ÇOKLU BARO ÜLKEYİ BÖLECEKMİŞ
Muhittin Ağırbaş..
Profilinde şöyle yazıyor:
“Gelecek Partisi Bingöl Kurucu İl Başkanı”
Sosyal medyada şöyle bir paylaşımda bulunmuş. Düzeltme yapmadan olduğu gibi veriyorum:
“Çoklu baro demek; AK Partinin. CHP nin, MHP nin, HDP nin, HİZBULLLAH ın, FETO nun PERINCEK in vs. gibi baro demektir. Amaç Hukuku birleştirmek mi yoksa parçalamak mi? Hukukun parçalandığı tefrikaya bölündüğü bir ulkenin parçalanması demektir. Oynatmaya az kaldı.”
İsmail Cemiloğlu, son derece haklı olarak tepkisini şöyle dile getirdi:
“Gelecek partisi Bingöl il başkanı bu zevat neden Akp Mhp chp Hdp den bahsederken sanki onların muadili imiş gibi Hizbullah diyor. Hizbullah ne alaka? Yasa dışı bir örgüt nasıl baro kursun? Yoksa Hizbullah derken Hüda parı kastediyor ve aslında algı operasyonu mu yapıyor?”
Ben algılara falan takılmayalım, diyorum. Onun yerine bu “çokbilmiş” beyefendinin ettiği “kendinden büyük” laflarına bakalım.
Çoklu baro demek;
Hukukun parçalanması,
Tefrikaya bölünmesi (her ne anlama geliyorsa artık)
Ülkenin parçalanması,
Demekmiş…
Yani,
Yani tescilli faşist Mahmut Esat Bozkurt adına her sene “hukuk ödülü” veren İstanbul Barosunda Kemalistlerin, Ankara ve İzmir Barolarında ise sapkınlığı savunan sol-sosyalist blokların etkisinin “birazcık” azalması ile hukuk parçalanacak, tefrika olacak, ülke bölünecekmiş!
Muhittin Ağırbaş öyle diyor.
“Hayır, ben öyle demedim” diye itiraz edecektir sanırım.
Öyleyse rakamları konuşturalım.
Türkiye’de 5 binden fazla üyesi olan üç baro var. (Rakamlar 2019’a ait)
İstanbul Barosu 43.199
Ankara Barosu 16.112
İzmir Barosu 8.776
Antalya Barosu 4357
Gördüğünüz gibi 5 bine en yakın olan baro Antalya Barosudur.
Şimdi Muhittin Ağırbaş’a neden “5 bin üye” sayısından söz ettiğimizi de açıklamamız gerekecek.
“Çoklu Baro Düzenlemesi”ne göre üye sayısı 5 binden fazla olan barolarda 2 binden fazla avukat bir araya gelerek baro kurabilecek.
Üye sayısı 5 binden fazla olan sadece İstanbul, Ankara ve İzmir olduğuna göre buralarda 2 bin imza ile yeni bir baro oluşturulabilir.
Şimdi…
Sendikaların birden fazla olması sorun olmuyor da baroların birden fazla olması nasıl oluyor da hukuku parçalıyor, tefrika oluyor, ülkeyi bölüyor…
Ve çok ilginçtir ki, Muhittin Ağırbaş, baroların Kemalistlerin kontrolünde olmasını, CHP’ye bağlı olarak çalışmasını, sapkınları desteklemesini problem olarak görmüyor ki, çoklu baroya karşı çıkıyor.
Gerçekten de “oynatmaya az kaldı”
**
2014'te CHP'nin 'Ahlâksızların cirit attığı Bizans Sarayı’na döndüğünü belirterek, AK Parti’ye geçen Eşref Ural, yeniden CHP'ye geçti.
CHP’den istifa ettiğinde bakın neler söylemiş Eşref Ural: "Yalan, dolan, lafazanlık, gıybet ve hamaset parti için kültürel etkinlik haline gelmiştir. CHP yalan makinelerinin, cahillerin, soytarıların, sonradan görmelerin ve ahlaksızların cirit attığı Bizans sarayına dönmüştür."
CHP’de ne genel başkan ne de yönetim kadroları ciddi anlamda değişmediği için acaba Eşref Ural, nasıl bir değişiklik gördü?
Yani siz merak etmiyor musunuz?
**
BAE: “Türkiye’ye karşı Fransa ile işbirliği içindeyiz.”
BAE: “Sisi ile işbirliği içindeyiz.”
BAE: “Yunanistan ile işbirliği içindeyiz.”
BAE: “İsrail ile işbirliği içindeyiz.”
BAE: “Hafter ile işbirliği içindeyiz.”
Ama bu kadar da uzatmanın gereği yok ki!
“Şeytan ile işbirliği içindeyiz” deyin gerisini zaten herkes anlar.
**
Sevilay Yılman: “Kaftancıoğlu'na uygulanan hukuk, geçmişte FETÖ ve PKK'ye övgüler dizmiş kişiler için de uygulanmalı.”
Aklınca hükümet çevrelerine parmak sallıyor Yılman.
Evet, arşivler açıldığında kimlerin “hocaefendi” için de ne övgüler dizdiği, kimlerin “hocaefendiye siper” olduğu ortaya çıkar.
Ama Sevilay Yılman, “kendi arşivi” ile de yüzleşmeye hazır mı?
“HDP’ye oy verdiğim için gurur duyuyorum” diyen Yılman’ın Fidel ile yaptığı programlarda neler söylediği de ortaya çıkarsa aynı iddialarda bulunabilecek mi?
**
Hafter Sözcüsü Mismari:
“Türkiye’nin Libya’dan sonraki hedefi Mısır, Suudi Arabistan ve Yemen’i kuşatmak...”
Kendisi mi çok korkmuş, yoksa müttefiklerini korkutup daha fazla destek mi bekliyor?
Bu mesafeden fazla anlaşılmıyor.
**
ABD Başkanı Donald Trump, son zamanlarda yayımlanan kitabıyla gündeme gelen eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton için “Ülkeyi yönetirken yanlış seçimler yapabiliyorsunuz, Bolton gibi bir aptala görev vermek gibi...” demiş.
Tabii ki, “yanlış seçimlerin” sonuçlarıyla yüzleşmek önemli; ama bu herkes için geçerli.
Şimdi Amerikan halkı bir önceki başkanlık seçimlerinde “yanlış seçim” yaparak “Trump gibi bir aptala” oy verdikleri için üzüntülerini ifade etse yeridir öyle değil mi?