• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

SİYASET GEMİSİ

Medyaya göre Trump`ın Suriye`den çekilme kararı Evangelistleri ve Yahudi lobisini öfkelendirmiş. Amerikan başkanının kararından dönmesi için baskıların yoğunlaştığı iddia ediliyor.

Trump direniyor ve kendisine direnenleri tasfiye etmeye devam ediyor.

Herkes Amerika`nın Suriye`den çekilme hamlesine, TSK ve ÖSO`nun ortak olarak PYD`nin kontrolündeki bölgelere yönelik operasyon hazırlığına kilitlenmişken, Savunma Bakanı Hulusi Akar`dan gelen açıklama ilginç:

“DEAŞ mücadelesinde TSK bir görev, sorumluluk almış, vazife üstlenmiştir. Bunu da önümüzdeki günlerde etkili bir şekilde yerine getireceğiz.”

Bu ne şimdi?

Siz bir taraftan “Sınırımızda terör koridoruna izin vermeyeceğiz” diyeceksiniz, öte taraftan sınırınızla hiç alakası olmayan bir bölgeye operasyondan söz edeceksiniz.

Hem de nasıl kelimelerle…

“DEAŞ mücadelesinde TSK bir görev, sorumluluk almış, vazife üstlenmiştir.”

O zaman soralım:

TSK`ya bu görevi, vazifeyi, sorumluluğu kim vermiş?

Amerika…

“Olmaz” demeyin lütfen!

Trump, Suriye kararını açıklarken “Bundan sonra DEAŞ`la Türkiye mücadele edecek” dedi ve Türkiye`den hiçbir yetkili buna itiraz etmedi, öyle değil mi?

Şimdi her şeye rağmen yine de Amerika`nın askerlerini çekmesinin Türkiye`nin başarısı olduğunu düşünüyor musunuz?

Dikkatle bakın!

Trump, Türkiye`yi yeni bir sorunun içine itti.

Nasıl mı?

Türkiye, İran ve Rusya ile Suriye konusunda görüşmeler yürütüyor ve birbirlerine sıcak mesajlar veriyorlardı. Amerika çekilme açıklaması yapınca, PYD hem Şam`a hem de Moskova`ya heyet gönderdi. Amerika`nın blöf yapmadığı ve ciddi bir şekilde çıkmaya başladığını gördüğünde PYD, üzerindeki Amerikan üniformasını çıkarıp BAAS rejiminin üniformasını geçirecek ve bölgede Amerika yerine artık Rusya devriye atmaya başlayacak. Bu durumda Türkiye`nin müdahalesi zorlaşacak.

Yani…

Yani Türkiye`nin PKK-PYD`ye müdahalesi, İran ve Rusya ile ilişkilerinin bozulmasına neden olacak.

Yani…

Yani Türkiye`nin İran ve Rusya ile ilişkileri bozulunca Amerika ile arası düzelecek, israil ile yeniden irtibat sağlanacak, Suudi ile eskiye dönüş yolları aranacak.

Tabii tüm bunlar mevcut siyasi şartlar, patriot anlaşması, Afganistan görev gücünün süresinin uzatılması, FETÖ ile ilgili atılan ve atılması muhtemel adımlar çerçevesinde oluşan tahmin ve öngörülerdir. Bölgede çok farklı dinamikler devreye girebilir ve kaygan zeminde sahnedeki aktörler ve rollerinde kontrol dışı değişimler de olabilir.

***

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, sarı yeleklilerden dolayı dertli.

Bir tarafta devlet otoritesinin sağlanması, diğer tarafta gösteri yapma hakkının korunması…

Zaman geçtikçe Macron`un kanaati değişti.

 Hatta öyle ki Sarı yeleklilerin sözcülerinin "halka değil, kin duyan küçük bir topluluğa" hitap ettiklerini belirtti.

Ve karizmasını, demokratik duruşunu yerle bir etti.

Topluluğun küçük veya büyük olması değil siyasi ve ekonomik taleplerini dile getirebilmesi önemliydi oysa.

Yani Macron bunu başka ülkeleri suçlarken kullanıyordu.

Ama artık o da Erdoğan ile aynı yerde…

Erdoğan, Gezi eylemcileri için “çapulcu” demişti, Macron ise “Kin duyan küçük bir topluluk” dedi.

Sizce iki tanım arasında bir fark var mı?

***

Gülriz Sururi ölmüş.

“O da kim?” diyeniniz olabilir.

Kendisi tiyatrocu olarak bilinir; ama biz onu daha çok Atatürk için söylediği şu sözleriyle hatırlıyoruz:

“Zaman zaman uzaydan geldiğini de düşünürüm. Çünkü benzeri dahi gelmedi.”

Sadece bu da değil tabii.

Kendisine sorulan bir soruya şöyle cevap vermişti:

“Benim için Atatürk`ün “Nutuk”u dünyaya inmiş son kitaptır.”

İşte bu kadın öldü.

Artık dostlarından beklentimiz onu camiye götürmemeleri, Yasinler, Fatihalar okumamaları, okutmamalarıdır.

İlle de dini bir ritüel istiyorlarsa mezarı başında saygı duruşunda bulunsunlar, “İnen en son kitap olduğuna inandığı” Nutuk`tan bölümler okusunlar.

Ona “Telkin duası” okumasınlar, hatırlatmalarda bulunmasınlar.

Yanına sadece “En son kitap olduğuna inandığı” Nutuk`tan bir nüsha bıraksınlar.