• DOLAR 34.41
  • EURO 36.416
  • ALTIN 2840.84
  • ...

SİYASET GEMİSİ

‘HEM KEMALİST HEM MAFYA AVUKATI’

Önce sizinle alıntıyı paylaşayım:

“Savunma hakkı, hukukun kutsalıdır. Her sanık gibi Adnan Oktar Silahlı Suç Örgütü davası sanıklarının da avukatları vardır, olmalıdır.

Ama Adnancılar gibi toplumun dayandığı tüm etik kurallarını altüst, dinsel ahlakı tersyüz ve kandırdığı çocukları taciz, hatta tecavüz ettikten sonra fuhuşa dayalı şantaj metası olarak kullanıp avucuna aldığı muktedirler aracılığıyla da devletin içine FETÖ’yle birlikte sızan bir casusluk mafyasını savunmak; “meslek icabeti” ya da “savunma hakkı” gerekçeleriyle sıradanlaştırılamayacak bir tercihtir.”

Yazarın kimliğini öğreninceye kadar inanıyorum ki, siz de “normal bir eleştiri” yazısı dersiniz.

Evet, bu cümleler Mine G. Kırıkkanat’a ait.

Şaşırtıcı değil mi?

Ama bana sorarsanız asıl şaşırtıcı olan Kırıkkanat’ın eleştirdiği isimler.

Bakın kimlermiş:

“Av. Uğur Poyraz gibi hem mafyanın avukatı, hem kanal kanal TV gezip devlet, hukuk, ahlak nutukları atan sosyal demokrasi havarisi olunmaz. Prof. Dr. Ümit Kocasakal gibi hem mafyanın avukatı hem ulusalcı Kemalist hukukçu da olunmaz.”

Tabii Mine G. Kırıkkanat’ın unuttuğu bir şey var. Belki de Ümit Kocasakal, savunduğu mezkur kişilerle para için değil de “Atatürkçülük” ortak paydasında buluştuğu için diğer şeyleri önemsememiştir.

Bu arada Kırıkkanat’ın bu yazıyı Cumhuriyet Gazetesinde yazdığını, Ümit Kocasakal’ın bir dönem CHP genel başkanlığına aday olmuş bir isim olduğunu ve en son CNN Türk yayınına katıldığı için CHP’den ihraç edildiğini unutmayın.

Nasıl bir bağlantı kuruyorsanız siz bilirsiniz.

TEDBİREN

Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar ilginç bir profil.

İBB başkanı Ekrem İmamoğlu’nun sürekli gündemde olmasından rahatsız olmalı ki, gündeme gelmenin yollarını aradı ve buldu.

Önce görenleri güldüren “Bin yataklı sahra hastanesi” ile gündeme geldi. Üstelik bu “büyük başarıyı” Genel Başkanının ağzından duyurdu ülkeye. Görüntüleri yayılınca hiçbir şeyden haberi yokmuş havalarına girdi.

Sonra “bedava ekmek” meselesi…

Birkaç gün önce bir TV’de yaptığı açıklamada, "İnsanlar aç, işsizlik var. Bedavaya ekmek dağıtmamıza izin vermediler, biz de 5 kuruşa ekmek dağıtıyoruz "demişti.

Sonra yasağın da, “bedava ekmek” diye bir olayın da olmadığı, ekmeğin büfelerde 80 kuruşa satıldığı ortaya çıktı.

Bir kez daha aynı TV’nin canlı yayına bağlandı Zeydan Karalar. Ve aynen şunları söyledi: ''Valimiz arayıp 'Başkanım ben sana bedava ekmek dağıtamazsın dedim mi?' diye sordu, 'Demediniz sayın valim' dedim. Hatta valimiz Vefa Destek Gruplarıyla birlikte dağıtmayı önerdiler.''

“Peki neden öyle dediniz?” sorusuna verdiği cevap ise insana “jilet attıracak” cinsten.

“Mersin’in başına gelen başıma gelmesin diye, yani tedbiren”

Ortada hiçbir şey yokken “Aç insanlara bedava ekmek dağıtmama izin vermiyorlar” diye iftira atacaksın ve buna “tedbiren” diyeceksin..

Sonuç olarak hem gündeme geldi hem de literatüre “tedbiren iftira” diye bir kavram da kazandırmış oldu Karalar.

KİLİTLENMİŞ

CHP eski Milletvekili Barış Yarkadaş, bir haber programında "Şimdi Türkiye söyleyeceklerime kilitlenecek" diyerek bilim, kültür, matematik, istatistik ve sağlık dünyasını şoke eden açıklamalarda bulundu.

Mesele Korona konusunda hükümetin “enfekte” sayısını ne kadar doğru açıkladığıydı.

Yarkadaş, konuştuğu uzmanların Türkiye'deki enfekte sayısını bulmak için vaka sayısının 444'le çarpılması gerektiğini söylediğini aktardı.

Şimdi sıkı durun!

Yarkadaş, aldığı bilginin analiz, sentez, kombinasyon, permütasyonunu yaptıktan sonra şu dehşet verici sonuca vardı:

Buna göre ülkede 40 milyon kişi Kovid-19 ile enfekte olmuş durumda.

Yani ülke nüfusunun yarısı…

“Bu kadar enfekte sayısına rağmen 2900 can kaybı iyi bir istatistik” diyorsunuz; ama Yarkadaş kül yutar mı?

Açıklanan can kaybını da 444 ile çarpmanız lazım. O zaman çıkan sonuç 1 milyon 300 bin kadar bir şey oluyor.

Yalnız ortada şöyle bir durum var. Güçlü ekonomilere sahip gelişmiş batı ülkelerinden İtalya, İspanya ve Fransa’da 100 binlik vakalar ve 20 binlik can kayıplarıyla sağlık sistemleri çöküşün eşiğine geldi.

Yani Yarkadaş, Türkiye’yi değil kendini kilitledi.

Eğer bu kadar enfekte sayısına rağmen can kaybı düşükse bu hükümetin başarısıdır.

Eğer bu kadar enfekte sayısı ile beraber 1 milyonu aşkın can kaybı varsa ve hükümet işi bu kadar soğukkanlılıkla idare ediyorsa bu yine başarıdır. Yani bir ay içinde bir milyon kişi ölecek, bunlar muhalif sağlık personelinden ve basından gizli tutularak gömülecek, ortada uyduruk bir iki belgeden başka bir şey olmayacak öyle mi?

Ne oldu kilitlendin mi?