• DOLAR 34.595
  • EURO 36.677
  • ALTIN 2912.251
  • ...

Aydınlık gazetesinin haberine göre ‘Vatan Partisi, Diyarbakır'ın Dağkapı Meydanı başta olmak üzere cadde, sokak ve çeşitli yapılarda bulunan “Şeyh Sait” isminin kaldırılması talebiyle Diyarbakır Valiliğine başvuru’ yaptı.

Vatan Partisi adına açıklama yapan şahıs başvuru gerekçesini şöyle izah ediyor: “Şeyh Sait 1925 yılında Cumhuriyete karşı silahla isyan etmiş bölücü ve gerici bir elebaşıdır.”

Aydınlık Gazetesi de Vatan Partisi de Doğu Perinçek ile bağlantılı. Perinçek, Vatan Partisi’nin genel başkanı.

Şeyh Said ile ilgili başvuruyu şimdilik bir tarafa bırakıp “Doğu Perinçek kimdir?” konusuna değinelim.

Doğu Perinçek, ideoloji olarak sosyalist, dünya görüşü olarak pragmatisttir.

12 Eylül dönemi solcularına göre o dönem çıkardığı Aydınlık’ta diğer sol fraksiyonlardan olan kişileri “ihbar” etmiş, fotoğraflarını basarak onları afişe etmiştir. Hatta kendisi 12 Eylül dönemi mahkeme savunmasında iddiaları haklı çıkararak şunları söylemiş: “Aydınlık üç yıla yakın yayını ile anarşi ve teröre karşı gerçekten büyük bir mücadele yürütmüştür. Terör çetelerini birer birer halkın önüne çıkararak teşhir eden Aydınlık, ülkemizin birliği ve iç barış için yaptığı hizmetlerle unutulmayacak izler bırakmıştır. Devlet teröre karşı mücadelede Aydınlık’tan yararlanmıştır. Birçok yetkili bu gerçeği belirtmiş ve Aydınlık’a sık sık başvurmuştur. MGK Genel Sekreterliği’nin Anarşi Raporu’nda Aydınlık’ın kaynak olarak kullanıldığı gazetelere yansımıştır.”

Perinçek bu ihbarları “devletin yanında olduğu” için mi yapmış yoksa rakip sol fraksiyonları zayıflatıp alana hakim olma amacıyla mı yapmış, bilemiyoruz.

90’lı yıllarda Öcalan ile olan fotoğraflarından da söz etmeye gerek yok!

İddialar ve suçlamaları bir tarafa bırakalım.

Gelin, Perinçek’i VP’nin sitesindeki özgeçmişinden parçalarla tanımaya çalışalım!

1-17 Haziran 1942’de babasının yedek subaylık görevi yaptığı sırada Gaziantep'te doğdu.

2-Haziran 1964’te Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi.

3-1964 yılında Bilimsel Sosyalizmi benimsedi.

4-Mart 1968’de Fikir Kulüpleri Federasyonu (Dev-Genç) Genel Başkanı oldu.

5-12 Mart 1971-74 döneminde, TCK’nın 141. maddesi nedeniyle yirmi yıl hapse mahkûm edildi. İki buçuk yıl kadar tutuklu kaldı. 1974 Temmuz’unda genel afla serbest kaldı. (Bu arada diğer Dev Genç üyelerinin bir kısmı idam edilmiş, bir kısmı hapse atılmıştı)

6-12 Eylül 1980 darbesinden sonra tutuklandı, 8 yıl hapse mahkûm edildi. 1985 Martında serbest kaldı.

1991’de Sosyalist Parti’nin, 1992’de de İşçi Partisinin genel başkanı oldu. İşçi Partisi 2015’te adını Vatan Partisi diye değiştirdi. Perinçek halen VP’nin genel başkanıdır.

Şimdi konuyu biraz açalım:

Üçüncü maddede şöyle söyleniyor: “1964 yılında Bilimsel Sosyalizmi benimsedi.”

Merak ettik, “Vikipedi”den baktık ve şunları gördük:

“Bilimsel sosyalizm terimi Friedrich Engels tarafından kullanılan, Karl Marx'ın öncülük ettiği sosyal-politik-ekonomik teoriyi tanımlar.

Bilimsel sosyalizm, üstün kişilerin düşünsel tasarımlarına değil, nesnel gerçekliğin belirli yasalarına bağlıdır. Bilimsel sosyalizm, Marksizmin ayrılmaz bir parçasıdır ve sosyo-ekonomik yasaların kesin bir zorunluğudur.”

Demek ki, Perinçek bir Marksist. Bununla beraber “Bilimsel sosyalist” olduğu için “Tek adam” fikrine dayalı Kemalizm’e de karşı olmak zorunda.

Nitekim Dev Genç’in hedefi de Kemalist Türkiye Cumhuriyeti yerine “Proleterya diktatörlüğüne” dayalı bir devlet kurmaktır.

Perinçek, “Ben yanlış anlaşıldım” diyerek Kemalist devrim ile sosyalist devrimin arasını bulmak istediğini iddia edebilir; ama 71 ve 80’in Kemalist devleti kendisini hapsetmiştir.

Şimdi…

Kemalist devlet tarafından yargılanan, hapsedilen ve ancak af ile cezaevinden çıkabilen biri hangi hakla birilerini “cumhuriyet karşıtı” olmakla suçlayabilir?

Ya da şöyle soralım: Mesele “İslam düşmanlığı” değilse Perinçek ve ekibi tüm cumhuriyet düşmanlarına aynı reaksiyonu gösterebilmekte midir?

Mesela Nazım Hikmet?!..

1925’te komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle 15 yıl hapis cezası aldı, Moskova’ya kaçtı.

1933’te müebbed ile yargılandı, 5 yıl ceza aldı, 1 yıla düşürüldü.

1938’de orduyu isyana teşvik suçundan 28 yıl ceza aldı, 12 yıl kaldıktan sonra 1950 affıyla çıktı. Rusya’ya kaçtı, Polonya vatandaşı oldu. Rusya’da “asıl vatanıma geldim” dediği iddia edildi.

Tarihin en büyük katillerinden Stalin için övgü şiirleri yazdı Nazım ve şunları söyledi: “ve komünizm /sonsuz hayattır, /sonsuz gençliktir, /sonsuz bahardır.”

Ve geldik sorumuza…

Hem Mustafa Kemal hem de İsmet İnönü dönemlerinde “vatan haini” olarak kabul edilen Nazım Hikmet’in ismi çok sayıda kültür merkezlerine, sanat evlerine verilmiş iken neden Doğu Perinçek ve taifesi buna karşı valiliklere ya da mahkemelere başvurmamaktadır?

Doğrusu bunu anlamakta zorlanmıyoruz.

Perinçek, Marksist Maoist ideolojisinde Marks’ı dışlamış, eski arkadaşlarının deyimiyle ‘Mao’nun yerine Atatürk’ün resmini koymuş’ olabilir. Bu Perinçekizm de diyebileceğimiz neokemalizm’e sahip çıkarak “rejim düşmanlarına” ayar vermek isteyebilir.

Ama her şeye rağmen kendi tabiriyle “vatan hainleri” arasında yaptığı seçimin kriterini açıklamak zorundadır.

Evet…

Nasıl oluyor da Stalin çizgisinde bir komünist devrim için çalışan Nazım Hikmet “vatansever” oluyor da Batı fikriyatı karşısında Şeriatın ve İslam’ın savunuculuğunu yapan Şeyh Said “vatan haini” oluyor?