Siyaset Gemisi - Köşeden Köşeye
Serdar Turgut (Habertürk):
“Başkan Donald Trump`ın üzerinde etkisi olduğu bilinen Pompeo`nun dışişleri bakanı olduğu bir Amerika`nın, Suriye başta olmak üzere birçok alanda Rusya`yla yakın ilişki içinde olması bekleniyor.
İran`a karşı düzeyi artan bir sertleşme kesin gibi. Bu CIA`nın yeni başkanı Gina Haspel`in uygulamaya sokacağı saldırgan bazı operasyonlarla da desteklenecek. CIA Başkanlığı`na eski müdürü Gina Haspel`in gelmesinden sonra İran operasyonları başındaki Ayetullah Mike lakaplı Michael D`Andrea`nın şimdiden yeni planlar yapmaya başladığı da söyleniyor. (…)
Pompeo için asıl düşman İran. Türkiye`yi de bölgede İran`la işbirliği yaptığı gerekçesiyle aynı çerçevede değerlendiriyor. 15 Temmuz 2016`da darbe girişimi sürerken attığı tweet`le Türkiye ile İran`ı nasıl özdeşleştirdiğini ve iki ülkeden de nasıl nefret ettiğini açıkça ortaya koymuştu. (…)
Başkan Trump`ı YPG ile işbirliğinden vazgeçmemesi için en fazla etkileyen ismin Pompeo olduğu Washington`da söyleniyor. Pompeo ile yeni CIA Başkanı Haspel`in, İran`ı acilen mücadele edilmesi gereken düşman olarak gördükleri ve bu ülkenin Suriye içinde artan gücünden son derece rahatsız oldukları için ona yakın duran milislerle Suriye içinde tek mücadele edebilecek güç olarak YPG`yi gördükleri belirtildi.
Pompeo`nun geçen hafta bir toplantıda, “Eğer İran milislerine karşı bir güç bulundurmak istiyorsak 50 bin Amerikan askerini göndermemiz lazım. Bu da olamayacağına göre YPG ile Suriye içinde İran`a karşı çalışmak zorundayız” dediği öğrenildi.”
Washington`u iyi okuyor Serdar Turgut.
Ek olarak şunları da söyleyebiliriz: Dış politika her konuda belirleyici değildir. Diplomaside Rusya ile ilişkilerin düzelmesini isteyenlerin ön plana çıkması, ticari rekabetin oluşturduğu büyük krizi ortadan kaldıramaz. Trump gerek vergiler konusunda gerekse de mülteciler konusunda seçimlerde vadettiklerini yerine getiriyor ki, bu da Rusya dahil hiçbir ülkenin hoşuna gitmez. Rusya karşısında Amerika`nın yanında duran Almanya ve Fransa dahi ekonomik alanda Amerika ile ciddi bir savaşın hazırlığını yapıyorlar.
Gelelim YPG ve İran meselesine…
Türkiye`yi bu derece karşısına alan bir Amerika`nın YPG üzerinden İran`ı tehdit etmeye kalkışması ve buna Rusya`nın sessiz kalması olacak iş değil. Bir de meselenin Irak boyutu var ki, tam bir kaynayan kazan ve bundan Amerika`nın karlı çıkması çok zor.
Amerika`nın BAE ve Suudi üzerinden hesap yapması da onu Ortadoğu`da güvende kılmaz. Halihazırda ipler Bin Selman`ın elinde gibi; ama aynı zamanda yerel dinamikleri ters yüz eden Bin Selman`ın bir anda ipin ucuna gelme ihtimali de var.
--
Mehmet Tezkan (Milliyet):
“İki parti diyelim ki; Balıkesir`de, Adana`da, Aydın`da, Trabzon`da, Mersin`de, Osmaniye`de kıyasıya yarışacak.. Kenti yönetme yarışına girecek.. Başkan adayları doğal olarak birbirlerini kötüleyerek kampanya yürütecek..
Biri seçmenlere ‘Aman ha MHP`nin adayına oy vermeyin, şöyle yetersizdir, böyle yetersizdir` diyecek..
Öteki, AKP`nin adayına aynı sözlerle vurdukça vuracak..
Biri seçilecek, biri kaybedecek..
Veya ikisi de kaybedecek..
Ne olursa olsun, belediye seçimi sert geçecek.. Belediye meclisi adayları kıyasıya yarışacak..
Diyorum ki; mart ayında kıyasıya yarışanların yedi ay sonra omuz omuza sandığa gitmesi eşyanın tabiatına aykırı..”
Mehmet Tezkan`ın önemli bir yerden girmiş konuya.
Evet, yerel seçimlerdeki rekabet cumhurbaşkanlığı seçimini Erdoğan açısından olumsuz etkiler.
İşte bu yüzden ya yerel seçimler “yasal bir düzenleme ile” ertelenir ya da cumhurbaşkanlığı seçimleri “ülkenin içinde bulunduğu şartlar”dan dolayı öne alınır.
“At ‘fav`a bekle” diyorlar ya işte ondan!
