• DOLAR 34.354
  • EURO 37.445
  • ALTIN 3023.665
  • ...

Kemal Kılıçdaroğlu'ndan gerçekten de olay açıklama: “Tıpış tıpış uygulanacak bu karar; başka seçenekleri yok.”

AİHM’in Demirtaş kararı sonrası Erdoğan ve Soylu’nun verdiği tepkiye cevap veriyor CHP genel başkanı.

Bu arada Avrupa sopasıyla tehdit etmeyi de unutmuyor: “Bunun faturası Türkiye'nin önüne gelecek.”

“Mesela”, diye sorsam acaba ne der?

AB’ye zaten almıyorlar.

Doğu Akdeniz konusunda Yunanistan’ın yanında dizilmiş durumdalar.

PKK ve FETÖ’ye her türlü desteği veriyorlar.

Kimi silah satmaktan vazgeçiyor, kimi isim ve firmaları kara listeye alıyor.

Yani tüm bunlar ortada dururken bir de ekstra fatura çıksa artık Türkiye’nin de her platformda çıngar çıkarma hakkı vardır.

En fazla Türkiye altına imza attığı o mahkemelere uyum kararından vazgeçer.

Daha ötesi Kemal Bey?

Bu arada “tıpış tıpış” konusuna da değinmek gerekir.

Bir süredir Kılıçdaroğlu yine fabrika ayarlarına dönüş sinyalleri veriyor.

“İktidara oy veren öğretmenlere ben öğretmen demem” türü rahatsız edici lafların sürç-i lisan olduğu sanılmıştı; ama kısa süre sonra çiftçiler için de aynı lafları kullanınca bir “değişim” olduğu anlaşıldı.

Şimdi kamuoyu heyecanla “ben iktidara oy veren emekliye emekli demem” demesini ve emeklilere yeni iş imkanları oluşturmasını bekliyor.

Birileri tutsun bunu!

Yarın çıkıp “ben iktidara oy veren kadınlara kadın demem” ya da “ben iktidara oy veren erkeklere erkek demem” türünden “cinsiyetçi” laflar etmeye başlarsa çarşı iyice karışır.

Bu “tıpış tıpış” meselesi de bunun işaretlerini veriyor aslında.

2014’te cumhurbaşkanlığı seçimlerinde “Adam gibi tıpış tıpış sandığa gideceksiniz, demokrasinin gereğini yapacaksınız” demişti kendi seçmenlerine.

Şimdi “tıpış tıpış”ın alanını genişletiyor ki bu hayra alamet değil.

 

TÜRBANLI HAKİM

Fikri Sağlar, ''Ben yargılandığım zaman, türbanlı bir hakimin karşısına gittiğimde, benimle ilgili haklarımı koruyacağı ve adaleti yerine getireceği konusunda kuşkularım var'' ifadelerini kullandı.

Aslında mesele çok berrak; ama biz yine de şaşırmış gibi yapıp “bu nasıl kafa” tarzında tepkiler gösterelim.

Mesela…

“Neden kuşkuların var?” diye sorma hakkımız var öyle değil mi?

Senin tabirinle “türbanlı hakim”den söz ediyoruz.

Ya da hakim olmadan önce, yani sadece “türbanlı” olduğu zamanı esas alalım.

Ona yaşam hakkı, çalışma hakkı, nefes alma hakkı tanımadığın için, adaletli davranmadığın için, ideolojik baktığın için olabilir mi?

Ona baktığında aslında aynadaki yüzünü gördüğün, inanç değerlerine bağlı insanlara olan düşmanlığını gördüğün için olabilir mi?

Öyle ya bu konu çok su götürür Fikri bey!

Sizin bu tarzınızdan yola çıkıp bazı önermelerde bulunsam “olur mu öyle şey” diye car car bağırırsınız.

Mesela bu zihniyete sahip olduğunuz için sizden değil hakim ve savcı, polis, doktor ve hemşire de olmasını istememe hakkım var desem…

Çünkü önyargılısınız, çünkü niyet okuma meraklısısınız, çünkü insana insan olduğu için değil sizin sığ ve dar ideolojik düşüncenize yakın olduğunda değer veriyorsunuz.

“Şimdi biraz empati kurmaya var mısınız?” demiyorum, çünkü öyle bir tutum alma yeteneğinizin olduğunu düşünmüyorum.

 

KORONAYLA DEĞİL ALKOLLE MÜCADELE

Haber başlığı şu şekilde:

“Koronayla değil, alkolle mücadele ediyorlar”

Yılbaşı ile ilgili alınan kısıtlama kararları “Resmi ve yasal statüde” çalışan; ama yaptıkları iş itibariyle insanları zehirleyen, aileyi ve toplumu tahrip eden esnafı ve destekçilerini rahatsız etmiş.

Hatta bakın devletin kendilerini koruması gerektiğini, insanları zehirleyip ocaklarını söndürmeye yardım etmesi gerektiğini ve bunun da Anayasal bir yükümlülük olduğunu iddia ediyor:

“En çok iş yaptığımız saatlerde, hele de yılbaşında erken kapatılıyoruz. Hâlbuki Anayasa’nın 173’üncü maddesi açıkça yazar, devlet esnafı ve sanatkârları korumakla mükelleftir"

Şimdi ben de çıkıp “devlet vatandaşını zararlı alışkanlıklara ve zehirlere karşı korumakla mükelleftir” diye bir şey söylesem…

Allah’ın bunu haram kıldığından, cennetten, cehennemden söz etmeyeyim, bunlara dudak büküyorsun öyle değil mi?

Alkol hem trafik kazalarına, hem aile içi şiddete, hem cinayetlere, hem de çalışma hayatında performans düşüklüğüne neden oluyor ve bunu herkes biliyor.

Alkol nedeniyle dünyada yaşanan ölümlerin Korona kaynaklı ölümlerden fazla olduğunu herkes biliyor.

Alkolün bağışıklık sistemini zayıflattığı için koronanın daha ölümcül bir hal aldığını da biliyorsunuz.

“Yok efendim bu bizim ekmek kapımız, biz bundan geçiniyoruz.”

Geçinmek için bu zıkkımdan başka bir şey yok mu?

Zehirden gelecek kazanç haramdır, ateştir.

Yarın zehir taciri uyuşturucu satıcıları da sizi örnek gösterip “biz bundan geçiniyoruz” deseler haksız olmayacaklar, öyle değil mi?