SİYASET GEMİSİ / BİRAZ SUKÛNET
Memlekette garip bir rüzgârdır esiyor.
Çok fazla gaf, çok fazla yanlış anlama, çok fazla hesapsızca ortaya atılma var.
Biraz sükûnet, diyorum ve gözüme takılanları sizinle paylaşayım diyorum.
Barış Yarkadaş: “AK Parti yüzde 44 oy alsın gazeteciliği bırakırım.”
Biraz sükûnet, diyorum, ama kim dinler ki?
Daha önce de “paradan 6 sıfır atılsın eşek gibi anıracağım” diyeni de gördük, “tavuk gibi gıdaklayacağım” diyeni de…
“Filankes şu kadar oy almazsa mesleği bırakırım” diyen anketçiyi de gördük.
Şimdi Barış Yarkadaş da “Herkes iddialı laflar ediyor” sonra da hiç umursamadan yoluna devam ediyor; bu memlekette adet böyle” diyerek işin içinden de çıkar.
Ama şunu unutmamak gerekir. Sürprizlerle dolu bir dünyada yaşıyoruz.
Yarının ne getireceği hiç belli olmaz.
Muharrem İnce: “CHP oylarımı bölmezse gelecek seçimde iktidarım.”
“En iyi savunma saldırıdır” derler ya, işte Muharrem İnce bunu çok güzel bir mesajla göstermiş.
Sanırım “hesap uzmanı” Kemal Bey, böyle bir hamleyi hesaba katmamıştır.
Kemal Kılıçdaroğlu (Gara sorusu): “Devlet yıllarca neden bekledi, bu çıkışı neden şimdi yaptılar?”
Yani insan soru sorar da böylesini sormaz ki…
Devlet yıllarca neden bekledi?
Acaba uygun bir vakti beklemiş olabilir mi? Alıkonulanların yerini tespit etmek için uğraşmış olabilir mi?
Ya da şöyle diyelim.
İlk anda bir operasyon yapsaydı devlet ve örgütün tuzaklarıyla karşılaşıp daha fazla kayıp verseydi yine Kemal Bey, “Neden şimdi” diye sormaz mıydı?
Hilal Kaplan: “En son diyeceğimi baştan söyleyeyim: Osman Öcalan'ın TRT'nin herhangi bir kanalına çıkması bence yanlıştı, neden çıkarıldığını da hâlâ anlamış değilim.”
Bu biraz “dönemin başbakanı” Bülent Ecevit’in “Öcalan’ı neden bize teslim ettiler, hala anlamış değilim” sözünü çağrıştırsa da Hilal hanımın kastının başka bir şey olduğunu var sayıyoruz.
Şimdi…
Hilal Kaplan bu sözü o dönemde söyleseydi gerçekten de önemli bir çıkış ve sorgulama yapmış olacaktı, öyle değil mi?
Ya da Osman Öcalan’ın o açıklaması PKK tabanında karşılığını bulsa ve seçim sonucunu etkileseydi Hilal Kaplan, şimdi bu sözü yine söyler miydi?
Acaba?
Hasan Cemal: “Laiklik, demokrasinin altyapısıdır; laikliği altından çektin mi demokrasi yıkılır!”
Hasan Cemal’in ilginç bir serüveni vardır.
Önce Komünist, sonra militan komünist, bir ara solcu gazeteci, bir dönem Kemalist solcu, ardından liberal solcu olan bu ismin (Hasan Cemal) ilginç bir soy kütüğü de var.
Kendisi meşhur İttihatçi Cemal Paşa’nın torunlarındandır.
Gelelim sözüne…
Hangi laiklik, hangi demokrasi?
Mesela “Kökten laikçiler” hem İngiltere’yi hem de Amerika’yı laik saymazlar. Bu arada İngiltere, İspanya, Norveç, Danimarka, Hollanda, Lüksemburg, Andorra ve İsveç gibi ülkelerde krallık bulunduğu için demokrasi yoktur.
Yani…
Yanisi “bırakın bu Nurullah Ataç” sendromunu diyecek ve meseleyi kapatmak isteyeceğim; ama Siyaset Gemisi takipçileri izahat isteyecek.
Efendim bu Nurullah Ataç adındaki kişi geceden yeni kelimeler uydururmuş ve sabah gazeteye yazdığı yazıda uydurduğu bu kelimeleri kullanırmış.
Tabii haliyle yazıyı ondan başkası anlamazmış.
Bilmem anlatabildim mi?
Ekrem İmamoğlu: “Kar yağışı yarın da devam edecek. Vatandaşlarımız zorunlu olmadıkça şahsi araçlarını kullanmasınlar.”
Bu adam göreve geldiğinden beri Belediye Başkanlığı hariç her işe el atmaktadır ve inanın bana her işi de eline yüzüne bulaştırmaktadır.
İdeolojik pohpohlamaları hiç kaale almadan bir tarafa bırakarak söylüyorum.
Öyle ya, senin işin yolları açmak, kar yağışının vatandaşın hayatını zorlaştırmasına izin vermemek için çaba harcamaktır.
“Aracınızla çıkmayın da ben de yapmam gereken işleri yapmadan ilgilenecek başka işler bulayım” diyor. Mesela “Cuma hutbelerinde neden edep ve ahlaktan söz edildiğini eleştireyim ya da virüse karşı mücadele anlamında sağlıkçıların heykelini dikeyim.”
Herhalde bunu demek istiyor.
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar (Gara açıklaması): "Bu bir katliamdır, uluslararası insancıl hukukun ağır ve vahim ihlalidir. İhtiyacımız olan şey hakikattir... Ölümler nasıl gerçekleşmiş olursa olsun bu durumu kabul etmek kesinlikle mümkün değildir.”
PKK sıkıştıkça HDP’de garip tepkilere şahit oluyoruz.
Geçenlerde Ayhan Bilgen’in çıkışları, şimdi de Mithat Sancar…
Şimdi diyeceksiniz ki, “Mithat Sancar bu açıklamasıyla devleti suçluyor, katliamı devletin yaptığını söylemeye çalışıyor.”
Ama son cümlede “nasıl gerçekleşmiş olursa olsun” gibi kanaatimce “sınırlarını aşan” bir ifade kullanıyor.
Bunun sonu keskin bir azarlanmaya ya da soğuk bir özeleştiriye kadar gidebilir.
Hatırlıyorsanız PKK’nin silah bırakmasının tartışıldığı günlerde Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, “Kürt sorununun çözümünde silahın rolünü tamamladığını” ifade etmişti de başına gelen pişmiş tavuğun başına gelmemişti.
Bir tarafta Öcalan, İmralı’dan dişlerini göstermiş ve “Diyarbakır’ın gençleri ağzını yırtar” diye kendisinden beklendiği gibi kibar laflar etmişti, öte tarafta devreye “özeleştiri” girmiş ve Osman Baydemir uzun süre siyasi mesaj verememişti.
Acaba diyorum, Mithat Sancar, bu yaşananları unuttu mu yoksa gerçekten de PKK, siyasi ayağa söz geçiremeyecek kadar zayıfladı mı?