• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Olay yaşanalı bir hafta oldu; ama ben yine de değinmeden edemeyeceğim.

Berhan Şimşek, katıldığı televizyon programında Diyanet İşleri Başkanlığı'na eleştiriler yöneltti.

Berhan Şimşek siyasetçi ve sanatçı olarak bilinir ve Türkiye’de birçok kişi “Minyeli Abdullah” ile tanır.

Şimşek’in solculuğunun herkes farkında; ama başka şeyler konusunda da hassas olduğunu çok az kişi biliyordu.

Mesela dini konular…

Programda kendisinin de cuma namazlarına gittiğini belirten Şimşek ''Reklam olsun diye söylemiyorum Cumalara gitmeye çalışıyorum sırf hutbeyi dinlememek için farzı kılıp çıkıyorum'' dedi.

Lütfen gülmeyin, burada ciddi şeyler konuşuyoruz.

Belki de Berhan Şimşek’in gittiği camide hutbe Cuma Namazından sonra kılınıyordur.

Hem sonra Berhan Şimşek, Cuma namazı ile Bayram Namazlarını karıştırmış olabilir.

O yüzden gülmeyin!

Ama reklam meselesi önemli!

CHP’de ibadetleri reklam için kullanmama hassasiyeti eskiden beri bilinir.

Muharrem İnce “Her gün Cuma Namazına giderdi” ama bunu reklama dönüştürmezdi mesela.

Hassasiyet had safhada!

İsmet İnönü’nün namaz kıldığına rastlanmadığına dair sözler sarf edilince oğlu Erdal İnönü, “Babam gösteriş olmasın diye Cuma namazlarını evde kılardı” demişti.

Ama anlamadığım bir şey de var bu işte.

CHP madem gösteriş konusunda bu kadar hassas neden kimse Ekrem İmamoğlu’nun Eyüpsultan’da Yasin okumasının reklam amaçlı olarak kullanılmasına itiraz etmedi?

GERİCİLİĞE NASIL SET ÇEKİLİR?

Bir internet sitesi şöyle bir haber vermiş: “İstanbul’da vapurlar 24 saat hizmet vermeye başlayacak.”

Mahlukattan Erk Acarer diye biri –ki kendini gazeteci olarak tanıtıyor- büyük heyecana kapılmış ve sosyal medyadan şöyle bir paylaşımda bulunmuş: “Sadece bir ulaşım haberi değil. Aynı zamanda gericileşmeye karşı çekilen bir settir bu. Sabaha kadar dans. Sokaklar, kadınların, gençlerindir.”

Şimdi kendine gazeteci diyen bu kişinin yazdığı gazeteden, ideolojik kimliğinden söz edeceğim, bazıları tepki gösterecek.

Ama bu kadar da yozlaşma olmaz ki kardeşim!

Adamın zihin dünyasında nasıl bir keşmekeş varsa insanları çalışma, dinlenme gibi aktivitelerden uzaklaştırıp “sabaha kadar dans” ettirebiliyor.

Hayır hafta sonları ya da tatillerde değil, her zaman “sokaklar kadınlar ve gençlerindir” diyor.

Ne gerek var okumaya, ne gerek var çalışmaya, öyle değil mi?

Bazıları “ne alakası var” diyecek şimdi?

Ben çalışma ve okumaya karşı değilim mi diyorsun?

Hadi ordan! Birileri hem gece “sabaha kadar dans” edecek hem de gündüz okula gidecek, çalışacak değil mi?

Vapurların 24 saat hizmet vermesi yolda kalanlar için, hastası olanlar için, acil bir durumu olanlar için önemlidir, düşüncesinin anlaşılır bir tarafı vardır; ama dünün proleter edebiyatı yapanların sürekli dans ve eğlenceyi esas alan burjuva kültürünü yüceltmesi ve bunu “gericilikle mücadele” diye savunması anlaşılır gibi değil.

Marks “Ey dünya proleterleri, ayağınızdaki zincirlerden başka kaybedecek bir şeyiniz yok” demişti; ama sanırım solun ipini koparıp liberalleşmesinin ortaya çıkardığı savrulmayı tahmin bile edememişti.

Zavallı Marks! Erk Acarer diye acar bir takipçin seni burjuvaya madara etti, farkındasın değil mi?

Hem gericilikle mücadele öyle yapılmaz.

Yok vapur seferlerini artırmak, yok bedava içki dağıtmak…

Dinin yasakladığı her zıkkımı yemek, her melaneti işlemek gerekir.

Bu arada kapitalizmin semirmesine katkı mı sunuyorsunuz, hiç önemli değil.

Kapitalizm ile el ele verir sınıf çatışmasını bitirir, gericiliğe savaş açarsınız.