KEMALİST TAKVA
SİYASET GEMİSİ
KEMALİST TAKVA
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Erbaş, cuma namazına davet edilecek isimleri bizzat aradı. Erbaş, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu arayarak Ayasofya’da kılınacak olan ilk cuma namazı için davet etti. Kılıçdaroğlu, Ayasofya davetini geri çevirdi.
CHP kaynakları olayı doğruladı ve şunu söyledi:
“Davet için teşekkür eden Sayın Genel Başkanımız, ibadetin kameralar önünde gerçekleştirilmesini hiçbir zaman doğru bulmadığını belirterek, daveti geri çevirdi.”
Çelişki tabii.
İmamoğlu’nun Eyyüpsultan’da yasin okumasının çekilmesi ve servis edilmesi mesela…
Neyse…
Bir sosyal medya kullanıcısı da bir foto da paylaşarak şunu yazdı:
“Kameralar önünde namaz kılmam diyor; ama Almanya'da bir kilisede ayine katılıp kameralar önünde mum yakıyor.
Ne diledi acep?”
Ama şaşırmamak lazım!
CHP geçmişten günümüze öyle bir geleneğe sahip.
İlginç bir takva anlayışları var.
Haramlar genelde açıkta yapılır, ibadetler ise gizli…
Öyle diyorlar.
Gazeteciler, damat Metin Toker’e Kayınbabası İsmet Paşa’nın Cuma Namazı kılıp-kılmadığını sormuşlar. Toker de “Paşa irticadan o kadar korkardı ki, Cumayı evde kılardı” diye cevaplamış soruyu. Bu bir dil sürçmesi değil ha. Çünkü İsmet Paşa’nın Cumayı evde kılmasını oğlu Erdal İnönü de doğruladı.
Kemal Bey, “Kemalist takva” anlayışını iyi özümsemiş…
HAKLI
Muharrem İnce, Ayasofya için davet beklemiş, bundan dolayı eleştirilmişti. Ali Erbaş, “Namazın daveti ezandır” demiş ve bu tartışılmıştı. Sonra Diyanet Ayasofya'da kılınacak namaz için 500 isme davetiye gönderdi. Muharrem İnce sordu: “Hani namazın daveti olmazdı?”
ŞAŞIRTMADI
Ali Babacan, ‘Ayasofya gibi bir rüyasının olmadığını, bunun kendisinden 10-15 yaş büyüklerin döneminde çok gündemde olduğunu söylemiş.
Ben hiç şaşırmadım. Faizi ekonominin olmazsa olmazı sayan, dudak ucuyla bile bir rahatsızlığı olduğunu göstermeyen birinin “Ayasofya rüyası” olmaz!
Ha bir de şunu unutmamak lazım. Babacan, muhafazakar camianın ilk “Bilderberg” katılımcısıdır.
HAYAL KIRIKLIĞI
Hüseyin Aygün, şunları söylemiş: “Ayasofya'nın ibadete açılması kararı, bugünkü Cuma namazı şovu, elinde kılıçla minbere çıkmalar, tüm cemaatlerin sarıklı cübbeli nümayişi, hepsi birden laik Türkiye Cumhuriyeti'nin ne büyük bir devrim olduğunu bize hatırlatıyor. Yüzyıl evvel laikliği getiren Atatürk'e bin selam..”
Evet, Hüseyin Aygün bir hayal kırıklığıdır. Çünkü, “Laiklik ilkesi” 100 yıl önce değil, 83 yıl önce Anayasa’ya girmiştir. 5 Şubat 1937'de Türkiye Cumhuriyeti'nin laik bir devlet olduğu belirtilmiştir.
Ve laiklik anayasaya girdikten 10 ay sonra Seyyid Rıza idam edilmiştir.
Demek istediğim anlaşıldı mı Dersimli Hüseyin?
SUÇLU
Kemalist Tarihçi Sinan Meydan, Ali Erbaş’ın Cuma hutbesine kafayı takmış: “Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyette Atatürk'ün kurtardığı İstanbul'da Atatürk'ün kurduğu Diyanetin Başkanı, "Vakıf mallarına, vakfiyelere dokunanlar, yanar, lanetlenir" dedi. Asıl lanetlenenler, bu toprakları yeniden vatan yapan Atatürk'e lanet okuyanlardır. Yazıklar olsun size.”
Sinan Meydan, Ali Erbaş’a çatayım derken Atatürk’ü suçluyor; ama farkında değil. Meydan’a göre Ali Erbaş, "Vakıf mallarına, vakfiyelere dokunanlar, yanar, lanetlenir" derken Atatürk’ü kastetmiş.
Eğer Atatürk vakıf mallarına, vakfiyelere dokunmadıysa çıkar aslanlar gibi belgeleriyle ortaya koyarsın. Ama sözlerinden anlaşılıyor ki, Sinan Meydan, Ali Erbaş’ın aksine Atatürk’ün vakıf mallarına dokunduğuna inanıyor. Ve zorlayarak, çekiştirerek laneti Atatürk’ün üzerine çekiyor.
Yani suçlu, isim vermeyen Ali Erbaş değil isim vererek suçlamayı kabul eden Sinan Meydan…
KURNAZ
Herkes Ayasofya’yı konuşurken durmadan “16 milyon İstanbulluyu kucaklayan” Ekrem İmamoğlu soluğu Ankara’da aldı.
Hem Ayasofya’ya gitmeyerek Yunan dostlarını üzmedi, hem de Ankara’da Lozan etkinliklerine katılarak Erdoğan’dan rahatsız olan Avrupa’ya mesaj vermiş oldu.
Tutar mı dersiniz?
Aslında ne yaparsa yapsın bir kesimde tutuyor.
Mesela önce Ayasofya için “davetiye gelmedi” dediler, sonra davetiyenin gittiği ortaya çıkınca Ekrem İmamoğlu, “Keşke telefonla da arasaydılar” dedi. Telefonla arasaydılar bu kez de “Ali Erbaş değil de Erdoğan arasaydı iyi olurdu” diyebilirdi.
Adam, köpürtüp alevlendirdikleri “Fazilet durağı” meselesinde “Kanım dondu” diye duyar kastı; ama olayın tümüyle uydurma olduğunu bizatihi Murat Ongun söyledikten sonra çıtı çıkmadı.