• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Sadece CHP çevreleri değil, liberaller, solcular, hatta bir kısım milliyetçiler ve muhafazakarlar da Türkiye’nin Katar ile geliştirdiği ilişkilere tepki gösteriyorlar.

CHP vekilinin “Ordu satıldı” suçlamaları bile askeri malzeme üreten bir fabrikanın Katar asıllı iş adamlarına satılmasından kaynaklandı.

Ama en ilginç suçlamalar CHP genel başkanından geldi herhalde.

Bakın ne dedi Kemal Kılıçdaroğlu: "Borsa İstanbul'u Katarlılara satıyorsunuz.. Gayet güzel. İhale yaptınız mı? Belki başka bir ülke gelip diyecekti ki ben şu kadar veriyorum. Niye ihale yapmadılar. Siz bu soruyu sormazsanız, bu sorunun cevabını almazsanız, bu sorunun cevabını vermeyen siyasi organa oy veremezsiniz. Verdiğiniz her oy.. Bakın inançla söylüyorum, her oy haram olur. Her oy haram olur..."

Kılıçdaroğlu’nun nasıl olur da helal-haram konusuna girdiğine, bu konuda dini ve ilmi bir yetkinliğe sahip olup olmadığına takılanlardansanız yazının bundan sonraki kısımlarını okumayın, çünkü oraya girmeye niyetim yok.

Ben başka bir şeye takıldım.

“Belki başka bir ülke gelip diyecekti ki, ben şu kadar veriyorum”…

Demek ki, mesele satılması değil, Katarlılara satılması imiş.

Demek ki “başka ülkelerin” gözü varmış bu yerlerde; ama Katar gibi yüksek fiyat da veremeyecekleri için “kelepir fiyatına” almak istiyorlarmış; ama olmamış.

Demek ki, Kılıçdaroğlu, “başka ülkelerin hesabına” Katar’a ve ona satış yapan Erdoğan’a çatmak zorundaymış.

Tabii sadece “başka ülkeler” de yok işin içinde. “Başka ülkelerin Türkiye’deki ortakları” da buralardan “ballı rantlar” elde edememiş.

Elbette Katarlılar da Erdoğan’a yakın Ethem Sancak gibileri de ihalelerden büyük paralar kazanıyor; ama isterseniz bir karşılaştırma yapalım.

Mesele “Tank palet fabrikası” ve devletin tank ihalesi…

Bakın Yücel Koç ne yazmış:

“Milli Altay Tankı üretimi gündeme gelince, hükümet bu fabrikanın yenilenmesi, daha verimli kullanılması ve önceki aksaklıkların yaşanmaması için işi 25 yıllığına özel sektöre devretmeyi öngörür.

Öncelik, sadece palet değil, her parçasıyla dışa bağımlılıktan kurtulmuş bir tankı problemsiz şekilde TSK'ya teslim etmektir.

En güçlü talipliler ise Otokar (Koç) ve Kirpi üretimiyle rüştünü ispatlayan BMC'dir.

Otokar, 250 tank üretimi için 7 milyar avro teklif eder.

Karşısına rakip çıkmasa devletin onay vermekten başka çaresi olmayacaktır.

Ancak BMC faktörü devreye girince en son 4,2 milyar avroya düşer.

Ancak hükümet fiyatın daha da düşürülmesinde ısrarcı olur, Otokar kabul etmez, ihale biraz da emrivaki ile 3,6 milyar avroya BMC'de kalır.

Verilen ilk teklifle, sonuçlanan rakam arasındaki makasa bakıldığında ise devletin kârı 3,5 milyar avrodur.

Fabrika derhal devralınacak, gerekli yatırımlar yapılacak ve 250 tank iki yıl içerisinde teslim edilecektir.”

Yani “Tank palet fabrikası” ve tank ihalesinde Koç Holding fazladan 3,5 milyar avro kaybetmiştir.

İhaleyi 3,6 milyar avroya kapatan BMC’nin bundan kâr edeceği kesin iken fazla olan rakamın kimin canını yaktığını siz hesap edin.

 

KORONANIN DOĞRUDAN ETKİLERİ

Koronavirüsün bedensel olduğu kadar zihinsel sorunlara da neden olduğu söyleniyor ve sanki biz bunun etkilerini yavaş yavaş görüyoruz.

Özellikle siyaset arenasında…

Normalde söylenmeyecek sözlerin söylendiğini duyduğumuzda artık sorunu koronavirüse bağlayabiliriz diye düşünüyorum.

Buyurun size bir örnek…

CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kanal İstanbul için kullandığı 'benim çılgın projem' ifadelerine dikkat çekerek, İmamoğlu'nun 'devlet projesi değildir' dediği için hedef alınmasına tepki gösterdi. Özkoç, “Erdoğan İmamoğlu’ndan özür dilemeli” dedi.

Hani İmamoğlu kamu imkanlarını kullanarak “kanal İstanbul”a karşı kampanya başlattığı için soruşturmalık olmuştu ya…

Hani “devlet projesine” kamu imkanlarıyla karşı durmak suçtur, diye savcılık çalışma başlatmıştı ya…

İşte Engin Özkoç, “Bakın bu devlet projesi değil, Erdoğan’ın projesiymiş” diyerek özür bekliyor.

Peki, Erdoğan kim?

Cumhurbaşkanı…

Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz mevcut sistemde cumhurbaşkanı demek devlet demektir.

Ama herhalde virüs, hafızanın bir kısmını silmiş olmalı ki, Özkoç, Erdoğan’ı 2002’den öncesiyle hatırlıyor.

Başka açıklaması var mı?