• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

SİYASET GEMİSİ

İyi Parti ile HDP arasındaki tartışma devam ederken “ateşi söndürme” çabaları da gözden kaçmıyor.

Mithat Sancar’ın “Bize danışmaya gelen kimse olmadığı gibi, bizden akıl veren kimsenin varlığını da bilmiyorum” şeklindeki açıklaması sorunu örtme çabası olarak yorumlandı.

Ama Sırrı Süreyya Önder’in açıklaması çok berraktı:

“Hatırları hoş olsun diye isim verecek değilim. İYİ Parti ile HDP arasında gelip giden aracılar isterlerse kendilerini ve konuşulanları açıklarlar”

O yüzden Sancar’ın sözleri acemi bir siyasetçinin kamuoyunu “keriz yerine koyma” çabası olarak yorumlandı. Ama ilginç olan Sancar’ın düştüğü durumu da görememesi.

Devlet Bahçeli’nin “arkadaş” kontenjanından cezaevinden salıverilmesine katkı sunduğu Ahmet Türk de bu konuda topa girdi ve tecrübeli politikacı pozlarına büründü. Güya “yeni yetmelere” siyaset dersi verecekti; ama “Şecaat arz ederken sirkatin söyleyen merd-i kıpti” misali açığa düştü.

“Bu açıklamayı (Sırrı Süreyya Önder'in açıklaması) hayretle karşıladım. Siyasette saklı kalması gereken bazı şeyler vardır. Ayrıca bugün iktidarın eline bu gibi kozları vermek, suni bir gündem yaratmak için de böyle bir açıklamayı çok yerinde ve zamanında bulmadım.”

Demek ki “siyasette saklı kalması gereken bazı şeyler” varmış. Yani siz sahnede kavga edenlere bakıp yumruklarınızı sıkarken, kavga edenlerin kısa bir süre sonra sahne arkasında gülüşüp şakalaştığını bilemezsiniz. Ve Ahmet Türk’e göre bilmemeniz de lazım.

Neyse…

Biz arka tarafı komploseverlere bırakıp sahnenin önüne odaklanalım. 

Hükümet yanlısı ve muhafazakar olarak bilinen bir haber sitesi, İYİ Parti ve HDP arasındaki tartışmada bir “bilen” görüşüne başvurdu.

“Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, İyi Parti ile HDP arasındaki tartışmalara ilişkin özel açıklamalarda bulundu. Perinçek, "MHP tabanındaki milliyetçileri hiç kimse götürüp HDP/PKK’nin yanına yerleştiremezdi. Ama Meral Akşenerler, CHP’nin müttefiki olarak, HDP’nin de müttefiki oldular" ifadelerini kullandı.”

Kısaca hatırlatalım mı, kim olduğunu?

Zamanında çıkardığı dergide Turan Dursun’un, İslam’a, Aziz Peygambere, Kur’an’a iftiralar ve hakaretlerle dolu yazılarını yayınlayan Perinçek…

Öcalan ile beraber askeri düzende duran PKK militanlarını denetleyen Perinçek…

Ergenekon davasından tahliye olurken “Tarikat ve cemaatlerin köklerini kazımaktan” söz eden Perinçek…

Suriye’de zalim Baas rejiminin, Doğu Türkistan’da zalim Çin rejiminin yanında duran, zalimleri destekleyen Perinçek..

Çıkardığı dergilerde diğer sol örgütlere mensup kişileri ihbar eden Perinçek..

Yani nereden tutsan elinde kalıyor ve maalesef “uzman” ve “bir bilen” diye görüşüne başvuruluyor.

Halimiz bu işte!

Tam burada bir Bekri Mustafa fıkrası iyi gider.

Dördüncü Murat döneminde yaşadığı söylenen Bekri Mustafa, çok içki içmesiyle maruf bir adamdır.

İlginç de bir imamlık öyküsü vardır.

Bekri Mustafa, bir gün “Küçük Ayasofya Camii”nin önünden geçmektedir... O sırada musallada bir tabut vardır, fakat namazı kıldıracak imam ortalarda yoktur.

Cemaatin, beklemekten canı sıkılır ve başında kavuğu, sırtında cübbesiyle oradan geçen Bekri Mustafa’yı “hoca” zannederek namazı kıldırmasını söylerler.

“Yok, ben hoca değilim” dese de, dinlemezler ve zorla öne geçirirler.

Bekri Mustafa namazı kıldırdıktan sonra tabutun örtüsünü açar ve ölünün kulağına bir şeyler fısıldar.

Cemaat, ölüye ne söylediğini merak eder.

Bekri Mustafa gülerek cevaplar:

“Sen şimdi aramızdan ayrılıp ahirete gidiyorsun. Eğer orada, bu dünyanın ahvalini sana sorarlarsa, Bekri Mustafa Ayasofya’ya imam oldu dersin. Onlar durumu anlar...” dedim.

Muhafazakar çevrelerde “uzman” ve “bir bilen” olmuş Perinçek.

Bundan sonra “neden belimizi doğrultamıyoruz”, “neden aileyi tahrip eden yasalar var”, “neden hırsızı, arsızı dışarıda da mazlum Müslümanlar içeride” diye sormanın anlamı yok sanırım.

Bekri Mustafa Ayasofya’nın imamı, Perinçek muhafazakar medyanın uzmanı olmuş.

Tabii sahnenin arkasında neler dönüyor bilemiyoruz.

Allah sonumuzu hayretsin.