--
Kurtuluş Tayiz (Akşam):
“Yavuz hırsız, ev sahibini bastırırmış. Avrupa Parlamentosu`nun Zeytin Dalı Harekatı`nın durdurulması ve Türk Silahlı Kuvvetleri`nin Afrin`den çekilmesi için yaptığı çağrı tam da bu anlama geliyor. Suriye`den çekilmesi gereken taraf öncelikle ABD ve Avrupa ülkeleridir. ABD ve koalisyon ülkelerinin Suriye`de ne işi var? Ta Atlantik ötesinden kalkıp Suriye`ye gelen, bu ülkeyi işgal eden ABD ve Avrupalı ülkeler Suriye`de duracak ama bu ülkeyle 911 kilometre sınırı olan, 3,5 milyon mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye çıkacak, öyle mi?”
Doğru; ama eksik!
“Avrupa ve Amerika`nın Suriye`de ne işi var?” diye sorduğunda önüne geçmişte “Suriye`nin dostları” türü organizasyonları ve senin bundaki rolünü çıkarırlar.
Mesela 2012`deki toplantıda “dönemin Dışişleri bakanı” Ahmet Davutoğlu, uluslararası toplum için seferberlik çağrısında bulunuyordu. Toplantının en önemli ismi de Hilary Clinton idi. Fransa, en önemli katılımcılardan biriydi.
Bunun yanı sıra Türkiye yıllarca “güvenli bölge” için kime çağrıda bulundu acaba?
--
Hayrettin Karaman (Yeni Şafak):
“Gelelim Efgani, Abduh ve Reşid Rıza`ya.
Hüseyin Hilmi Işık (Allah rahmet eylesin!) ve yakın çevresinden yazarlar yalnızca bu üç kişiyi değil, İbn Teymiyye, Hamidullah, Mevdûdî, Seyyid Kutup, Elbânî, Yusuf Kardâvî, Şiblî Numani, Hayreddin Karaman, Ahmed Gürtaş, Süleyman Ateş, Celâl Yıldırım, Bekir Topaloğlu gibi zevatı da başta mezhepsizlik ve Vehhabilik olmak üzere çeşitli iftiralarla sıvadılar. Hamîdullah gibi bir velî ahlâklı allâmeye “Ba`îdullah” diyecek kadar cür`eti ileri götürdüler.
“Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan” olmamak için bu zevâtı, insaflı, tarafsız ve oldukları gibi anlatmak üzere harekete geçtim, birçok yerde yazdım ve birkaç yıl önce çıkan “İslâmî Hareket Öncüleri” isimli dört ciltlik kitabıma Mevdûdî ve Seyyid Kutub`u da aldım.
Beşer şaşar fehvasınca -Peygamberler dışında- herkesin hataları, kusurları, günahları olabilir, ilim ve İslâm adamının işi iftira etmek, yalnızca kötü olanı yazmak, onu da abartmak değildir; kişinin kendi sözlerini ve yazılarını, taraftarlarının da muhaliflerinin de dediklerini ve olanı olduğu gibi, gerektiği kadar söylemektir, yazmaktır. Ben de öyle yaptım.”
Türkiye`de bazı kesimlerin yıllardır seçkin İslami hareket önderlerine, hayatını İslami ilimler için harcamış alimlere yönelik kirli bir algı operasyonu yürüttükleri biliniyor. Hayrettin Karaman Hoca bunlardan birine Ahmet Şimşirgil isimli şahsa cevap veriyor.
Bu tipler gider gelirler, Seyyid Kutub`a, Mevdudi`ye hakarete ederler.
Hayrettin Karaman, kendisini lanetleşmeye davet ediyor; ama her zamanki gibi buna da yanaşmaz.
Bir insanın kalbinde adalet duygusu olmayınca sadece bağnazlığın alanı genişler.
--
Ahmet Sever (t24.com):
“TBMM Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu Başkanı AKP Niğde Milletvekili Alparslan Kavaklıoğlu geçenlerde şunları söyledi:
“Avrupa ve ABD`yi Osmanlı korkusu sardı. Allah`ın izniyle Avrupa Müslüman olacak.”
Şimdi Fransa, Almanya, Hollanda veya herhangi bir AB üyesi ülkenin ulusal meclisindeki bir komisyonun başkanı şöyle konuşsaydı:
“Tanrının izniyle Türkiye Hristiyan olacak.”
Ne olurdu?
Başta Alparslan Kavaklıoğlu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere herkes ayağa kalkmaz mıydı? Ortalığı birbirine katmaz mıydı? Meydanlarda Avrupa yuhalatılmaz mıydı?”
Avrupa`nın nüfus üzerinden Müslümanlaştığına dair kimi iddialar dile getiriliyor. Bir belediye başkanı ise meseleyi Osmanlı`ya bağlamış.
Eski cumhurbaşkanı Abdullah Gül`ün danışmanının zoruna gitmiş.
Allah Allah!
Daha geçenlerde Macar meclis başkanı bu konuda kaygılarını dile getirdi.
Yok, efendim, Avrupa`da biri “Türkiye Hıristiyan olacak” dese ortalık birbirine girecekmiş.
Hadi oradan!
Avrupa`da doğru dürüst Hristiyanlık kalmamış ki…
Dışarıya Hristiyanlığı değil, laikliği, eşcinsel sapıklığı, sonu gelmez ahlaksızlıkları yaymaya çalışıyorlar.
Bunları da açık açık yapıyorlar, çünkü içeride arpalıklarından beslenen, devşirmeleri devreye sokuyorlar önce.