemişti.

Sonra PKK “tavanında” herhangi bir değişiklik olmamasına rağmen Altan Tan, örgütün siyasi uzantısıyla beraber hareket etti ve 2011’de vekil seçildi. Seçim sürecinde “Sünni-Şafii-Müslüman” tabanın, örgütün Marksist tavanını benimsemesi için elinden geleni yaptı. Hatta HDP’nin bu konuda kendisinden çokça istifade ettiğini ve bir türlü rezervi kalkmayan, direnci kırılmayan kimi tarikat çevrelerinin “kazanılmasında” Kadri Yıldırım ile beraber Altan Tan’ın İslami kimliğini kullanarak önemli rol oynadığını belirtelim.

Aslında, Türkiye’de neredeyse her 10 yılda bir darbe gerçekleştiği gibi, Altan Tan da son kırk yıl içinde her “on yılda bir” farklı siyasi kimliklerle ortaya çıktı.

80-90 arası Erbakan’a yakın dururken, 90-2000 arası Aydın Menderes ve Demokrat Parti ile beraber oldu. 2000-2010 arası AK Parti’ye yakın durdu, 2010 sonrasında ise HDP içinde siyaset yaptı.

Bir dönem İslami kimi gruplarla beraber hareket ettiğini ve bazı İslamcı dergilerde yazılar yazdığını göz ardı etmeyelim.

Bu arada Altan Tan’ın Gülen grubunun kontrolündeki “Abant Platformuna” da katıldığını bir not olarak burada paylaşmış olalım.

Son seçimde Saadet Partisi listelerinden aday yapıldı; ama farklı siyaset arayışları da her zaman göze çarptı.

Şimdilerde “Kurdi söylem” üzerinden giderek HDP tabanından bir kısmını koparmak ve yeni bir siyasi harekete girişmek istiyor.

Aralarında eşgüdüm var mı yok mu, bilmiyorum; ama bu hamlelerin Ayhan Bilgen’in çıkışlarıyla bir alakasını da zaman gösterecek.

İkisinin de geçmişinde “Milli Mücadele” hareketi olunca doğal olarak insanda bir şüphe kendini gösteriyor.

Aralarındaki “yaş farkını” merak ediyorsanız şöyle söyleyeyim: Altan Tan, 80’den önce, Ayhan Bilgen ise 80’den sonra mezkur hareket içinde yer aldı.

Ayhan Bilgen cezaevinden mektuplarla “tersinden Türkiyelileşme” türü derin sosyolojik çıkarımlarda bulunurken, Altan Tan kendisine yer verecek mecra arayışında…

Tabii yine bir zamanlar kullandığı İslamcı söylemini de yedeğine alarak, PKK’nin Marksistliğini ve Türk solu ile olan irtibatını eleştirerek bir şeyler yapmaya çalışıyor.

Yani mesele basit…

Girdiğimiz yeni on yıl içinde –herhalde pandemiden dolayı biraz gecikmeli başladı- yeni bir siyasetle yola çıktı Altan Tan.

Elbette bu kadar gel-gitten sonra bu siyasete “yeni” demek ya da dememek size kalmış bir şey.