• DOLAR 34.536
  • EURO 36.275
  • ALTIN 3004.34
  • ...

SİYASET GEMİSİ

Cemaat ve tarikatların tasfiyesi için can atan bir kesim devletin son günlerdeki operasyonlarını gündeme getirerek yeni bir sürecin başladığını iddia ediyor. Bunlara göre devlette kadrolaşmaya çalışan cemaat ve tarikatların her biri potansiyel bir FETÖ tehdidi oluşturuyorlar.

Ama sanırım gözden kaçırdıkları bir cemaat var.

Evet, Kemalistler…

Her zaman devletin içine yerleşmiş, ordu ve yargıda önemli makamları ele geçirmişlerdir.

Birkaç darbe yapmışlar, birkaç da darbe teşebbüsünde bulunmuşlar.

Eğer önlem alınacaksa öncelikle Kemalist cemaate karşı önlem alınmalı.

Şimdi kimse çıkıp “bizi başkalarıyla karıştırmayın, biz bilimi esas almış bir hareketiz” demesin.

Bu cemaatin mensupları seksen sene önce ölmüş biri için esas duruşa geçip sözler vermiyorlar mı?

Hatta bu cemaatten birileri çıkıp “Atatürk`ün uzaylı” olabileceğini söylemedi mi?

Yani meselenin bilimle falan bir alakası yok!

Kesin inançlı ve çok tehlikeli bir cemaat.

Halen silahlı yönü olan, halen devlete sızmaya çalışan, halen rövanş ve intikamdan bahseden üyeleri var.

Benden söylemesi.

***

Gayrimeşru İsrail parlamentosunun onayladığı “Yahudi ulus devlet yasası” beklenen tepkiyi göremedi.

Amerika sessiz kaldı,

Avrupa görmezden geldi,

Arap ülkelerinin çoğu zaten önceden bunu kabullenmişti.

Tepki gösterenlerin sesi de fazla çıkmadı bu kez.

Oysa İsrail bununla uluslararası tüm anlaşmaları çiğnediğini, çözüm değil de işgal politikalarını devam ettireceğini açıkça ifade etmiş oldu.

Tevrat`ın yasaların temeli kabul edilmesi ise en ilginç olanı…

İlginç diyorum çünkü liberal solcu bir kesimin ne diyeceğini gerçekten merak ediyorum.

Ne zaman Filistin ve Kudüs gündeme gelse, Siyonist terör ve işgalden söz edilse hemen “Ortadoğu`nun en demokratik ülkesi israil`dir diye şarlayan bir kesim var.

Ulus devletçi, yasakçı, katliamcı, işgalci ve tahrif edilmiş dini esas alan bir çeteden yine de “En demokratik ülke” diye söz edecekler mi?

Merak ediyorum.

***

Cumhurbaşkanlığı sisteminde hızlı kararlar alınabildiğini gerçekten de kısa süre içerisinde gördük.

Çok uzun zamanda yapılabilecek birçok şey bu sistemde kısa sürede halledilebiliyor.

Güçlü bir liderlik, güçlü bir başkanlık sistemi…

Ama her nedense bu hızlı hareketler ekonomideki sorunları rahatlatmaya yetmiyor.

Dövizde yine sorun var, faiz yine can yakmaya devam ediyor.

Sorunu hep dışarıda aramanın alemi yok!

Bazen basit bir açıklama piyasalarda farklı algılanabilir.

Mesela…

Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın bir konuşmasından örnek vereyim.

Cumhurbaşkanlığı'nda yapılan atamalara ilişkin de konuşan Erdoğan şunları söyledi: "15-20 gün içerisinde bu işi tamamlamış oluruz. Bu sistemde her an her şey olabilir, hiçbir şeyin garantisi yoktur. Atanmış olanlar da görevden alınabilir"

Hiçbir şeyin garantisinin olmaması, herkesin her an görevden alınabilme ihtimali evet, güçlü başkanlığı ifade eder; ama aynı zamanda “istikrarsızlık” görüntüsü de verir.

Ekonomiye dış müdahalelerin olduğu kesin; ama inanın ki, istikrarsızlık daha fazla zarar verir.