Seçimlere Doğru
Liberal sol çizgide yayın yapan bir haber sitesi “Trakya’da doğalgaz bulundu” haberini alıp kendince tiye almaya çalışmış.
Komedyenin birinin “Seçim yaklaşırken Türkiye’de bulunan şeyler” diye yaptığı listeyi vermiş ve bununla “yalan haberlerle seçmenin etkilenmeye çalışıldığı” imasında bulunmuş.
İyi de Türkiye’deki siyasi ortam zaten bu anlayış üzerinden şekillenmiyor mu?
Siyasetler hak, hukuk, adalet ve toplumun faydasından çok “Nasıl yaparsam daha fazla oy alırım?” üzerinden yürütülmüyor mu?
Mesela hükümet sınır ötesi operasyonları seçime doğru yaparak prim kazanmak isterken, muhalefet ise ekonomik bir saldırı altındaki ülkede krizin derinleşmesinin kendisine oy kazandıracağını düşünerek adım atmıyor mu?
Mesela son yaşadığımız olay…
Bir bina çökmüş ve çok sayıda kişi enkaz altında kalarak hayatını kaybetmiş; ama olayın sıcaklığı devam ederken, insanların acısı daha taze iken yerel ve genel yönetimi suçlamanın ahlaki bir tarafı var mı?
Hayır, ihmallere göz yumulsun demiyorum! Daha sıkı bir denetim mekanizmasıyla, rüşvete daha sıkı ve caydırıcı tedbirlerle karşı koyarak böyle faciaların azaltılması için çaba harcanmalıdır elbette. Bu arada böyle facialara davetiye çıkaran rüşvet çarkının işlemesinde, rüşvetle iş yapan kadar rüşvetle iş yaptıranın da sorumluluğu olduğunu unutmayalım.
Bu memlekette kendine çağdaş ve medeni diyen kişilerin “Seçimlere az kaldı. Bir ay boyunca suyu akıtın, su bitsin ki hoşnutsuz olan halk bu yönetimi göndersin” dediklerine de şahit olduk. “Arabanızı trafiğin en yoğun yerinde bozulmuş gibi bırakıp gidin, insanlar hükümete tepki göstersin” diyenlere de rastladık.
Ve şunu da gördük.
24 yıldır yerel yönetimi ellerinde bulunduranlar muhalefeti eleştirirken 24 yıl öncesi tabloyu anlatacak kadar sığ bir anlayışa sahipler.
Maalesef böyle bir siyasi ortamımız var ve bunun düzeleceğine dair bir emare de görünmüyor.
Neyse hepsi bir tarafa, gerçekten de Trakya’da gaz bulunması bazılarını rahatsız eder öyle değil mi?
LÜMPEN DAVRANIŞLARLA ADAY TESPİTİ
Geçen sene Kemal Kılıçdaroğlu, CHP milletvekili Enis Berberoğlu tutuklandığında “Adalet yürüyüşü” adı altında Ankara’dan İstanbul’a yürümüştü.
O zaman popülaritesi yerindeydi, ilgi ve dikkatleri üzerine çekiyordu.
Sonrası malum…
Muharrem İnce ile yaşananlar parti tabanında az da olsa bir rahatsızlığa sebep oldu. “Yenmiş de yenmiş, yenmiş de yenmiş” sözü hatıralarda acı bir şekilde yer etti.
Öztürk Yılmaz’ın ihracı sonrası yaptığı açıklamalar da kısa bir süreliğine rahatsızlığa neden oldu, sonra o da geçti.
Ama 31 Mart için adaylık süreci oldukça yıpratıcı oluyor.
Parti içi hiziplerin çekişmesi, istifalar, restleşmeler, protestolar…
Konuyu ilginç bir örnekle somutlaştıralım.
Kemal Kılıçdaroğlu, Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç'ı tekrar aday gösterdi. Maltepe İlçe Örgütü ise Kılıç'ın adaylığına tepki gösterdi; bir grup partili istifa ederken, başka bir grup ise İstanbul'dan Ankara'ya yürüyüş kararı aldı.
Grubun açıklamaları CHP içinde başka bir sıkıntıyı daha ortaya çıkardı.
Açıklamada şu kısım önemli: "İstanbul'un başarılı, namuslu belediye başkanları değiştirilirken, sıkıntılı olanların tekrar aday yapılması bizleri derin bir kuşkuya düşürmüştür. Belediye başkanlıkları hemşehri, eş, dost, ekip arkadaşı, manevi oğlu gibi altı boş, lümpen davranışlar ile belirlenemez."
Açıklamadan çıkan sonuçlar oldukça ağır.
-İçeriden gelen bilgilere göre CHP’de adaylık kriterleri bunlarmış, bunu da öğrendik.
-Namuslu başkanlar değiştirilip sıkıntılı olanlar yeniden aday yapılıyormuş. “Namuslu” sıfatının zıttı kibarlık olsun diye mi “Sıkıntılı” diye belirtilmiş anlayamadım.
-Aday belirlenmesinde “hemşehrilik” kriteri CHP dahil her partide varmış. Mesela Ak Parti’de yaklaşık 20 ilçe adayının “Karadenizli” olmasının başka anlamı var mı?
-Bir de bu “Lümpen” tanımlaması var ki, içinden çıkmak oldukça zor. Sözlükte, görgüsüz, bilgisiz, ayak takımı, içinde bulunduğu toplumun kültürüne yabancı gibi karşılıkları olan bu kelimenin Marksist terminolojideki karşılığı “sınıf bilinci olmayan” demekmiş.